Translation of "Vanha" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "Vanha" in a sentence and their turkish translations:

- Olen vanha.
- Mä oon vanha.
- Minä olen vanha.

Ben yaşlıyım.

- Kuinka vanha lapsesi on?
- Miten vanha lapsesi on?
- Kuinka vanha lapsenne on?
- Miten vanha lapsenne on?

Çocuğun kaç yaşında?

- En ole vanha.
- Minä en ole vanha.

Yaşlı değilim.

- Olen 18 vuotta vanha.
- Olen kahdeksantoista vuotta vanha.

- Ben 18 yaşındayım.
- On sekiz yaşındayım.

- Kuinka vanha tuo on?
- Kuinka vanha se on?

O kaç yaşında?

- Minulla on vanha polkupyörä.
- Minulla on vanha pyörä.

Benim eski bir bisikletim var.

- Olin mielestäni liian vanha.
- Luulin olevani liian vanha.

Çok yaşlı olduğumu düşünmüştüm.

- Kreikka on vanha maa.
- Kreikka on vanha valtio.

- Yunanistan eski bir ülkedir.
- Yunanistan eski bir ülke.

Olen vanha nainen.

Ben yaşlı bir kadınım.

Tom oli vanha.

Tom yaşlıydı.

Vanha lato romahti.

Eski ahır çöktü.

Mies on vanha.

- Adam yaşlıdır.
- Adam ihtiyar.

Hän on vanha.

O yaşlıdır.

Hei, vanha ystävä!

Merhaba, eski arkadaş!

- Vanha mies näytti viisaalta.
- Se vanha mies näytti viisaalta.

Yaşlı adam akıllı görünüyordu.

- Olen nyt vanha mies.
- Minä olen nyt vanha mies.

- Ben şimdi yaşlı bir adamım.
- Ben şimdi yaşlı bir adam mıyım?

- Sinä olet vanha.
- Te olette vanhoja.
- Olet vanha.
- Olette vanhoja.

Sen yaşlısın.

- Kuinka vanha tämä puu on?
- Miten vanha tämä puu on?

Bu ağaç kaç yaşında?

- Kuka tuo vanha nainen on?
- Kuka tuo vanha rouva on?

O yaşlı kadın kimdir?

Vanha kunnon pudotus edessä.

Burada büyük bir uçurum var.

Täällä on vanha tynnyri.

Baksanıza, eski bir fıçı!

Se on erittäin vanha.

Ama çok eski bir yer.

Kuinka vanha sinä olet?

Kaç yaşındasın?

Hauska tappa vanha tuttu!

Uzun zaman oldu!

Vanha nainen paloi kuoliaaksi.

Yaşlı bir adam yanarak ölmüştü.

Hän on liian vanha.

O çok yaşlı.

Hän on vanha kettu.

O kıdemli bir elemandır.

Se on vanha vitsi.

O eski bir şaka.

Tuo kirja on vanha.

Şu kitap eski.

Kuinka vanha tämä on?

- Bu kaç yaşında?
- Bu kaç yıllık?

Herra Young on vanha.

Bay Young yaşlıdır.

Tämä on vanha kirje.

Bu eski bir mektup.

Tomilla on vanha auto.

Tom'un eski bir arabası var.

Olen liian vanha tämmöiseen.

Bu tür bir şey için çok yaşlıyım.

Tom oli liian vanha.

Tom çok yaşlıydı.

Minusta Tom on vanha.

Tom'un yaşlı olduğunu düşünüyorum.

Tämä on vanha kirja.

Bu eski bir kitap.

Tämä kirja on vanha.

Bu kitap eski.

Olet tarpeeksi vanha ymmärtämään.

Anlayacak kadar yaşlısın.

Puutarhassa on vanha kirsikkapuu.

Bahçede yaşlı bir kiraz ağacı var.

Olen 18 vuotta vanha.

- Ben 18 yaşındayım.
- Ben on sekiz yaşındayım.
- 18 yaşındayım.

- Kirjasto on kahdeksankymmentä vuotta vanha.
- Se kirjasto on kahdeksankymmentä vuotta vanha.

Kütüphane 80 yıllıktır.

- Hän on vanha.
- Hän on iäkäs.
- Se on vanha.
- Se on iäkäs.

O yaşlı.

Se on iso, vanha käärme.

Büyük bir yılan, baksanıza.

Täällä oli joskus vanha pyhäkkö,

Burada eski bir tapınak vardı.

Olipa kerran vanha mies kylässään.

Bir zamanlar, Bu köyde yaşlı bir adam varmış.

Vanha tarina kertoo persialaisesta kissasta.

Bir İran kedisi hakkında eski bir hikaye var.

Vanha mies jutteli minulle ranskaksi.

Yaşlı adam benimle Fransızca konuştu.

