Translation of "Proof" in Turkish

0.019 sec.

Examples of using "Proof" in a sentence and their turkish translations:

- There's no proof.
- There is no proof.

- Kanıt yok.
- Hiç kanıt yok.
- Hiç delil yok.

- I have evidence.
- I have proof.
- I've got proof.
- I got proof.

Kanıtım var.

Where's your proof?

Kanıtınız nerede?

He wanted proof.

O kanıt istedi.

She wanted proof.

O kanıt istedi.

Tom wanted proof.

Tom kanıt istedi.

Mary wanted proof.

Mary kanıt istedi.

We wanted proof.

Biz kanıt istedik.

They wanted proof.

Onlar kanıt istediler.

I need proof.

Kanıta ihtiyacım var.

I want proof.

Kanıt istiyorum.

There's your proof.

Kanıtın var.

Where's the proof?

- Kanıt nerede?
- Delil nerede?

I wanted proof.

Kanıt istedim.

We want proof.

- Kanıt istiyoruz.
- Delil istiyoruz.

- We don't have any proof.
- We have no proof.

Hiç kanıtımız yok.

- I have no proof.
- I don't have any proof.

Benim hiç kanıtım yok.

- I have proof.
- I've got evidence.
- I've got proof.

Kanıtım var.

- He doesn't have any proof.
- She doesn't have any proof.

Onun herhangi bir kanıtı yok.

What proof is there?

Hangi kanıt var?

There's still no proof.

Hâlâ kanıt yok.

I need solid proof.

Sağlam kanıta ihtiyacım var.

Your "proof" is sophistic.

Sizin "kanıt"ınız sofistiktir.

The proof is trivial.

Kanıt önemsiz.

We have no proof.

Kanıtımız yok.

Do you want proof?

Kanıt istiyor musun?

The proof is irrefutable.

Kanıt reddedilemez.

Do you have proof?

Kanıtın var mı?

Is there any proof?

Herhangi bir kanıt var mı?

There's no documented proof.

Belgelenmiş bir kanıt yok.

Let's see your proof.

Kanıtını görelim.

Show us the proof.

Bize kanıtı göster.

Don't you want proof?

Kanıt istemiyor musun?

He is proof against temptation.

Baştan çıkarmaya karşı dayanıklıdır.

No proof was ever found.

Şimdiye kadar hiçbir delil bulunmadı.

You don't have any proof.

Senin herhangi bir kanıtın yok.

I have a palpable proof.

Somut bir kanıtım var.

I've got proof right here.

Tam burada kanıtım var.

What proof do you have?

Ne kanıtın var?

There's no proof of that.

Onun hakkında hiç kanıt yok.

You wanted proof, didn't you?

Sen kanıt istedin, değil mi?

This plan is fool-proof.

Bu plan anlaşılması kolay.

Tomorrow we'll get our proof.

Yarın kanıtımızı alacağız.

Tom didn't have any proof.

Tom'un hiçbir kanıtı yoktu.

Tom doesn't have any proof.

Tom'un hiç kanıtı yok.

I didn't have enough proof.

Yeterli kanıtım yoktu.

This time we have proof.

Bu defa kanıtımız var.

This watch is shock-proof.

Bu saat darbeye dayanıklı.

They found no such proof.

Onlar böyle bir kanıt bulmadılar.

Is this cage shark-proof?

Bu kafes köpekbalığına dayanıklı mı?

Please show us your proof.

Lütfen bize kanıtını göster.

Police never had enough proof.

Polisin hiç yeterli kanıtı yoktu.

An assertion isn't a proof.

Bir iddia bir kanıt değildir.

I didn't have any proof.

Benim hiç kanıtım yoktu.

We don't have any proof.

Hiç kanıtımız yok.

- There's no proof that Tom did that.
- There's no proof Tom did that.

Tom'un bunu yaptığına dair kanıt yok.

And they are their own proof.

ve kendilerinin ispatı oldular.

You have no proof of that.

O konuda hiçbir kanıtın yok.

