Translation of "Roll" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "Roll" in a sentence and their turkish translations:

And roll shoulders, roll, roll.

Ve yuvarlayın omuzları, yuvarlayın, yuvarlayın

Roll.

Yuvarlayın.

- Roll down your window.
- Roll your window down.

Pencereni kapa.

Roll the dice.

Zarı yuvarla.

Roll your dice.

Salla zarını.

She's on a roll.

Onun şansı açıktır.

She has a roll.

Onun sarkıkları var.

We're ready to roll.

Biz yuvarlanmaya hazırız.

You're on a roll.

- Şansın açık.
- Şanslı günündesin.

Roll up your sleeves.

Kollarınızı sıvayın.

Roll up those magazines.

Bu dergileri tomar yap.

I'm on a roll.

Şanslı günümdeyim.

Roll up your right sleeve.

Sağ elbise kolunu yukarı çek.

Roll the ball to me.

Topu bana yuvarla.

He is on a roll.

Onun şansı açık.

The teacher called the roll.

Öğretmen yoklama yaptı.

We're on a roll here.

Burada şanslı günümüzdeyiz.

I roll my own cigarettes.

Ben kendi sigaramı sararım.

Tom is on a roll.

- Tom bir seri yakaladı.
- Tom şanslı gününde.

Roll up your sleeve, please.

Kolunu sıva, lütfen.

I eat a banana roll.

Ben bir muz rulosu yerim.

I'm on the honor roll.

Ben onur listesindeyim.

We've been on a roll.

Şanslı günümüzdeydik.

Roll the barrel over here.

Varili buraya yuvarla.

He's on the honor roll.

O onur listesinde.

I like rock and roll.

Rock and roll'ı severim.

Tom ate a lobster roll.

Tom bir ıstakoz dürümü yedi.

He was absent at roll call.

O, yoklamada yoktu.

- Throw the dice.
- Roll the dice.

Zarı at.

Mr. Itoh will call the roll.

Bay Itoh yoklama yapacak.

Tom is on the honor roll.

Tom onur listesinde.

One roll of color film, please.

Bir rulo renkli film lütfen.

That child is eating a roll.

Çocuk ekmek yiyor.

I'm on a roll right now.

Şimdi şansım açık.

Tom is an honor roll student.

Tom bir onur listesi öğrencisidir.

Do you like rock and roll?

Rock and roll sever misin?

Tom was absent at roll call.

Tom yoklamada yoktu.

- Throw the dice.
- Roll the die!

Zarı at.

Roll up your sleeves and get busy.

Kollarını sıva ve işe giriş.

- Open the window.
- Roll down the window.

Pencereyi aç.

Tom is a rock and roll star.

Tom bir rock and roll yıldızı.

Mom, where is the toilet paper roll?

Anne, tuvalet kağıdı rulosu nerede?

Tears began to roll down her face.

Yüzünden gözyaşları düşmeye başladı.

Tom used a whole roll of wallpaper.

Tom tam bir rulo duvar kağıdı kullandı.

Are you going to eat your roll?

Rulonu yiyecek misin?

It's my turn to roll the dice.

Zar atma sırası benim.

Tears began to roll down her cheeks.

Gözyaşları onun yanaklarından aşağı doğru yuvarlandı.

I'm ready to roll up my sleeves.

Kollarımı sıvamaya hazırım.

Aren't you going to eat your roll?

- Dürümünü yemeyecek misin?
- Rulo köfteni yemeyecek misin?

The - the - the cold stuff you roll on,

üzerinde yuvarlandığın serin şeyde,

I felt the tears roll down my face.

yüzümden gözyaşlarımın aktığını hissettim.

Deep rumbles roll through the jungles of Borneo.

Borneo yağmur ormanları tok gürlemelerle yankılanıyor.

Roll up your sleeves and get to work.

Kollarını sıva ve işe koyul.

Tom handed Mary the roll of masking tape.

Tom maskeleme bandı rulosunu Mary'ye uzattı.

Do you have a roll of toilet paper?

Tuvalet kağıdı rulon var mı?

He was the king of rock-and-roll.

Rock-and-roll'un kralıydı.

- He is on a roll.
- He's in the zone.

- O havasında.
- O formunda.

- We have to roll.
- We have to move on.

İlerlemek zorundayız.

Come on, Spot. Roll over. That's a good boy!

Haydi, Spot. Yuvarlan. Aferin oğluma!

So let's give it a try, let's rock and roll,

O halde hadi başlayalım, deneyelim

- There's no loo roll left!
- There's no loo paper left!

Tuvalet kağıdı kalmadı!

Our teacher called the roll at the beginning of the class.

Öğretmenimiz dersin başında yoklama yaptı.

What kind of deodorant do you prefer, spray or roll-on?

Ne tür deodorantları tercih edersin, sprey mi yoksa roll-on mu?

Get up, Ronald! Your mother has made you a sweet roll.

Ronald kalk! Annen sana tatlı bir rulo yaptı.

If I don't get my wallet back by tomorrow, heads will roll!

Yarına kadar cüzdanımı geri almazsam, çok canlar yanacak.

Tom and Mary held hands as they watched the fog roll in.

Tom ve Mary sisin yağışını izlerken el ele tutuştular.

Mary needs a whole roll of toilet paper to wipe her ass clean.

Mary'nin kıçını temizlemek için bir rulo tuvalet kağıdına ihtiyacı var.

I'm really looking forward to next March, when they roll out the new Play Station 2.

Yeni Play Station 2'yi çıkardıkları zaman olan önümüzdeki mart ayını gerçekten iple çekiyorum.

We'd put seven tiles in a row, then roll the ball and try to knock it down

yedi tane kiremidi üst üste dizerdik sonra top yuvarlayıp yıkmaya çalışırdık

Okay, let's roll this out. Okay, the best thing to use for this is a bit of paracord,

Pekâlâ, bunu yuvarlayalım. Tamam, bu işte kullanabileceğimiz en iyi şey, paraşüt ipi.

And the next minute, the shark is actually clamped down on one of her arms, doing this terrifying death roll.

Sonra bir baktım ki köpek balığı kollarından birini ısırmış, korkunç bir ölüm dönüşü yapıyor.

- Get up, Ronald! Your mother has made you a sweet roll.
- Get up, Ronald! Your mother has cooked you a sweetroll.

Kalk Ronald! Annen sana bir tatlı çörek pişirdi.

The Easter Egg Roll is an annual event that is held on the lawn of the White House each Easter Monday.

Paskalya Yumurtası Yuvarlama Beyaz Saray'ın her Paskalya pazartesi günü çimde düzenlediği yıllık bir olaydır.