Vanha mies tuli hänen tielleen.

Yaşlı adam onun yoluna girdi.

Kuinka vanha sinun isoisäsi on?

Deden kaç yaşında?

Kenin käyttämä pöytä on vanha.

Ken'in kullandığı masa eskidir.

Vanha mies istui kädet puuskassa.

Yaşlı adam kollarını bağlamış oturuyordu.

Tämä kirja on todella vanha.

Bu kitap çok eski.

Hän on vanha ja kokenut.

O yaşlı ve deneyimli.

Vanha mies kirjoitti pojalleen kirjeen.

Yaşlı adam oğluna bir mektup yazdı.

Et ole liian vanha Tomille.

Tom için çok yaşlı değilsin.

Paras peili on vanha ystävä.

En iyi ayna, eski bir dosttur.

”Kuinka vanha olet?” ”Kuusitoista vuotta.”

"Kaç yaşındasın?" "On altı yaşındayım."

Hän on kahdeksantoista kuukautta vanha.

O on sekiz aylık.

Vanha nainen meni ulos bussista.

Yaşlı kadın otobüsten indi.

Vanha mies lepäsi puun varjossa.

Yaşlı bir adam ağacın gölgesinde dinleniyordu.

Olen liian vanha tähän maailmaan.

Bu dünya için fazla yaşlıyım.

Nyt olen tosi vanha mies.

Şimdi gerçekten yaşlı bir adamım.

Vanha mies pakeni mutta vaikeuksin.

Yaşlı adam kaçtı ama güçlükle.

Olet vähän liian vanha minulle.

Sen benim için biraz çok yaşlısın.

Kylän keskellä on vanha torni.

Köyün merkezinde eski bir kule var.

Näimme kun vanha rakennus purettiin.

Eski binanın yıkıldığını gördük.

Miten vanha sinä edes olet?

Zaten kaç yaşındasın?

Se on vanha japanilainen tapa.

O, eski bir Japon geleneği.

Tämä on vanha kiinalainen tapa.

Bu eski bir Çin geleneği.

Kuinka vanha sinä olet oikeasti?

Gerçekten kaç yaşındasın?

Hän on liian vanha teille.

O sizin için çok yaşlı.

Se on sama vanha ongelma.

Bu aynı eski sorun.

Kuinka vanha tämä kirkko on?

Bu kilise kaç yıllık?

- ”Minkä ikäinen olet?” ”Olen kuusitoistavuotias.”
- ”Kuinka vanha olet?” ”Kuusitoista vuotta.”
- ”Miten vanha olet?” ”Kuusitoista.”

"Kaç yaşındasın?" "On altı yaşındayım."

Vaatimattoman näköinen vanha mies esiteltiin kuninkaalle.

Mütevazı görünümlü yaşlı adam krala takdim edildi.

En ole tarpeeksi vanha saamaan ajokorttia.

Ehliyet almak için yeterince yaşlı değilim.

Hänen talonsa oli pieni ja vanha.

Onun evi küçük ve eski.

Hän on tarpeeksi vanha matkustamaan yksin.

O, yalnız seyahat etmek için yeterince yaşlıdır.

Vanha louhos on nyt suosittu uimakuoppa.

Eski taş ocağı şimdi popüler bir yüzme yeridir.

Minulla on päällä Tomin vanha yöpuku.

Ben Tom'un eski pijamasını giyiyorum.

Tom on tarpeeksi vanha päättääkseen itse.

- Tom kendi kararını verecek kadar yaşlı.
- Tom kendi kararını vermek için yeterince yaşlı.

Vanha koira ei opi uusia temppuja.

- Siz yaşlı bir köpeğe yeni numaralar öğretemezsiniz.
- Huylu huyundan vazgeçmez.

Olen tarpeeksi vanha ollakseni hänen isänsä.

- Ben onun babası olacak yaştayım.
- Ben onun babası olacak kadar yaşlıyım.
- Ben onun babası olmak için yeterince yaşlıyım.

Hänen vanha kissansa on yhä elossa.

Onun yaşlı kedisi hâlâ hayatta.

Minä olen yhtä vanha kuin sinä.

Senin kadar büyüğüm.

Tämä vanha pöytä on edelleen käytössä.

Bu eski masa hâlâ kullanımda.

- Kuinka vanha setäsi on?
- Minkä ikäinen setäsi on?
- Kuinka vanha enosi on?
- Minkä ikäinen enosi on?

Amcan kaç yaşında?

- Saatan olla vanha, mutta en ole hullu.
- Mä saatan olla vanha, mut mä en oo hullu.

Yaşlı olabilirim ama deli değilim.

Syvällä eteläisissä metsissä on piilossa vanha tie.

Güneydeki ormanlık alanın derinlerinde saklı eski bir yol var.