Translation of "Branco" in Turkish

0.010 sec.

Examples of using "Branco" in a sentence and their turkish translations:

Cacciano in branco, vivono in branco, e sono avversari temibili.

Sürüler hâlinde avlanır ve yaşarlar. Çok tehlikeli rakiplerdir.

Possono sopraffare un branco.

...aslan sürüsünü bastırabilir.

Un branco di guanachi.

Bir guanako sürüsü.

Questo branco è bloccato...

Bu sürü hiçbir yere gidemez...

- Un branco di lupi ha attaccato il viaggiatore.
- Un branco di lupi attaccò il viaggiatore.

Bir grup kurt, gezginlere saldırdı.

Ma questo branco fa ancora fatica.

Fakat bu sürü pek başarılı değil.

Ma il branco fiuta il pericolo.

Fakat sürü, tehlike kokusu alıyor.

La sopravvivenza del giovane branco dipende dalla leonessa.

Bu genç sürünün hayatta kalması baş dişi aslana bağlı.

- Che branco di idioti!
- Che mucchio di idioti!

- Aptal sürüsü!
- Bir avuç salak işte!

Si posiziona con cautela dal lato opposto del branco.

Kendini dikkatlice antilop sürüsünün uzak ucuna konumlandırıyor.

Anche un maschio solitario segue il richiamo del branco.

Yalnız bir erkek bile sürünün çağrısını takip eder.

Guidati dalla loro matriarca, un branco di elefanti si sta muovendo.

Bir fil sürüsü, dişi liderlerinin öncülüğünde ilerlemekte.

La matriarca può comunicare con il branco in tutta la città.

...dişi lider, tüm kasabaya yayılmış sürüyle iletişim kurabilir.

Guidato dalla femmina più anziana, il branco fa avanzare i piccoli.

En büyük dişinin önderliğindeki sürü ufaklıkları yürümeye zorluyor.

Una leonessa è a caccia con il suo branco di 13 leoni.

Bir dişi aslan, 13 aslandan oluşan sürüsüyle ava çıkmış.

Al tramonto il branco sale in cima agli alberi, per evitare i predatori.

Küme, gün batımında ağaçlara tırmanarak zemindeki avcılardan kaçınıyor.

Ma deve sbrigarsi. Il branco deve lasciare la città prima del primo traffico mattutino.

Ama çok oyalanmasa iyi eder. Sürüsü, sabah trafiği başlamadan kasabadan ayrılmalı.