Translation of "Emprunté" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Emprunté" in a sentence and their turkish translations:

- Elle a emprunté le mien.
- Elle a emprunté la mienne.

Benimkini ödünç aldı.

J'ai emprunté une voiture.

Bir araba ödünç aldım.

Ils m'ont emprunté un livre.

Benden bir kitap ödünç aldılar.

Tom a emprunté ma règle.

Tom cetvelimi ödünç aldı.

Tom a emprunté mon vélo.

Tom bisikletimi ödünç aldı.

Tom a emprunté ma voiture.

Tom arabamı ödünç aldı.

Il a emprunté deux livres.

O iki kitap ödünç aldı.

Tom m'a emprunté ma gomme.

Tom silgimi ödünç aldı.

Je lui ai emprunté ce livre.

Bu kitabı ondan ödünç aldım.

- Je l'ai emprunté.
- Je l'ai empruntée.

Onu ödünç aldım.

J'ai emprunté ce livre à Tom.

Bu kitabı Tom'dan ödünç aldım.

J'ai emprunté la tente d'un ami.

Bir arkadaşın çadırını ödünç aldım.

Quand vas-tu rendre l'argent emprunté ?

Ödünç parayı ne zaman iade edeceksin?

- On a emprunté de l'argent à un ami.
- J'ai emprunté de l'argent à un ami.

Bir arkadaştan biraz borç para aldım.

Il rendit tout l'argent qu'il avait emprunté.

Ödünç aldığı tüm parayı geri verdi.

J'ai emprunté une voiture à un ami.

Ben arkadaşımdan bir araba kiraladım.

J'ai emprunté le livre à cette bibliothèque.

Kitabı bu kütüphaneden ödünç aldım.

J'ai rendu le couteau que j'avais emprunté.

Emanet aldığım bıçağı geri verdim.

J'ai emprunté le dictionnaire à mon ami.

Arkadaşımdan sözlüğü ödünç aldım.

Il faut rendre ce qu'on a emprunté.

Ödünç aldığın şeyi iade etmelisin.

Elle a emprunté son chandail à capuche.

O onun kapüşonlu svetşörtünü ödünç aldı.

Tom a emprunté une voiture d'un ami.

Tom bir arkadaştan bir araba ödünç aldı.

J’ai emprunté trois livres à la bibliothèque.

Kütüphaneden üç kitap ödünç aldım.

Ce mot a été emprunté au français.

Bu sözcük Fransızcadan alıntı yapılmıştır.

J'ai emprunté de l'argent à mon père.

Babamdan ödünç para aldım.

Tom a emprunté un crayon de Mary.

Tom Mary'den bir kalem ödünç aldı.

J'ai loué mon appartement, j'ai emprunté une voiture

dairemi kiraya verdim, bir araba ödünç aldım

Il a emprunté beaucoup d'argent de la banque.

Bankadan bir sürü ödünç para aldı.

J'ai emprunté ces bandes-dessinées à ma sœur.

Bu çizgi romanları onun kız kardeşinden ödünç aldım.

- C'était un sourire emprunté.
- C'était un sourire forcé.

O zoraki bir gülümseme idi.

J'ai emprunté cette bande dessinée à sa sœur.

Bu çizgi roman kitabını onun kız kardeşinden ödünç aldım.

L'anglais a emprunté de nombreux mots au français.

İngilizce, Fransızcadan sayısız sözcük ödünç aldı.

J'ai emprunté ce manga à sa grande sœur.

Bu karikatürü onun ablasından ödünç aldım.

Ce n'est pas Tom qui a emprunté ma voiture.

Tom arabamı ödünç alan kişi değil.

Je ne l'ai pas volé. Je l'ai seulement emprunté.

Ben onu çalmadım. Sadece onu ödünç aldım.

J'ai emprunté le tournevis à l'un de mes amis.

Tornavidayı bir arkadaşımdan ödünç aldım.

- J'ai emprunté le train pour aller à l'école, ce matin.
- J'ai emprunté le train pour me rendre à l'école, ce matin.

Bu sabah okula giderken trene bindim.

- Elle lui a emprunté le livre.
- Elle lui emprunta le livre.

Kitabı ondan ödünç aldı.

J'ai emprunté le marteau de mon père pour construire une niche.

Bir köpek kulübesini tamir etmek için babamın çekicini ödünç aldım.

Je ne l'ai pas volé. Je l'ai simplement emprunté sans permission.

Ben çalmadım. Sadece izin olmadan ödünç aldım.

Il n'a toujours pas ramené le livre qu'il avait emprunté à la bibliothèque.

O ödünç aldığı kitabı hâlâ kütüphaneye iade etmedi.

J'ai emprunté de l'argent non seulement à Tom, mais aussi à sa femme.

Sadece Tom'dan değil aynı zamanda karısından da ödünç para aldım.

Quand était la dernière fois que vous avez emprunté des livres à la bibliothèque ?

En son ne zaman kütüphaneden kitap ödünç aldın?

Il a emprunté de l'argent à son frère pour compenser le déficit de son affaire.

O, proje üzerinde yaptığı kaybı finanse etmek için erkek kardeşinden borç aldı.

Tom a emprunté des livres à la bibliothèque pour les lire pendant le week-end.

Tom hafta sonu boyunca okumak için kütüphaneden bazı kitaplar ödünç aldı.

- Il emprunta la voiture de son ami.
- Il a emprunté la voiture à un ami.

Arabayı arkadaşından ödünç aldı.

Elle lui a emprunté le livre il y a de nombreuses années et ne l'a toujours pas rendu.

O, yıllar önce ondan kitabı ödünç aldı ve onu henüz iade etmedi.

- Je ne l'ai pas volé. Je l'ai juste emprunté.
- Je ne l'ai pas volée. Je n'ai fait que l'emprunter.

Onu çalmadım. Onu sadece ödünç aldım.