Examples of using "Obsessed" in a sentence and their turkish translations:
Siz takıntılısınız.
Biz takıntılıyız.
Onlar takıntılı.
Ben takıntılıyım.
O kafayı takmış.
O takıntılı.
Sami takıntılıydı.
Onun temizlik takıntısı var.
O, kitaplara kafayı takmış.
Tom temizlikle takıntılı.
Tom trenlere takıntılı.
Erkekler oral seksle saplantılıdırlar.
Tom kafayı Meryem'e takmıştı.
Onlar ayrıntıya takıldı.
Mary modaya takıntılı.
Tom Mary'yi saplantı haline getirdi.
Sami, Leyla'ya karşı takıntılı hale geldi.
Leyla gizlilikle takıntılıydı.
Leyla ateşle takıntılıydı.
Tom gizlilik konusunda takıntılıdır.
Sami'nin nekrofili takıntısı vardı.
Sami'nin anime takıntısı vardı.
Biz insanlar hız konusunda takıntılıyız.
kafayı şıhlara şeyhlere hocalara taktı
Karım temizlik konusunda takıntılı.
Vay, gerçekten de Tom'la takıntılısın.
Tom Fransıca öğrenmeye takıntılı.
Karımda temizlik takıntısı var.
Tom model trenlere takıntılı.
Arkadaşım buna kafayı takmış durumda.
Ben İbranice öğrenmeyi saplantı haline getiriyorum.
Seni suçlamayı takıntı haline getirmiyorum.
- Tom açıkçası sana karşı saplantılı.
- Tom açıkçası kafayı sana takmış.
Sami kesinlikle Leyla'ya takıntılıydı.
Sami, Leyla'ya çok takıntılıydı.
Tom, Eski Mısır konusunda takıntılıdır.
Sağlıklı topluluklar oluşturmaya takıntılıyım,
Bu hipotezi kanıtlamaya çalışmak benim için bir takıntı olmuştu.
ve bu işe tam bir tutku hatta saplantı beslemişti
Ama onun saplantısı Asurlulardı
O, Harry Potter'ın kitapları ile takıntılı.
Benim eski erkek arkadaşım benimle takıntılı.
Tom güç ve para saplantılıdır.
Neden arabalarla bu kadar takıntılısın?
Sami, Japon kültürü konusunda çok saplantılı.
Tom kafayı uzay ve astronomiye taktı.
Mary kafayı tamamen Eski Mısır'a takmış.
Tom'a kafanı neden bu kadar çok takıyorsun?
ve konuya, insanlara senin garip biri olduğunu düşündürtecek kadar
Mary hayvanlara kafayı takmış ve özellikle sincaplara.
buna kesinlikle kafayı takmış ve kendimi kaptırmış durumdayım.
Neden güce sahip olmakla bu kadar takıntılılar?
Cinselliğe kafayı takmış gibi görünen bir kültürde yaşıyoruz.
Onun kışkırtıcı vücudunu gördükten sonra, ona bağımlı oldu.
Peşinde değilim.
Tom tamamen yiyeceklere saplantılı. Mary'nin onu terk ettiğine şaşmamalı.
O egzotik yerlere seyahat etme fikrine saplantılıydı.
Verimliliğe bayılırım, ben bir mühendisim, buna takıntılıyım.
RH: Bildiğin üzere ilk şirketim-- sürece çok saplantılıydık.
ve sanıyorum onun yaptığına benzer bir buluş yapmak için
Benim hakkımda bilmen gereken tek şey dakikliğe takıntılı olmamdır.
- Tom çocukken, onun karşısındaki caddede yaşayan kıza saplantılı oldu.
- Tom çocukken, sokağın karşı tarafında yaşayan kıza kafayı takmıştı.