Examples of using "Kauan" in a sentence and their turkish translations:
Tom uzun zaman önce öldü.
Uzun zaman önce, genç bir adam vardı.
Ne kadar bekledin?
Uzun zaman önce, küçük bir adada yaşlı bir kral yaşarmış.
Uzun sürmez.
Yakında döneceğim.
- Kralımız çok yaşa!
- Kralım çok yaşa!
Çok yaşa Sovyetler Birliği!
- İmparator çok yaşa!
- Çok yaşa imparator!
Uzun, uzun zaman önce yaşlı bir adam ve karısı yaşarmış.
Ne kadar beklemek zorunda kaldın?
Umarım, bu uzun sürmez.
Hayatta olduğum sürece.
Sonra uzun bir bekleyiş dönemi geldi.
Bunu düşünüp anlamam çok uzun sürdü.
Uzun süre önce Kanada'yı ziyaret ettim.
Uzun süredir burada mıydın?
Konser ne kadar sürecek?
Orada ne kadar yaşadın?
Bu uzun bir zaman alacak.
Ne kadar süre burada olacaksın?
Atlar ne kadar yaşar?
Kelebekler ne kadar yaşar?
Bir kelebek ne kadar yaşar?
Ne kadar süre partideydin?
- Uzun sürmeyecek.
- Çok sürmeyecek.
Uzun süre beklemek zorunda mıyım?
Uzun zaman önce burada bir köprü vardı.
- Fince öğrenmek ne kadar zamanını aldı?
- Fince öğrenmek ne kadar zamanınızı aldı?
Onun ne kadar daha süreceğini düşünüyorsun?
Ne kadar süredir Japonya'dasınız?
Boston'da ne kadar kalacaksın?
Uzun süredir su altında olduğumdan,
Ne kadar süre burada olacaksın?
O uzun bir süre beni bekletti.
O çok daha uzun yaşamayacak.
Ne kadar zamandır bateri çalıyorsun?
Ne kadar süredir Fransızca öğretiyorsun?
Ne kadar süredir Fransızca öğreniyorsun?
Boston'da ne kadar çalıştın?
Uzun süredir bu yolculuğu hayal ediyorum.
İstasyona gitmek ne kadar sürer?
Ne zamandan beri ağrın var?
Ne kadar süredir buradasın?
Doktoru görnek için ne kadar bekledin?
Onu ne kadar süredir aramaktasın?
Ne kadar süredir hapishanedesin?
Burada ne kadar kalmayı planlıyorsun?
- Ne kadar Avustralya’da kalacaksın?
- Ne kadar Avustralya’da kalacaksınız?
- Araba kullanmayı öğrenmem ne kadar zaman alır?
- Araba sürmeyi öğrenmek ne kadar zamanımı alır?
Ama yılan zehri bu sıcakta fazla dayanmaz.
Ebabiller güçleri yettiğince havada döner.
Buradan Boston'a gitmek ne kadar sürerdi?
Ne kadar süredir Japonya'dasınız?
Sen uzun süredir Boston'daydın.
Çok uzun sürdüğü için üzgünüm.
Yaşadığım sürece seni unutmayacağım.
Siz ikiniz ne kadar süredir evlisiniz?
Tom ne kadar süredir Boston'da?
Bu soğuk hava ne kadar devam edecek?
Adada ne kadar yaşadın?
Onlar ne kadar süredir buradalar.
Her gün ne kadar süre tenis oynarsın?
Uzun zaman önce burada bir köprü vardı.
Ne kadar zamandır gebesin?
Bunun ne kadar süreceğini düşünüyorsun?
Yanaklarınızda ne kadar zamandır şişlik var?
Ne kadar süreceğini merak ediyorum.
Ne kadar süredir Fransızca öğreniyorsun?
Onların ne kadar süredir evli olduğunu biliyor musunuz?
Sizi çok uzun beklettiğim için üzgünüm.
- Dinozorların çok uzun zaman önce nesli tükendi.
- Dinozorların çok uzun zaman önce nesilleri tükendi.
O kadar uzun süre beklemiyordun.
- Bu daha ne kadar alacak?
- Bu ne kadar sürer?
İstediğin kadar kalabilirsin.
Bu kadar uzun süreceğini düşünmedim.
Ne kadar süredir bu rahatsızlığınız var?
Buna daha ne kadar katlanacağımı bilmiyorum.
- Bu raporu yazman ne kadar zamanını aldı?
- Bu raporu yazmanız ne kadar sürdü?
- Bu raporu yazman ne kadar sürdü?
Mary'nin ölümünü hazmetmek Tom'un uzun zamanını aldı.
Ne kadar süreceğini hiç bilemezsin.
Ne kadar kaldın?
Sizi çok uzun beklettiğim için üzgünüm.
Ama devasa çöl arazisinde bir akrep aramak çok uzun sürebilir.
İyi işti! Ama yılan zehri bu sıcakta çok dayanmaz.
Ama devasa çöl arazisinde bir akrep aramak çok uzun sürebilir.
Uzun zamandır çok çalışıyordum. Artık yıpranmıştım.
Yaşadığımız kadar çalışmalıyız.
Bu kiraz çiçekleri çıkmadan uzun süre önce olmayacak.
Uzun süredir onu tanıyor musun?
- Sessiz kaldığın sürece burada kalabilirsin.
- Sessiz durduğun sürece burada kalabilirsin.
Siz ikiniz ne kadar süredir birlikte çalışıyorsunuz?
Boston'da uzun süre bulundun mu?
Onların bahsettikleri adam uzun süredir ölü.
O sürerken iyiydi.
Ben yaşadığım sürece, nezaketini asla unutmayacağım.
Bunu benden ne kadar bir süre bir sır olarak saklamayı planlıyordun?