I have no proof of that.

Onunla ilgili kanıtım yok.

He has proof that he's employed.

Onun işinin olduğuna dair kanıtı var.

- We need evidence.
- We need proof.

Kanıta ihtiyacımız var.

Do you have proof of that?

Onunla ilgili kanıtın var mı?

- There isn't any proof that Tom did that.
- There isn't any proof Tom did that.

Tom'un bunu yaptığına dair hiçbir kanıt yok.

Or proof of something terrible I've done.

veya yaptığım korkunç bir şeyin kanıtı olduğuna eminler.

And it is not proof of anything,

Bu hiçbir şeyin kanıtı değil.

But even evidence may not be proof.

Ancak bulgu bile kanıt olmayabilir.

And I have actual proof of that.

Buna ilişkin kanıtım var.

We have specific proof of your innocence.

Bizim masumiyetinle ilgili belirli bir kanıtımız var.

I have no proof to the contrary.

Karşıt kanıtım yok.

Both the proof and solution are trivial.

Hem kanıt hem de çözüm önemsiz.

We've got no proof Tom did this.

Tom'un bunu yaptığına dair hiçbir kanıtımız yok.

What kind of proof do you need?

Ne tür kanıta ihtiyacın var?

Do you have proof that God exists?

Tanrı'nın var olduğuna dair kanıtın var mı?

Tom took off his bullet-proof vest.

Tom, kurşun geçirmez yeleğini çıkardı.

The proof is left to the reader.

- İspat okuyucuya bırakılmıştır.
- Tanıt okuyucuya bırakılmıştır.

This is proof that you're the murderer.

Bu senin katil olduğunun kanıtıdır.

- Where is the evidence?
- Where's the proof?

Kanıt nerede?

I don't have any proof of that.

Onunla ilgili hiçbir kanıtımız yok.

Sami had the proof of his allegations.

Sami iddialarının kanıtına sahipti.

This is the biggest proof of time travel.

Zaman yolculuğuna en büyük kanıtta budur zaten

- You have no proof.
- You have no evidence.

Elinizde delil yok.

Unfortunately, I have no proof for my suspicion.

Ne yazık ki, şüphem için kanıtım yok.

Where's the proof that he committed a crime?

Onun bir suç işlemiş olduğunun kanıtı nerede?

We have all of the proof we need.

- İhtiyacımız olan kanıtların hepsine sahibiz.
- İhtiyaç duyduğumuz kanıtların tümüne sahibiz.

This is irrefutable proof that Mary is innocent.

Bu Mary'nin masum olduğunun reddedilemez kanıtıdır.

The detective found absolute proof of the man's guilt.

Dedektif adamın suçuyla ilgili kesin kanıtı buldu.

The math professor wrote the proof on the chalkboard.

Matematik profesörü, kanıtı yazı tahtasına yazdı.

There is no proof that Tom committed that crime.

Tom'un o suçu işlediğine dair hiçbir kanıt yok.

- I have evidence.
- I have proof.
- I've got evidence.

Kanıtım var.

You said you wanted proof. Well, here it is.

Kanıt istediğini söyledin. Pekala, işte burada.

You can't accuse him of theft without having proof.

Kanıt olmadan onu hırsızlıkla suçlayamazsın.

There is indisputable proof that Tom is the thief.

Tom'un hırsız olduğuna dair su götürmez kanıt var.

And if you need any more proof I'm neurodivergent, yes,

Nörolojik olarak farklı olduğuma başka kanıt istiyorsanız

You can't accuse him of stealing unless you have proof.

Kanıtın olmadıkça onu çalmakla suçlayamazsın.

Please know that I'm proof that you can beat it.

lütfen bilin ki, bunu yenebileceğinizin kanıtı benim.

Grandchildren are proof that some good comes from having children.

Torunlar, bazı şeylerin, çocuk sahibi olmaktan geldiğinin kanıtıdır.

- Do you have any proof?
- Do you have any evidence?

Herhangi bir kanıtın var mı?