Translation of "Tempête" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "Tempête" in a sentence and their turkish translations:

La tempête empire.

Fırtına kötüleşiyor.

Une tempête se prépare.

Bir fırtına patlamak üzeredir.

La tempête s'est apaisée.

Fırtına hafifledi.

La tempête est dangereuse.

Fırtına tehlikelidir.

Une tempête viendra bientôt.

Yakında bir fırtına kopacak.

Une tempête est imminente.

Bir fırtına yakındır.

- Après la tempête, ce fut calme.
- Après la tempête, c'était calme.

Fırtınadan sonra, hava sakindi.

- La tempête a abattu un arbre.
- La tempête abattit un arbre.

Fırtına bir ağacı devirdi.

- La tempête n'a causé aucun dommage.
- La tempête n'a occasionné aucun dommage.

Fırtına hiçbir hasara neden olmadı.

Nous allons essuyer une tempête.

Bir fırtınaya yakalanacağız.

Une tempête de poussière s'approche.

Bir kum fırtınası yaklaşıyor.

Cette tempête-là aussi passera.

Bu fırtına da geçecek.

Il s'agit d'une tempête géante.

Dev gibi bir fırtına.

C'est une tempête de neige.

Bu bir kar fırtınası.

- Ce n'était pas une tempête ordinaire.
- Ce ne fut pas une tempête ordinaire.

O, sıradan bir fırtına değildi.

- La tempête évolua en un typhon.
- La tempête a évolué en un typhon.

Fırtına bir tayfuna dönüştü.

- Ils ont bravé la tempête de neige.
- Elles ont bravé la tempête de neige.

Onlar kar fırtınasına cesaretle karşı koydular.

Après la tempête, vient le calme.

Her yokuşun bir inişi vardır.

Nous étions pris dans une tempête.

Biz bir fırtınaya yakalandık.

La tempête devint encore plus violente.

Fırtına daha da şiddetlendi.

La tempête a coulé le bateau.

Fırtına tekneyi batırdı.

Après une tempête vient le calme.

Bir fırtınadan sonra sakinlik gelir.

Personne n'a fait mention d'une tempête.

Kimse bir fırtınadan söz etmedi.

Nous avons essuyé une tempête, hier.

Dün bir fırtına yaşadık.

Il va y avoir une tempête.

Bir fırtına olacak.

La tempête nous empêcha de sortir.

Fırtına dışarı çıkmamızı engelledi.

C’était le calme avant la tempête.

Fırtına öncesi sessizlikti.

Après la tempête, l'océan était calme.

Fırtınadan sonra, okyanus sakindi.

J'ai dormi pendant toute la tempête.

Ben fırtına sırasında uyudum.

Nous sortons d'ici. La tempête approche.

Buradan gidiyoruz. Fırtına geliyor.

C’est le calme avant la tempête.

Bu fırtınadan önceki sessizliktir.

La tempête occasionna beaucoup de dommage.

Fırtına çok hasara sebep oldu.

Une tempête s'approchait de notre ville.

Bir fırtına kentimize yaklaşıyor.

La tempête de neige se poursuivit.

Kar fırtınası devam etti.

La tempête m'a empêché de partir.

- Fırtına beni ayrılmaktan alıkoydu.
- Fırtına benim yola çıkmama engel oldu.

Ce vent est présage de tempête.

Bu rüzgar, fırtınanın habercisi.

- Une tempête approche.
- Un orage arrive.

Fırtına yaklaşıyor.

C'était plutôt léger, pour une tempête.

Büyük bir fırtına değildi.

- Nous fûmes pris dans une tempête de neige.
- Nous fûmes prises dans une tempête de neige.
- Nous avons été pris dans une tempête de neige.
- Nous avons été prises dans une tempête de neige.

Bir kar fırtınasına yakalandık.

- Combien de temps la tempête va-t-elle durer ?
- Combien de temps va durer la tempête ?

Fırtına ne kadar sürecek?

Le vent fort indique qu'une tempête arrive.

Güçlü rüzgar bir fırtınanın geleceğini gösterir.

Qui sème le vent, récolte la tempête.

Ektiğini biçersin.

Le bateau a coulé durant la tempête.

Tekne fırtına sırasında battı.

Après la tempête, la mer était calme.

Fırtına sonrası deniz sakindi.

Il sortit en dépit de la tempête.

Fırtınaya rağmen o dışarıya çıktı.

La tempête s'est peu à peu calmée.

Fırtına yavaş yavaş dinginleşti.

Ils ont annoncé qu'une tempête allait venir.

Onlar bir fırtınanın geldiğini bildirdiler.

Le courant s'est coupé durant la tempête.

Fırtına esnasında elektrik kesildi.

Après cette tempête, il fera plus frais.

Bu fırtınadan sonra hava daha serin olacak.

Une violente tempête océanique frappa les Caraïbes.

Şiddetli bir okyanus fırtınası Batı Hint adalarını vurdu.

La tempête a fait arrêter le train.

Fırtına, treni durdurdu.

- La tempête a eu un effet grave sur l'économie.
- La tempête eut un effet grave sur l'économie.

Fırtınanın ekonomi üzerinde ciddi bir etkisi vardı.

Tandis que Napoléon répliquait par une tempête d'activités.

