Examples of using "Neanche" in a sentence and their turkish translations:
Daha seni tanımıyorum bile.
Tom'la konuşma.
Biz birbirimizi bile tanımıyoruz.
Hiç hazır değiliz.
Hatta onu düşünme.
Kim olduğunu bilmek istemiyorum bile.
Sen çikolata sevmezsin ki.
Onu bile yapamam.
Adresini bile bilmiyorum.
Ben hiç de yorgun değildim.
Tom'la hiç karşılaşmadım bile.
bir hoşçakal bile demedim." dedi.
Hatta onun hakkında düşünme.
Düşünme bile.
Sanırım sen de Tom'a inanmıyorsun.
O kadar hızlı sürmüyordum bile.
Onun kim olduğunu Tom bilmiyordu bile.
Biz sınıra yakın hiçbir yerde değiliz.
Tom muhtemelen gitmeyecek bile.
Sen de evlenmek istemiyorsun, değil mi?
Tom bile Mary'yi tanımıyor.
Bunu tartışmadık bile.
Tom Fransızca da konuşamaz.
Tom'u fark etmemişim bile.
Bunu rüyalarında bile yapmayacaksın.
Dan iznimi bile istemedi.
bize seçim olarak görünmüyor?
Artık üstesinden gelmek de istemiyorum.
O, biraz sabırsız değildi.
O, tatili sırasında bile asla çevrimiçi değil.
- Tom ne hakkında konuştuğunu bile bilmiyor.
- Ne hakkında konuştuğunuzu Tom bile bilmiyor.
Tom'un Mary'yi sevdiğini bile düşünmedim.
Rol yapma oyunlarıyla zerre kadar ilgilenmiyorum.
Bu orman faresi gibi onlar da kış uykusuna yatmıyor.
Yine de paylaşmaya pek gönlü yok.
Ve peki aşırı sol örgütler?
Tom biraz değişmedi.
Biraz bile aç değilim.
Tom biraz ilgili değildi.
Ölüm bile seni benden kurtaramaz.
Veda etmeden nasıl gidebildin?
Tom biraz yaşlanmadı.
Hatta onu deneme.
O konuda şaka bile yapma.
Nereden başlayacağımı bilmiyorum bile.
Tom Fransızca konuşamaz. Tom İspanyolca da konuşamaz.
Duş alacak zaman yoktu,
adamın yüzüne bile bakamadım.
Medyadaki korkutucu görsellere de benzemiyor.
Ablam iyi bir aşçı değildir ve ben de öyleyim.
Dün gece göz kırpmadan uyumadığına bahse girerim.
Oy vermiyorum bile.
Bunu hiç düşünmeyelim bile.
İngilizce umurumda değil! Onu konuşamıyorum bile.
Tom önerimizi dikkate almaz ki.
Gerçek olduğuna yemin etsem bile bana inanmazlar.
Bunun olacağını tahmin edemedim, bu yüzden göreceğiz.
- Onun bir anlamı bile yok.
- O, bir anlam bile ifade etmiyor.
Sen bizi tanımıyorsun bile.
- Sen onu bilmiyorsun bile.
- Sen onu tanımıyorsun bile.
Fakat ben bir parça et bile yemiyorum.
Tom Fransızca konuşamaz. Mary de Fransızca konuşamaz.
Ben de dans edemem.
Tom da meşgul değil.
Biz onları tanımıyoruz bile.
Avustralya'ya gittim ama hiç kanguru görmedim.
Tom varlığımı bile bilmiyor.
Onu tanımıyorum bile.
Ben de onu yapamam.
Denemedik bile.
Ben de ondan hoşlanmıyorum.
Burada değildim bile.
O nasıl yüzüleceğini bile bilmiyor!
O beni dinlemez bile.
New York’ta çiftlikler olduğunu bile bilmiyordum.
O bir gün bile şarapsız kalamayacağını söylüyor.
Tamirci bile mikrodalgada neyin yanlış gittiğini çözemedi.
Bu komik değil ki.
Tom da mutlu değil.
Tom bile bunu yapmazdı.
Bu söz konusu bile değil.
Tom bile onu yapmaz.
Öyle bir şerefsizin suyunu bile içmem.
Tom da komik değil.
Tom da çok bilmiyor.
Bunu düşünmemiştim bile.
Nerede olduğunu bile bilmiyorum.
Biz onu tanımıyoruz bile.
Biz bile onu tanımıyoruz.
Onu duymadım bile.
Onu duymadım bile.
Eğlenceli bile değil!
Tom bile orada değildi.
Umurumda bile olmamalı.
- Onun bir anlamı bile yok.
- O, bir anlam bile ifade etmiyor.
Tom da gitmek istemiyor.
Sporlarını yaymak için ne vakit ne de en ufak esinti vardır.
Sen yüzmeyi sevmezsin ki.
Tom'u tanımıyorsun bile.