Examples of using "Larmes" in a sentence and their turkish translations:
Gözyaşlarınızı silin.
Göz yaşlarınızı kurulayın.
O gözyaşlarını kuruladı.
O gözyaşlarına boğuldu.
- Bu beni çok duygulandırdı.
- Bu beni göz yaşlarına boğdu.
O, gözyaşlarını sildi.
O ağlamaya başladı.
O, gözyaşları gözlerine doluncaya kadar güldü.
O, gözyaşları içinde yanıtladı.
Gözleri doldu.
Gözyaşlarını gizlemeye çalıştı.
O, gözyaşlarını tutamadı.
Onun gözleri gözyaşlarıyla doluydu.
Gözyaşları yanaklarından aşağı aktı.
Bu hikaye tarafından gözyaşlarına boğuldum.
O gözyaşlarını tutamadı.
Ama gözyaşlarımın ötesinde
Biz gözyaşlarına boğulduk.
O acı gözyaşları döktü.
Bunlar son gözyaşlarıdır.
Ağlamama ramak kalmıştı.
Gözleri yaşla doldu.
Annem gözyaşları içindeydi.
Gözlerim sulanıyor.
O, gözyaşlarını tutamadı.
Hüngür hüngür ağladım.
O gözyaşlarını tutamadı.
Onun gözlerinin içinde gözyaşları gördüm.
Gözlerinizi kurulayın.
O, gözyaşlarını gizlemeye çalıştı.
Göz yaşları onun yanaklarından aşağı yuvarlandı.
Gözlerinden yaş fışkırdı.
Gözlerini gözyaşları doldurdu.
O ağlamak üzereydi.
Onun gözleri gözyaşlarıyla doluydu.
Geçmişin gözyaşları geleceği verimli kılar.
Onun konuşmasıyla gözyaşlarına boğuldum.
Derin kahkaha gözyaşları getirir.
- Gözleri gözyaşları doluydu.
- Onun gözleri gözyaşları doluydu.
Kız gözyaşlarını tutmak için çok gayret etti.
İki damla gözyaşı onun yanaklarından aşağıya düştü.
Göz pınarları kuruyana kadar ağladı.
Senin gözlerindeki gözyaşlarını görüyorum.
Carol gözyaşlarını tutamadı.
Gözyaşlarımı kurutmanı istiyorum.
- O gözyaşı dolu gözlerle kaçtı.
- Yaşlı gözlerle kaçıp gitti.
Gözyaşlarıma engel olamadım.
Gözyaşları bir çocuğun silahıdır.
Onun gözlerinde yaşlar vardı.
Gözyaşları Alice'in yanaklarından aşağı aktı.
- Kadınların gözleri kolayca dolar.
- Kadınlar kolayca duygulanırlar.
İyi haber, onun gözlerine gözyaşı getirdi.
yüzümden gözyaşlarımın aktığını hissettim.
Onu odasında gözyaşları içinde buldum.
Acı manzara bizi gözyaşlarına boğdu.
Sevinç gözyaşları onların yanaklarından aktı.
Ağla: gözyaşları kalbin yapraklarıdır.
O, onunla karşılaşır karşılaşmaz göz yaşlarına boğuldu.
Mutluluk gözyaşları onun yanaklarından aşağıya doğru aktı.
Gözlerimin dolduğunu hissettim.
Bu sözler onun gözlerinden yaş getirdi.
O, hikaye yüzünden gözyaşlarına boğuldu.
Müzik beni ağlattı.
Tom'un gözleri gözyaşlarıyla doluydu.
Haberleri dinlerken gözyaşlarına boğuldu.
Kızın gözleri gözyaşlarıyla doluydu.
Annem gözlerinde yaşlarla bana baktı.
- Gözleri yaşlı sessizce oraya oturdu.
- Gözlerinde yaşlarla sessizce orada oturdu.
O, çocuğun gözyaşlarını öperek geçirdi.
Müziksiz dünya, gözyaşı vadisidir.
Haberleri duyduğunda gözlerinde yaşlar birikti.
Gözyaşlarım yanaklarımdan süzülüyordu.
Gözerinde yaşlarla hikayeyi anlattı.
Yabancıların gözyaşları sadece sudur.
Yanaklarından aşağı akan gözyaşlarıyla bana baktı.
O haberi duyduğunda gözyaşlarına boğuldu.
O ayrıldığında timsah gözyaşlarıyla ağladı.
onlarla kan, ter ve göz yaşları içinde çalıştılar.
Üzücü haberi duyduktan sonra, o, gözyaşları içinde yıkıldı.
Bazı öğrenciler gözlerindeki göz yaşlarıyla ona baktı.
O onun göz yaşlarını görmesin diye yüzünü geri çevirdi.
Onun yanaklarından dökülen gözyaşları vardı.
- Onu ağlarken görmesin diye kafasını çevirdi.
- Kendisini ağlarken görmemesi için başını çevirdi.
Küçük kız o kadar çok ağladı ki, yüzü gözyaşları ile örtüldü.
- Soğanları doğradığım zaman gözlerimden yaş geliyordu.
- Soğanları doğrarken gözüm yaşardı.
- Bu şarkı o kadar acıklı ki gözlerimi yaşarttı.
- Bu şarkı o kadar dokunaklı ki gözlerimi yaşarttı.
Ethel ağlıyordu; Genç adam kendini onun ayaklarına attı.
O, yanaklarından aşağıya doğru akan gözyaşlarıyla mektubu okudu.
En son ne zaman birisinin gözyaşlarını sildin?
Ayrılırken gözyaşlarımı tutamadım.
O gözyaşlarına boğuldu.
O gözyaşları içinde hikayesini anlattı.
O, ağlamak üzereydi.