O sırada Napolyon cevaben fırtına boyutunda hareketlilik gösterdi

Le toit a été endommagé par la tempête.

Çatı fırtınadan zarar görmüştü.

C'est une tempête tropicale. Elle sera bientôt passée.

Bu tropik bir fırtınadır. Yakında sona erecek.

Il semble qu'il y aura bientôt une tempête.

Yakında bir fırtına olacak gibi görünüyor.

La tempête nous a empêchés d'arriver à l'heure.

Fırtına zamanında ulaşmamızı engelledi.

Il s'est rendu au travail malgré la tempête.

O, fırtınaya rağmen araba ile işe gitti.

La tempête ne devrait pas affecter nos plans.

Fırtına planlarımızı etkilememeli.

Combien de temps va encore durer cette tempête ?

Bu fırtına daha ne kadar sürecek?

Une tempête empêcha le navire de quitter Kobe.

Bir fırtına geminin Kobe'den ayrılmasını engelledi.

J'ai été pris dans une tempête de pluie.

Bir yağmur fırtınasında yakalandım.

- Conduire dans cette tempête de neige fut un cauchemar.
- Conduire dans cette tempête de neige a été un cauchemar.

O kar fırtınasında araba sürmek bir kabustu.

- Une tempête les a contraints à rester à la maison.
- Une tempête les a contraintes à rester à la maison.

Bir fırtına onları eve hapsetti.

- Nous avons été dépourvus d'électricité en raison de la tempête.
- Nous avons été privés d’électricité à cause de la tempête.

Fırtınadan dolayı elektriğimiz kesildi.

Il y avait une tempête violente sur la mer.

Denizde şiddetli bir fırtına vardı.

D'après la radio, une tempête est imminente au nord.

Radyoya göre, bir fırtınanın eli kulağında.

La tempête occasionna beaucoup de dommages sur sa propriété.

- Fırtına onun malına büyük hasar verdi.
- Fırtına onun mülkiyetine büyük zarar verdi.

Ce vent est le signe d'une tempête qui approche.

Bu rüzgâr yaklaşan fırtınanın habercisi.

Le train s'est arrêté en raison de la tempête.

Tren fırtına nedeniyle durdu.

Pour cause de tempête, l'avion n'a pas pu décoller.

- Uçak fırtına nedeniyle havalanamadı.
- Uçak fırtına nedeniyle kalkamadı.

Est-ce que la tempête a causé des dégâts ?

Fırtına herhangi bir hasara neden oldu mu?

Nous sommes entrés dans une énorme tempête de neige.

Biz büyük bir kar fırtınasına yakalandık.

La tempête nous a empêché de rechercher l'enfant disparu.

Fırtına, kayıp çocuğu aramamızı engelledi.

Quand cette tempête va-t-elle jamais se terminer ?

Bu fırtına ne zaman geçecek?

À cause de la tempête, il n'est pas arrivé.

Fırtına nedeniyle, o gelmedi.

Tous ces dégâts sont le résultat de la tempête.

Bütün bu hasar fırtına sonucudur.

Le service météorologique a émis un avis de tempête.

Hava hizmeti şiddetli hava uyarısı yayınladı.

Nous avons été pris dans une tempête de pluie.

Bir yağmur fırtınasında yakalandık.

- Beaucoup d'écoles sont fermées aujourd'hui à cause de la tempête.
- De nombreuses écoles sont fermées aujourd'hui en raison de la tempête.

Birçok okul bugün fırtına nedeniyle kapalı.

La clarté du ciel indiquait que la tempête était passée.

Gökyüzünün parlaklığı fırtınanın geçtiğini gösterdi.

Il n'a pas pu partir à cause d'une terrible tempête.

Kötü bir fırtına nedeniyle dışarı çıkamadı.

À cause de la tempête, ils sont arrivés en retard.

Fırtına nedeniyle geç vardılar.

La piscine municipale est fermée en raison de la tempête.

Yüzme havuzu fırtına nedeniyle kapalı.

Les trains ont été interrompus à cause de la tempête.

Fırtınadan dolayı trenler durduruldu.

La ville fut détruite par les inondations après la tempête.

Kasaba fırtınadan sonra sel tarafından tahrip edildi.

Le voyage a été annulé à cause d'une terrible tempête.

Gezi, korkunç bir fırtına nedeniyle iptal edildi.

Le cours avait été annulé à cause de la tempête.

Ders fırtına nedeniyle iptal edildi.

Les rues sont vides parce qu'une tempête s'approche du quartier.

Bir fırtına semte yaklaştığı için sokaklar boş.

- Sans la tempête, je serais arrivé plus tôt.
- Si ce n'avait été à cause de la tempête, je serais arrivé plus tôt.
- Si ce n'avait été à cause de la tempête, je serais arrivée plus tôt.

Fırtına olmasaydı daha erken varırdım.

Tous les passagers eurent le mal de mer pendant la tempête.

Tüm yolcuları fırtına sırasında deniz tuttu.

Nous ne pouvions sortir à cause de la tempête de neige.

Kar fırtınası yüzünden dışarı çıkamadık.

Les bâtiments ont été endommagés par la tempête, la nuit dernière.

Binalar dün gece fırtınadan zarar gördü.