Examples of using "Mikään" in a sentence and their turkish translations:
Hiçbir şey çalışmıyordu.
Bu bir kaza değildi.
Tom aptal değil.
Tom aptal değil.
Hiçbir şey imkansız değildir.
Hiçbir şey değişmedi.
Hiçbir şey yanlış değil.
Hiçbir şey kalıcı değildir.
Hiçbir şey mahvolmadı.
Bunun herhangi biri doğru mu?
Hiçbir şey ebediyen sürmez.
O sıradan bir şarkıcı değildir.
Tom dahi değil.
Ama onun da garantisi yok.
Su olmadan hiçbir yaratık yaşayamaz.
Tom aziz değildir.
Hiçbir şey sıra dışı gözükmüyordu.
Allah için hiçbir şey imkansız değildir.
Hiç kimse onun rekorunu kıramaz.
Henüz hiçbir şey değişmedi.
Tom katil değil.
Tom yalancı değil.
Tom tehdit değil.
Tom korkak değil.
- Hiçbir şey değişmedi.
- Çok şey değişmedi.
- Değişen pek bir şey olmadı.
Tom bir melek değil.
O, aziz değil.
Finlandiya ütopya değildir.
Tanrılar için hiçbir şey imkansız değildir.
Hiçbir şey göründüğü gibi değildir.
Hiçbir ilaç bu hastalığı tedavi edemez.
Hiçbir şey zaman kadar değerli değildir.
Kötü hava engel değildir.
Hiçbir şey merhamet kadar önemli değil.
- Önemli bir şey değildi.
- Abartmaya değmezdi.
İyi bir fincan çay gibi bir şey yoktur.
Tom, tren dans edilecek bir yer değildir!
O kesinlikle bir centilmen değil.
Bütün bu ürünler insan tüketimi için uygun değil.
Tom benim arkadaşım değil.
Cidden hiç sorun değildi.
Hiçbir şey televizyonla pazarlamadan daha kötü değildir.
Bu toprakta bir şey yetişmez gibi görünüyor.
Her şey akıp gidiyor, hiçbir şey ayakta kalmıyor henüz.
Bütün gün hiçbir şey yolunda gitmedi.
- Bunun büyük bir şey olmadığını düşündüm.
- Bunun çok önemli olmadığını düşündüm.
Bunun büyük bir anlaşma olmadığını düşündüm.
Tom'un yaptığı hiçbir şey artık beni şaşırtmıyor.
Tarantulanın gözetleme düzeneğinden pek bir şey kaçmaz.
Hiçbir şey ondan vazgeçmem için beni zorlayamaz.
Hiçbir şey elmas kadar sert değildir.
Ağlama. Kötü bir şey yok.
Tatoeba başka her şeyden daha önemli olmalıdır.
İyi sağlık başka herhangi bir şeyden daha değerlidir.
- Sanırım büyütecek bir şey değil.
- Sanırım abartılacak bir şey değil.
Ben uzman değilim.
Ben bir sabahçı değilim.
O önemli değil.
Avrupa'da Tokyo kadar çok nüfuslu hiçbir şehir yoktur.
Sen iyi bir insan değilsin. Bunu biliyorsun, değil mi?
Tom'un söylediklerinden hiçbiri doğru değildi.
Umarım hiçbir şey birlikteki son günümüzü mahvetmez.
Tokyo Japonya'daki bütün şehirlerden daha büyüktür.
Eğer kaybedersem önemli bir şey değil.
Tokyo Japonya'daki başka bir şehirden daha kalabalık.
Benim Tom ile anlaşmazlığım bir sır değil.
Bir kere konuşmaya başladığında, onu durdurmak yok.
Teklifini reddetmesine şaşmamalı.
Bunun büyük bir anlaşma olduğunu sanmıyorum.
Omuza kadar boyları iki metre olduğundan... ...pek engel tanımazlar.
Hava olmasa hiçbir yaratık yaşayamaz.
Tom onun büyük bir anlaşma olmadığını söyledi.
Hiçbir şey kaybolmaz, hiçbir şey yaratılmaz, her şey dönüşür.
Güne başlamak için iyi bir kahveden daha iyi bir şey yoktur.
O, iyi bir araba değil fakat o bir araba.
hiçbir şey, aynı tasarıma sahip diğer pasaportlara engel olamaz.
Hiçbir şey birinin boşa yaptığı kadar sevilen değildir.
Hiçbir sorun aşılmaz değildir.
Hiçbir şey bir kara delikten daha karanlık değildir.
Yunanca kolay bir dil değildir.
Hiçbir şey savaştan daha kötü değildir.
Ben bir robotum.
Bu gurur duyacak bir şey değil.
Bunu yapmada hiçbir sorunum yoktu.
Orman çok durgundu.
Tom'un arabasını satmak için acelesi yok.
O konuda endişe etmeyin. Büyük bir sorun değil.
Bu büyük bir anlaşma değil. Onun hakkında endişelenme.
Ne kadar şanslısın! Kırılmış bir şey yok.
Sorun değildi.
Tom tamamen yiyeceklere saplantılı. Mary'nin onu terk ettiğine şaşmamalı.