Examples of using "Kaum" in a sentence and their turkish translations:
Tom neredeyse hiç konuşmadı.
- O, zar zor konuşabildi.
- O, güçbela konuşabildi.
Seni güçlükle tanıyorum.
- Güçlükle yürüyebiliyorum.
- Hemen hemen hiç yürüyemiyorum.
Tom zar zor yedi.
Siz güçlükle duyabiliyorum.
Monica çok ders çalışmaz.
Pek sanmıyorum.
- Nadiren telefon ederim.
- Sık sık telefon edemem.
O, neredeyse hiç çalışmaz.
Tom çok çalışmaz.
Tom neredeyse hiç gülümsemedi.
Neredeyse hiçbir şey yemedin.
Biz artık neredeyse seni görmüyoruz.
Onu zorlukla görebildim.
Artık seni neredeyse hiç görmüyorum.
Ben ona neredeyse hiç inanamıyorum.
İnanması zor.
Seni neredeyse anlayamıyorum.
Buna zorlukla katlanabiliyorum.
Tom Mary ile neredeyse hiç konuşmaz.
Tom artık bunu neredeyse hiç yapmıyor.
Ne olduklarını bile tam bilmiyoruz.
Ortaya çıktıkları andan itibaren...
Neredeyse hiç çalışmıyorsun, değil mi?
O güçlükle okuyabiliyor.
O, güçlükle konuşabiliyor.
O, neredeyse Japoncayı hiç konuşamıyor.
Ben hemen hemen hiç yüzemem.
Güçlükle nefes alabiliyorum.
- Tom neredeyse yürüyemiyor.
- Tom zorlukla yürüyebiliyor.
Güçlükle ayağa kalkabilirim.
Güçlükle yürüyebiliyorum.
Seni neredeyse hiç tanımıyorum.
Tom'u güçlükle tanıdım.
Tom zar zor Fransızca konuşur.
- Onu neredeyse tanımıyorum.
- Onu çok az tanıyorum.
Onu çok az tanıyorum.
Birbirimizi neredeyse tanımıyoruz.
Tom zar zor bir şey yedi.
O zar zor İngilizce konuşur.
Sen neredeyse hiç hata yapmazsın.
O neredeyse konuşamıyor.
Zar zor uyuyabildim.
Onun biraz fizik bilgisi var.
Zar zor konuştuk.
O, zorlukla yürüyebiliyor.
Tom'u neredeyse tanımıyorum.
Tom zorlukla konuşabilir.
Tom zorlukla nefes alabiliyor.
Zar zor konuşabildim.
O, zorlukla konuşabilirdi.
Pek az umut var.
Tom güçlükle yürüyebiliyordu.
Tom artık neredeyse hiç çalışmıyor.
Tom zar zor okuyabiliyor.
O zar zor İngilizce konuşur.
Sen neredeyse hiç gülmezsin.
Neredeyse hiç Fransızca konuşmuyorum.
Tom fazla uyumadı.
İzler zar zor görülebilir.
Tom neredeyse tek kelime söylemedi.
Neredeyse yemeğine hiç dokunmadın.
Kovada neredeyse hiç su yoktu.
Ayaklarımın üzerinde güçlükle durabiliyordum.
Neredeyse hiç kimse beni ziyaret etmeye gelmiyor.
- Tom artık bizimle neredeyse hiç konuşmuyor.
- Tom bizimle artık neredeyse hiç konuşmuyor.
Tarantulanın gözetleme düzeneğinden pek bir şey kaçmaz.
Bizim gözlerimiz görmekte zorluk çeker.
Filler zar zor görebiliyor.
Onun hakkında neredeyse hiçbir şey bilmiyor.
Onlar güçlükle görebiliyordu.
- Neredeyse onu duyamıyordum.
- Onu güçlükle duyabiliyordum.
Tom güçlükle Mary'yi tanıdı.
Şimdi neredeyse hiç param yok.
Neredeyse hiç İngilizce kitabım yok.
Seni güçlükle duyabiliyorum.
- Sabırsızlanıyorum.
- Bekleyemem.
Çok az tercih hakkım vardı.
Birbirimizi çok az tanıyoruz.
Bugün neredeyse kimsenin yüzü gülmüyor.
İnanması zordu.
Bu pek sır sayılmaz.
Tom neredeyse tek kelime söylemedi.
Tom buna güçlükle inanabildi.
O zar zor bir kelime söyledi.
Tom'u artık neredeyse hiç görmüyorum.
Neredeyse hiç kimse benim web sayfamı okumaz.
O, nadiren babasına yazar.
Artık neredeyse hiç konuşmuyoruz.