Translation of "Elnök" in Turkish

0.005 sec.

Examples of using "Elnök" in a sentence and their turkish translations:

Az elnök

Ve o şimdi,

Vicces elnök volt.

- O, komik bir başkandı.
- O, komik bir devlet başkanıydı.

Hol az elnök?

Başkan nerede?

- Mit gondolsz az elnök beszédéről?
- Mit gondol az elnök beszédéről?
- Mit gondoltok az elnök beszédéről?
- Mit gondolnak az elnök beszédéről?

Başkanın konuşması hakkında ne düşünüyorsunuz?

Nekem tetszik Obama elnök.

Başkan Obama'yı severim.

Ki a levezető elnök?

Bugün toplantıya kim başkanlık ediyor?

Ő egy gyenge elnök.

O güçsüz bir başkandır.

- Az elnök megnyitotta az ülést.
- A levezető elnök megnyitotta az ülést.

Başkan toplantıyı açtı.

Az elnök elhalasztotta japán útját.

Başkan Japonya ziyaretini erteledi.

Az elnök eltörölte a rabszolgaságot.

Devlet başkanı köleliği kaldırdı.

Szélsőségesek elrabolták az elnök feleségét.

Aşırı uçlar başkanın karısını kaçırdı.

Egy elnök munkája nagyon érdekes.

Bir başkanın işi çok ilginç.

Ez az elnök beiktatásának másnapján történt.

Bu, başkanın göreve başlama töreninin ertesi günü oldu.

Akkor ez a mesterséges Trump elnök,

o zaman bu yapay zekâlı Trump,

- Minden megváltozott. - Jó reggelt, elnök úr!

-Çok değişmiş. -Merhaba başkanım.

Csak a megválasztott elnök tarthat megnyitóbeszédet.

Sadece seçilmiş Cumhurbaşkanı açılış konuşmasını yapabilir.

Tom nem tudja, ki az elnök.

Tom başkanın kim olduğunu bilmiyor.

Az elnök személyesen kísért minket az irodájába.

Başkan bize şahsen ofisine kadar kılavuzluk etti.

Holnap fogom megtudni, ki az új elnök.

Yarın yeni başkanın kim olduğunu bileceğim.

Az elnök azt mondta: "Le se szarom."

Başkan "bu umurumda değil" dedi.

Azt mondta, hogy nem akar elnök lenni.

Başkan olmak istemediğini söyledi.

Roosevelt elnök nyerte az 1940-es választást.

Başkan Roosevelt 1940 seçimini kazandı.

Most vagyunk ennek tanúi a jelenlegi elnök kapcsán.

şu anda mevcut başkanla görüyoruz.

Ha Bush, Obama, de még Trump elnök is

Başkan Bush, Obama, hatta Trump bile eğitimi

Jefferson, amerikai elnök, kereskedelmi tilalmat rendelt el Európával.

Başkan Jefferson Avrupa ile ticaret yasağını emretti.

Az elnök fontos dolgokkal kell, hogy foglalkozzon, nem ilyenekkel.

Cumhurbaşkanı önemli şeyler yapmalı, bununla uğraşmamalı.

A lakosság soha nem felejtette el az elnök nagylelkűségét.

Halk, başkanın cömertliğini hiç unutmadı.

Az elnök azt mondta, hogy a föld veszélyben van.

Başkan ülkenin tehlikede olduğunu söyledi.

Az elnök azt mondta, hogy harcolni fog a népéért.

Başkan halkı için mücadele edeceğini söyledi.

Tom olyan sármos, hogy még „amerikai” elnök is lehetne.

Tom o kadar yakışıklı ki Amerikan başkanı olabilir.

Azt hiszi az elnök, hogy a klímaváltozás egy blöff?

Başkan, iklim değişikliğinin bir aldatmaca olduğuna mı inanıyor?

- Megpróbálták meggyilkolni az elnököt.
- Merényletet akartak az elnök ellen elkövetni.

Başkana suikast düzenlemeye kalkıştılar.

Jefferson elnök nem akarta, hogy a kereskedelmi tilalom hosszan tartson.

Başkan Jefferson uzun sürecek ticaret yasağı istemiyordu.

Néhányan úgy gondolják, hogy az elnök túl sok időt tölt utazással.

Bazı insanlar cumhurbaşkanının seyahat ederek çok fazla zaman harcadığını düşünüyor.

Nem volt mindig igazunk. Sosem gondoltuk, hogy Pepéből egyszer majd elnök lehet.

Çünkü haklı olmadığımız da oldu. Pepe'nin başkan olabileceğini hiç düşünmemiştik.

Jó reggelt, elnök úr! Hogy érzi magát az elnöksége utolsó perceiben? Ugyanúgy, mint máskor.

Sayın başkan, günaydın. Başkanlığınızın son dakikalarında neler hissediyorsunuz? Herhangi bir gün ne hissediyorsam onu.