Examples of using "Lourd" in a sentence and their turkish translations:
Çok fazla ağır.
Bu yatak ağır.
Bu televizyon ağır.
Bu kitap ağır.
- Ne kadar da büyük bir kamyon!
- Kocaman bir TIR!
Bu kitap çok ağır.
Biraz ağır görünüyor.
Çantam çok ağır.
O kadar da ağır değildi.
Bu çanta aşırı ağır.
Altın gümüşten daha ağırdır.
Hava bugün dünden daha az rutubetli.
Gerçekten de bu kadar ağır değil.
O külfetliydi.
Bu kurşun kadar ağır.
Benim okul çantam çok ağır.
Altın sudan çok daha ağırdır.
- Altın demirden daha ağırdır.
- Altın, demirden daha ağırdır.
Kamyon arabamın önünü kesti.
- O ağır, ama başedebilirim.
- Ağır ama idare ederim.
Bu mavi sırt çantası ağır.
Bu borç çok ağır faiz taşıyacak.
Ağır çantayı sırtımda taşıdım.
Kurşun, alüminyumdan çok daha ağırdır.
Eşinin iki katı kadar ağırdır.
Tom Jack'ten on pound daha ağırdır.
Geyik Jane'in üç katı kadar ağırdır.
Sana yardım edeyim. Çantan ağır gözüküyor.
- Şimdi iyi, ne çok ağır ne de çok hafif.
- Artık iyi; ne çok ağır ne de çok hafif.
Çocuk ağır kanapeyi taşımaya çalıştı.
Onun biraz ağır olabileceğini düşünmüyor musun?
Fakat söz konusu ötanazi olunca doktor ve ekibi de olumsuz etkilenir.
Bu valizi taşıyamam. O çok ağır.
Bu kitap onun kadar ağır değil.
Hangisi daha ağır, kurşun mu yoksa altın mı?
Bir kamyonum var.
Bu kitap o kitap kadar ağır değildir.
Bu sıra, bizim onu havaya kaldırabileceğimizden ağır.
Bana bırak, ona söyledim, bu senin için çok ağır.
Dün gece hava uyuyamayacağım kadar çok nemliydi.
Tom mutsuz.
Yolu doğru olanın. Yükü ağır olur.
Yük bir sürücünün tek başına taşıyamayacağı kadar çok ağırdı.
Tom biraz kiloludur.
Çanta benim tek başıma taşıyamayacağım kadar çok ağırdı.
Hangisi daha hafiftir, bir kilogram altın mı yoksa bir kilogram gümüş mü?
Ama sıcak bir gündü ve Norveçliler ağır ekipmanlarını, özellikle
General, onun konuşmasını kesmeden, onun ağır fildişi sopasıyla onun kafasına vurdu; barbar düştü.