Translation of "Obsessed" in Turkish

0.012 sec.

Examples of using "Obsessed" in a sentence and their turkish translations:

You're obsessed.

Siz takıntılısınız.

We're obsessed.

Biz takıntılıyız.

They're obsessed.

Onlar takıntılı.

I'm obsessed.

Ben takıntılıyım.

He's obsessed.

O kafayı takmış.

She's obsessed.

O takıntılı.

Sami was obsessed.

Sami takıntılıydı.

He's obsessed with cleanliness.

Onun temizlik takıntısı var.

She's obsessed with books.

O, kitaplara kafayı takmış.

Tom is obsessed with cleanliness.

Tom temizlikle takıntılı.

Tom is obsessed with trains.

Tom trenlere takıntılı.

Guys are obsessed with blowjobs.

Erkekler oral seksle saplantılıdırlar.

Tom was obsessed with Mary.

Tom kafayı Meryem'e takmıştı.

They were obsessed with detail.

Onlar ayrıntıya takıldı.

Mary is obsessed with fashion.

Mary modaya takıntılı.

Tom became obsessed with Mary.

Tom Mary'yi saplantı haline getirdi.

Sami became obsessed with Layla.

Sami, Leyla'ya karşı takıntılı hale geldi.

Layla was obsessed with privacy.

Leyla gizlilikle takıntılıydı.

Layla was obsessed with fire.

Leyla ateşle takıntılıydı.

Tom is obsessed with privacy.

Tom gizlilik konusunda takıntılıdır.

Sami was obsessed with necrophilia.

Sami'nin nekrofili takıntısı vardı.

Sami was obsessed with anime.

Sami'nin anime takıntısı vardı.

We humans are obsessed with speed.

Biz insanlar hız konusunda takıntılıyız.

He's obsessed with shrihs, sheikhs, teachers

kafayı şıhlara şeyhlere hocalara taktı

My wife is obsessed with cleaning.

Karım temizlik konusunda takıntılı.

Wow, you're really obsessed with Tom.

Vay, gerçekten de Tom'la takıntılısın.

Tom is obsessed with learning French.

Tom Fransıca öğrenmeye takıntılı.

My wife is obsessed with cleanliness.

Karımda temizlik takıntısı var.

Tom is obsessed with model trains.

Tom model trenlere takıntılı.

My friend is obsessed with this.

Arkadaşım buna kafayı takmış durumda.

I am obsessed with learning Hebrew.

Ben İbranice öğrenmeyi saplantı haline getiriyorum.

I'm not obsessed with blaming you.

Seni suçlamayı takıntı haline getirmiyorum.

Tom is obviously obsessed with you.

- Tom açıkçası sana karşı saplantılı.
- Tom açıkçası kafayı sana takmış.

Sami was absolutely obsessed with Layla.

Sami kesinlikle Leyla'ya takıntılıydı.

Sami was so obsessed with Layla.

Sami, Leyla'ya çok takıntılıydı.

Tom is obsessed with Ancient Egypt.

Tom, Eski Mısır konusunda takıntılıdır.

I am obsessed with forming healthy communities,

Sağlıklı topluluklar oluşturmaya takıntılıyım,

I became obsessed with pursuing this hypothesis.

Bu hipotezi kanıtlamaya çalışmak benim için bir takıntı olmuştu.

But he became absolutely passionate, and obsessed -

ve bu işe tam bir tutku hatta saplantı beslemişti

But he was obsessed with the Assyrians

Ama onun saplantısı Asurlulardı

She's obsessed with the Harry Potter books.

O, Harry Potter'ın kitapları ile takıntılı.

My ex-boyfriend is obsessed with me.

Benim eski erkek arkadaşım benimle takıntılı.

Tom is obsessed with power and money.

Tom güç ve para saplantılıdır.

Why are you so obsessed with cars?

Neden arabalarla bu kadar takıntılısın?

Sami is so obsessed with Japanese culture.

Sami, Japon kültürü konusunda çok saplantılı.

Tom became obsessed with space and astronomy.

Tom kafayı uzay ve astronomiye taktı.

Mary is completely obsessed with Ancient Egypt.

Mary kafayı tamamen Eski Mısır'a takmış.

Why are you so obsessed with Tom?

Tom'a kafanı neden bu kadar çok takıyorsun?

You have to be obsessed with your subject,

ve konuya, insanlara senin garip biri olduğunu düşündürtecek kadar

Mary is obsessed with animals, and especially squirrels.

Mary hayvanlara kafayı takmış ve özellikle sincaplara.

And am absolutely obsessed and fascinated by it.

buna kesinlikle kafayı takmış ve kendimi kaptırmış durumdayım.

Why are they so obsessed with having power?

Neden güce sahip olmakla bu kadar takıntılılar?

We live in a culture that seems obsessed with sex.

Cinselliğe kafayı takmış gibi görünen bir kültürde yaşıyoruz.

After seeing her provocative body, he became obsessed with her.

Onun kışkırtıcı vücudunu gördükten sonra, ona bağımlı oldu.

- I'm not obsessed with blaming you.
- I'm not after you.

Peşinde değilim.

Tom is utterly obsessed with food. No wonder Mary dumped him!

Tom tamamen yiyeceklere saplantılı. Mary'nin onu terk ettiğine şaşmamalı.

He was obsessed with the idea of travelling to exotic locations.

O egzotik yerlere seyahat etme fikrine saplantılıydı.

And I love efficiency, I'm an engineer, I'm obsessed with it.

Verimliliğe bayılırım, ben bir mühendisim, buna takıntılıyım.

RH: Well, you know, my first company -- we were very process obsessed.

RH: Bildiğin üzere ilk şirketim-- sürece çok saplantılıydık.

And I think, in a way, you do have to be obsessed

ve sanıyorum onun yaptığına benzer bir buluş yapmak için

One thing you should know about me is that I'm obsessed with punctuality.

Benim hakkımda bilmen gereken tek şey dakikliğe takıntılı olmamdır.

When Tom was a kid, he became obsessed with the girl who lived across the street from him.

- Tom çocukken, onun karşısındaki caddede yaşayan kıza saplantılı oldu.
- Tom çocukken, sokağın karşı tarafında yaşayan kıza kafayı takmıştı.