Translation of "Räuber" in Turkish

0.003 sec.

Examples of using "Räuber" in a sentence and their turkish translations:

Menschenmörder Schmuggler Räuber

insan öldüren kaçakçı soyguncu

Oder um Räuber abzuschrecken.

Ya da yırtıcıları kaçırmak için.

Räuber und Beute sind gleichauf.

Avcı ve avın şartları eşitleniyor.

Der Räuber entging seiner Strafe.

Soyguncu cezalandırılmaktan kaçtı.

Mein Vater kämpfte mit dem Räuber.

Babam soyguncu ile mücadele etti.

Sie erwischten die Räuber in flagranti.

Onlar soyguncuları suçüstü yakaladılar.

Die Jungen spielten Räuber und Gendarm.

Çocuklar polisler ve soyguncular oynuyordu.

Der Räuber kam aus der Dunkelheit hervor.

Karanlıktan bir soyguncu ortaya çıktı.

Der Räuber war von zehn Polizisten umstellt.

Soyguncu on tane polis tarafından kuşatılmış durumdaydı.

Tom und Mary spielen Räuber und Gendarm.

Tom ve Mary hırsız polis oyunu oynuyorlar.

Es gibt einen Räuber, der diese Frösche jagt...

Tungara kurbağalarını avlayan bir yırtıcı var.

Sie gehören einem der raffiniertesten Räuber der Nacht.

Gecenin en üstün avcılarından birine aittirler.

Die Räuber stahlen das gesamte Geld im Tresor.

Soyguncular kasadaki bütün parayı çalıp kaçtı.

Dan jagte dem Räuber nach und ergriff ihn.

Dan soyguncuyu kovaladı ve onu yakaladı.

Tom jagte dem Räuber nach und ergriff ihn.

Tom soyguncuyu kovalayıp yakaladı.

Sind die Eltern Narren, werden die Kinder Räuber.

Ebeveynler aptal ise, çocuklar hırsız olacak.

Plötzlich trat ein Räuber aus dem Dunkel hervor.

Aniden bir soyguncu karanlıktan çıktı.

Bei Tag werden sie für alle Räuber sichtbar sein.

Sabah olunca tüm avcılar onları görebilir.

Räuber müssen raffinierte Strategien entwickeln, um Beute zu überlisten.

Yırtıcılar, avlarını alt etmenin karmaşık yollarını bulmak için evrimleşmek durumunda.

Als die Polizei eintraf, ergriff der Räuber die Flucht.

Polis geldiğinde hırsızlar kaçmıştı.

Die Räuber kamen hinter den Bäumen hervor und überfielen ihn.

Soyguncular ağacın arkasından çıktılar ve ona saldırdılar.

Der Räuber brach in das Haus ein, um Geld zu stehlen.

Bir hırsız para çalmak için eve girdi.