Translation of "Fremder" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "Fremder" in a sentence and their turkish translations:

Grüße, Fremder!

Selamlar, yabancı.

- Es ist ein Fremder im Sitzungszimmer.
- Da ist ein Fremder im Sitzungszimmer.
- Ein Fremder ist im Sitzungszimmer.

Toplantı odasında bir yabancı var.

Tom ist kein Fremder.

Tom bir yabancı değil.

Tom ist ein Fremder.

Tom bir yabancı.

Ich war ein Fremder.

Ben bir yabancıydım.

Ein Fremder betrat das Gebäude.

Binaya bir yabancı girdi.

Ein Fremder packte mich am Arm.

Bir yabancı beni kolumdan yakaladı.

Die Tränen Fremder sind nur Wasser.

Yabancıların gözyaşları sadece sudur.

Er ist ein völlig Fremder für mich.

O benim için tam bir yabancıdır.

Ein Fremder hat mich im Bus angesprochen.

- Otobüste bir yabancı benimle konuştu.
- Bir yabancı, otobüste benimle konuştu.

Ein fremder Mann kam auf uns zu.

Tuhaf bir adam bize doğru geldi.

Tom ist ein völlig Fremder für mich.

Tom benim için tam bir yabancı.

Er behandelt mich, als wäre ich ein Fremder.

Bana sanki bir yabancıymışım gibi davranıyor.

Da ist ein fremder Mann an der Tür.

Kapıda tuhaf bir adam var.

- Tom ist hier fremd.
- Tom ist hier ein Fremder.

Tom burada bir yabancıdır.

Ein Fremder hat mich angesprochen und sich nach dem Weg erkundigt.

Yabancı biri yanıma geldi ve yolu sordu.

Ein Fremder ist nur ein Freund, den du noch nicht kennenlerntest.

Bir yabancı henüz tanışmadığın bir arkadaştır.

Ein fremder Mann kam auf mich zu und bat mich um Geld.

Garip bir adam bana geldi ve para istedi.

Ein Fremder ist ein Freund, den du nur noch nicht getroffen hast.

Bir yabancı, sadece sizin henüz tanışmadığınız bir arkadaştır.

Aber wenn Ihre Hand ein Fremder ist, wow, Sir, kack, wow, Sir, schlecht

ama elin yabancısı yapınca da vay efendim kaka vay efendim kötü

Ein Fremder fragte das Mädchen, ob sein Vater zu Hause oder auf der Arbeit sei.

Bir yabancı kıza babasının evde mi ya da ofisinde mi olup olmadığını sordu.

- Sie behandelt mich, als wäre ich eine Fremde.
- Sie behandelt mich, als wäre ich ein Fremder.

O bana sanki bir yabancıymışım gibi davranır.

Ein Fremder klopfte mir von hinten auf die Schulter. Er hat mich wohl mit einem Anderen verwechselt.

Bir yabancı omzuma arkadan dokundu. Beni başka birisiyle karıştırmış olmalı.

Sie spielte mit der Schaukel im Park, als ein Fremder sich ihm näherte und ihm Bonbons anbot.

O parkta idi, bir yabancı geldiğinde salıncakta oynuyordu, ve o, ona karamelini önerdi.

- Der Mann, den ich für seinen Vater hielt, stellte sich als völlig Fremder heraus.
- Der Mann, von dem ich dachte, er sei sein Vater, erwies sich als jemand völlig Fremdes.

Ben onun babası olduğunu düşündüğüm adam tam bir yabancı olduğunu kanıtladı.