Examples of using "Lehetetlenség" in a sentence and their turkish translations:
Bu bir imkansızlık.
Öğleden önce oraya varmam mümkün değildir.
Onu yenmemizin imkansız olduğunu düşünüyorum.
Bunu kelimelerle tasvir etmek olanaksızdır.
Zamanda geçmişe seyahat etmenin imkansız olduğu düşünülüyor.
Evrimin bilimsel gerçeği o kadar büyük bir çoğunlukla kuruldu ki onu çürütmek neredeyse imkansızdır.
Karanlığın hâkim olduğu saatlerde gidiş dönüş yapmak mümkün değil. Cesaret toplayıp ışığa göğüs germeliler.