Examples of using "Ultraviolet" in a sentence and their turkish translations:
Kar ultraviyole ışığı yansıtır.
Morötesi ışık gizli avcıları ortaya çıkarıyor.
İnsanlar morötesi ışıkları göremez.
Ultraviyole ışınları bizim için zararlı.
Kelebekler mor ötesi ışın kullanarak iletişim kurabilirler.
Ultraviyole ışınları cilt kanserine neden olabilir.
Bu ultraviyole ışık altında fosforlu görünmelerini sağlar.
Mercanların pigmentleri, zararlı morötesi ışığı emip
İngilizcede "ultraviyole" sık sık "UV" olarak kısaltılır.
Biz ultraviyole ışınları göremiyoruz ama böcekler görürler.
Karibu ultraviyole ışınlarını kullanarak kurtların yerini saptayabilir.
Akreplerin morötesi ışık altında neden parladığı gizemini korumaktadır.
Fakat morötesi spektrumu görebilen böcekler için...
Gözlerini ultraviyole ışınlarından korumak için güneş gözlüğü taktı.
Güneş kremi mor ötesi ışıkları yansıtan ya da emen kimyasallar içerir.
Ay'dan yansıyan morötesi ışığı absorbe edip florışı şeklinde etrafa yayıyorlar.
Bu normal bir el feneri değil, böyle görünüyor. Ultraviyole.
Ne yapacağız? Ultraviyole ışıkla mı avlanacağız? Yoksa bir tuzak mı yapacağız?
Ultraviyole ışınlarının ani artışı araştırmacıları ozon deliklerinin varlığına inandırdı.
Caribou ultraviyole ışığı görebilir. Bu yetenek sert Arktik ortamda yaşamaları için hayati önem taşımaktadır.