Translation of "Stand" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Stand" in a sentence and their turkish translations:

- Stand up!
- Stand up.

Ayağa kalk!

- Stand back!
- Stand back.

Geri çekilin!

- Stand aside.
- Stand aside!

Kenara çekilin.

- Stand up straight.
- Stand straight.
- Stand up straight!

Düz dur.

I'll stand.

Ben ayakta duracağım.

Don't stand.

Ayakta durma.

Stand by.

Yanında ol.

We'll stand.

Biz ayakta duracağız.

Stand back!

Geri çekilin!

Stand still!

- Kıpırdama!
- Kımıldama!
- Hareketsiz kal!

Stand-up comedy.

stand-up komedi.

Stand up, please.

Ayağa kalk, lütfen.

I couldn't stand.

Ben katlanamadım.

I can't stand.

Ben dayanamıyorum.

Tom didn't stand.

Tom ayakta durmadı.

Stand perfectly still.

Tamamen kımıldamadan dur.

Stand up straighter.

Dik dur.

Stand up, Tom.

Ayağa kalk, Tom.

I stand corrected.

Hatamı kabul ediyorum.

Please stand back!

Lütfen geri çekilin!

Can you stand?

Durur musun?

Don't stand there.

Orada durmayın.

Just stand there.

Sadece orada dur.

Just stand up.

Sadece ayağa kalk.

Now stand back.

Şimdi geri çekil.

Now stand still.

Şimdi sakin dur.

Please don't stand.

Lütfen ayakta durma.

Please stand aside.

Lütfen kenara çekil.

Please stand by.

Lütfen bekleyin.

Stand in line.

Sırada dur.

Stand over there.

Orada durun.

Please stand up.

Lütfen ayağa kalkın.

Let's stand up.

Ayağa kalkalım.

Don't stand up.

Ayağa kalkmayın.

Just stand still.

- Sadece rahat dur.
- Sadece rahat durunuz.

Stand back, please.

Geride durun lütfen.

- I could scarcely stand on my feet.
- I could barely stand.
- I could hardly stand.

Ayaklarımın üzerinde güçlükle durabiliyordum.

- I couldn't stand any more.
- I could stand no more.
- I couldn't stand any longer.

Daha fazla dayanamadım.

- I can't stand this noise.
- I cannot stand this noise.

Bu gürültüye katlanamam.

- Mary's parents cannot stand Tom.
- Mary's parents can't stand Tom.

Mary'nin anne ve babası Tom'a tahammül edemez.

- You needn't stand up.
- You don't need to stand up.

Ayağa kalkmana gerek yok.

- I can't stand that man.
- I can't stand that man!

Şu adama tahammül edemiyorum.

- I cannot stand the cold.
- I can't stand the cold.

Soğuğa dayanamıyorum.

- I cannot stand this heat.
- I can't stand the heat.

Bu ısıya dayanamıyorum.

- I can't stand his comments.
- I cannot stand his comments.

Ben onun yorumlarına tahammül edemiyorum.

- I cannot stand you anymore.
- I can't stand you anymore.

Artık sana katlanamam.

- I cannot stand this anymore.
- I can't stand this anymore.

Buna artık katlanamıyorum.

Focus, all stand up.

Odaklanın, herkes ayağa kalksın

Everyone, please, stand up.

Herkes ayağa kalksın, lütfen.

We stand for democracy.

Biz demokrasiyi temsil ediyoruz.

We stand for liberty.

Biz özgürlüğü temsil ediyoruz.

I can't stand it.

Ona katlanamıyorum.

Help me stand up.

Kalkmama yardım et.

I stand against it.

Ben ona karşı duruyorum.

I can't stand reptiles.

Ben sürüngenlere tahammül edemem.

Can you stand up?

Ayağa kalkabilir misin?

Don't just stand there.

- Kazık gibi durma.
- Orada öyle durma.

I can't stand humidity.

Ben neme katlanamam.

I can't stand her.

Ona tahammül edemiyorum.

Stand where you are!

Olduğun yerde kal.

I can't stand fishing.

Balık tutmaya tahammül edemem.

I can't stand hospitals.

Hastanelere katlanamam.

I can't stand kids.

Çocuklara katlanamam.

Tom can't stand losing.

Tom kaybetmeye katlanamaz.

Tom can't stand still.

Tom hareket etmeden duramaz.

I can't stand Tom.

Tom'a katlanamıyorum.

- Stop moving!
- Stand still.

Hareket etme.

You'd better stand back.

Çekilsen iyi olur.

What's it stand for?

- Bu neyi temsil ediyor?
- Bu neye karşılık geliyor?

That's where I stand.

Bu durduğum yerdir.

Stand by for instructions.

- Talimatlar için beklemede kalın.
- Talimatlar için hazır bekleyin.
- Talimatlar için hazır olun.

I can't stand rudeness.

Nezaketsizliğe katlanamam.

I couldn't stand it.

Ona katlanamadım.

Don't stand near me.

Benim yanımda durma.

I can't stand him.

- Ona katlanamıyorum.
- Ona tahammül edemiyorum.

- Straighten up!
- Stand straight!

- Düz dur!
- Dik dur!

I'd like to stand.

Ayakta durmak istiyorum.

Stand up for yourself.

- Kendi çıkarını koru.
- Kendini savun.

I'll stand guard now.

Şimdi nöbet tutacağım.

I can't stand up.

Ayağa kalkamam.

I can't stand them.

Onlara katlanamıyorum.

Stand up for me.

Beni savun.

I can barely stand.

Zar zor katlanabilirim.

Nobody can stand Tom.

Hiç kimse Tom'a katlanamaz.

I can't stand violence.

Şiddete dayanamam.

I can't stand Mondays.

Ben pazartesilere katlanamıyorum.

Don't stand too close.

Çok yakın durmayın.

- Hold still.
- Stand still.

Kıpırdama.

I can hardly stand.

Güçlükle ayakta durabiliyorum.

Tom couldn't stand it.

Tom buna katlanamadı.

Would you stand, Tom?

Ayakta durur musun, Tom?

Tom can barely stand.

Tom zar zor ayakta durabiliyor.

Tom can't stand you.

Tom sana tahammül edemiyor.

Tom can't stand up.

Tom ayağa kalkamaz.

Tom can't stand it.

Tom buna katlanamaz.