Translation of "Agire" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "Agire" in a sentence and their turkish translations:

- Bisogna agire.
- Si deve agire.

Bir şeyler yapılmalı.

- Dobbiamo agire.
- Noi dobbiamo agire.

Hareket etmeliyiz.

- Dobbiamo agire ora.
- Noi dobbiamo agire ora.
- Dobbiamo agire adesso.
- Noi dobbiamo agire adesso.

Şimdi hareket etmeliyiz.

- Dobbiamo agire ora.
- Dobbiamo agire adesso.

Şimdi harekete geçmeliyiz.

- Devo agire ora.
- Devo agire adesso.

Şimdi hareket etmek zorundayım.

- Pensa prima di agire!
- Pensate prima di agire!
- Pensi prima di agire!

Harekete geçmeden önce düşün!

- Ho dovuto agire rapidamente.
- Dovetti agire rapidamente.

Çabuk hareket etmek zorunda kaldım.

- Dovremmo agire rapidamente.
- Noi dovremmo agire rapidamente.

Çabuk hareket etmemiz gerekiyor.

Deve agire.

Harekete geçmeli.

Dobbiamo agire subito.

Derhal harekete geçmeliyiz.

Dovremo agire velocemente.

Hızlı hareket etmek zorunda kalacağız.

Dobbiamo agire rapidamente.

- Hızlı hareket etmeliyiz.
- Hızlı hareket etmek zorundayız.
- Çabuk davranmalıyız.
- Çabuk davranmak zorundayız.

Consigliami come agire.

- Bana nasıl davranmam gerektiğini söyle.
- Bana nasıl hareket etmem gerektiğine dair yardımcı ol.

- Cerca di agire in modo naturale.
- Cercate di agire in modo naturale.
- Cerchi di agire in modo naturale.

Doğal davranmaya çalış.

Anziché agire senza pensare,

düşünmeden hareket etmek yerine,

Per ispirarci ad agire.

umudu aramalıyız.

È tempo di agire.

Şansını deneme vakti.

Loro non possono agire.

Onlar hareket edemezler.

È il momento di agire.

Bunun için bir şey yapmanın zamanı geldi.

Il suo agire era pericoloso.

Onun davranışı tehlikeliydi.

Non possiamo agire senza pensare.

Düşünmeden hareket edemeyiz.

Invece di piangere dovresti agire.

Ağlamak yerine harekete geçmelisin!

Preferisco agire invece che piangere.

Ağlamak yerine hareket etmeyi tercih ederim.

In effetti, possiamo agire più consapevolmente

Aslında, manipüle edilebilir olduğumuzu

Di agire, impegnarci e far politica.

ve uyguladığımız yolu analiz etmeliyiz.

È una licenza sociale di agire.

Faaliyet göstermek için genel bir kabul gerekiyor.

Jiro non riusciva ad agire diversamente.

Jiro başka türlü hareket edemedi.

Non potevano agire in altro modo.

- Başka türlü davranamazlar.
- Başka şekilde davranamaz.
- Başka şekilde davranmayı beceremez.

Quando ancora c'era una finestra per agire.

bir şey yapmadınız diye sorarlar.

Saltano la scuola per chiederci di agire,

Hareket görmek için okulu bırakıyorlar,

Abbiamo fatto sacrifici immensi per agire localmente,

Yerel hareket edebilmek için muazzam fedakârlıklar yaptık

È il momento di agire in grande.

Büyük bir şey,

I cittadini non hanno legittimazione ad agire legalmente.

halkın yasal bir duruş sergileme hakkı yok.

Dobbiamo agire seriamente per stabilizzare il nostro pianeta.

Gezegeni stabilize etmek konusunda ciddi bir yaklaşım sunmalıyız.

Anche noi abbiamo la capacità di agire affermativamente

Bizim de aynı şekilde olumlu şekilde hareket etme becerimiz var,

Ora abbiamo bisogno di agire, non di discutere.

Şimdi tek ihtiyacımız olan eylem, tartışma değil.

Pensando di agire sulla base di ciò che vogliono

isteklerine göre davrandığını düşünür

Potete scegliere di agire basandovi su ciò che volete.

İstediğin şeye göre davranmayı seçebilir

Ma poiché ci stiamo spostando, dobbiamo agire in fretta.

Ama hareket hâlinde olduğumuzdan, hızlı davranmak zorundayız!

Iniziate ad agire e sentirvi in modo da essere preparati

olacağını düşündüğün şeye uygun davranmaya ve o ruh haline girip

Non è così dura ascoltare, imparare e agire di conseguenza.

Dinlemek, öğrenmek ve önemsemek bizler için o kadar da zor değil.

Un cuore aperto è sveglio e vivo e invita ad agire.

Aniden açılmış bir kalp uyanık, canlı ve aksiyonu ister durumdadır.

Per cui le persone iniziano ad agire come se appartenessero a una generazione

İnsanlar sanki o kuşağın parçası gibi rol yapmaya başladılar

Facili prede in una giungla urbana come Mumbai, dove li ha visti agire in prima persona.

Mumbai gibi kent ormanlarındaki başıboş köpek, kedi ve tavukların, yani kolay lokmaların peşinde.

La logica e il buon senso suggeriscono che la Russia, l'Unione Europea e gli Stati Uniti devono agire insieme.

Mantık ve sağduyu Rusya, Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletlerinin birlikte hareket etmesini öneriyor.

Tutti gli esseri umani nascono liberi ed eguali in dignità e diritti. Essi sono dotati di ragione e di coscienza e devono agire gli uni verso gli altri in spirito di fratellanza.

- Bütün insanlar hür, haysiyet ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler ve birbirlerine karşı kardeşlik zihniyeti ile hareket etmelidirler.
- Bütün insanlar hür, haysiyet ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler ve kardeşlik ruhu içinde birbirlerine karşı hareket etmelidirler.