Examples of using "Szíves" in a sentence and their turkish translations:
Lütfen gel.
Dışarıda bekler misin?
Daha yüksek, lütfen.
Lütfen sessiz olun.
Lütfen dikkat eder misin?
- Lütfen cevaplayın.
- Lütfen yanıtla.
Lütfen aşağıya gel.
Kenara çekil, lütfen.
Sessiz ol, ne dersin?
Lütfen benimle gel.
- Hesap lütfen.
- Hesap, lütfen.
Üç kahve, lütfen.
İki kahve, lütfen.
Lütfen bana kredi kartını ver.
Biraz daha yukarı lütfen.
Lütfen bana yardımcı olun.
Lütfen sayacı okuyunuz.
Lütfen biraz daha bekleyin.
Lütfen kapıyı kilitler misin?
Lütfen arabayı tamir ediniz.
- Lütfen yarım saat bekle.
- Lütfen otuz dakika bekleyin.
- Hilton Oteli'ne gidelim lütfen.
- Hilton Otel'ine lütfen.
Sadece bir tane daha, lütfen.
Tam buraya imza atar mısın, lütfen?
Bir bira daha, lütfen!
Lütfen pencereyi kapatır mısın?
Lütfen anahtarımı bana geri verir misin?
Su, lütfen.
- Lütfen televizyonu aç.
- Lütfen TV'yi açın.
İki bira daha lütfen!
Lütfen beni izleyiniz.
Lütfen kapıyı açar mısın?
Lütfen bana cevap ver.
Üşüyorum. Isıtıcıyı açar mısın?
Bir bira, lütfen.
- Lütfen dinle.
- Lütfen dinleyin.
- Lütfen dinleyiniz.
Lütfen kapıya bak.
Yarım kilo tavuk budu alabilir miyim, lütfen?
Lütfen bana bugünün gazetesini getir.
Lütfen bana biberi uzatır mısın?
Lütfen dilini dışarı uzat.
Lütfen bana bir bardak su ver.
Lütfen kilitli dolabını temizle.
"Yemeğinizi ısıtayım mı?" "Ah, evet lütfen."
Lütfen bana bir bardak su ver.
Bir şişe şarap daha, lütfen.
Lütfen doldurun.
Pencerenin yanında bir masa istiyorum.
45 numarayı bağlar mısınız, lütfen?
Lütfen bana kalıcı adresinizi verin.
İki bira lütfen.
Lütfen yavaş konuşun.
Bir şeyler ye lütfen.
Bir zarf ve bir pul, lütfen.
Lütfen bir kilo ton balığı filetosu alabilir miyim?
Lütfen klimanın derecesini biraz yükselt.
Eğer herhangi bir hata bulursanız, lütfen derhal bana bildirin.
Bir kez daha lütfen.
- Lütfen onu ara.
- Lütfen ona telefon et.
Lütfen İngilizce konuşun.
İki kahve, lütfen.
Lütfen bekle.
Ateşe bir kütük daha atarsın, değil mi?
Lütfen kapıyı arkandan kapat.
Bekleyin, lütfen.
Lütfen benimle gelir misin?
Tuz, lütfen.
Lütfen bu mektubu benim için postala.
Lütfen soruma cevap verir misiniz?
Pasaport, lütfen.
Kennedy Havaalanı, lütfen.
Biraz su, lütfen.
Lütfen ayakkabılarını çıkarır mısın?
Lütfen şu pencereyi kapatır mısın?
Lütfen bir örnek ver.
Krem peyniri uzatır mısın, lütfen?
Lütfen bana Boston'a nasıl gideceğimi söyle.
Lütfen bana bir fincan kahve ver.
Lütfen kapıyı kapatın.
Lütfen biraz daha yavaş konuşur musun?
Lütfen sözleşmede adınızı imzalayın.
Devamında İngilizce konuşalım lütfen.
Lütfen ayakkabılarını giy.
Lütfen noktalama işaretlerini değiştir.
Radyoyu çalıştır lütfen.
Lütfen burada bekleyin.
- Lütfen bana bir resminizi gönderin.
- Lütfen bana bir fotoğrafını gönder.
Lütfen patatesleri soy.
Kapıyı kapatın, lütfen!
Lütfen ne zaman ineceğimi bana söyler misiniz?
Lütfen uyumama izin ver.
Bir kez daha lütfen.
Lütfen otuz dakika bekle.
Lütfen bu kutuyu aç.
Çık lütfen!
Lütfen her bir sayfanın üç kopyasını yap.
Lütfen buraya gel.