Translation of "Lifestyle" in Turkish

0.005 sec.

Examples of using "Lifestyle" in a sentence and their turkish translations:

- He lives an ascetic lifestyle.
- She lives an ascetic lifestyle.

O sofu bir yaşam tarzı yaşar.

Science builds our lifestyle.

Bilim yaşam tarzımızı kurar.

Sami envied Layla's lifestyle.

Sami, Leyla'nın yaşam tarzını kıskanıyordu.

- Their lifestyle is different to ours.
- Their lifestyle is different from ours.

Onların yaşam biçimi bizimkinden farklı.

Tom has an extravagant lifestyle.

Tom'un savurgan bir yaşam tarzı var.

He adopted an unconventional lifestyle.

Alışılmadık bir yaşam biçimini benimsedi.

This artist's lifestyle is unconventional.

Bu sanatçının yaşam tarzı sıradışıdır.

She has a healthy lifestyle.

O sağlıklı bir yaşam tarzına sahiptir.

I'm living a secular lifestyle.

Ben laik bir yaşam tarzı yaşıyorum.

This really wasn't his lifestyle.

Bu gerçekten onun yaşam tarzı değildi.

I can't lead this lifestyle.

Bu yaşam tarzını sürdüremem.

Layla loved the country lifestyle.

Leyla kırsal yaşam biçimini seviyordu.

Layla enjoyed her extravagant lifestyle.

Leyla abartılı yaşam tarzından keyif alıyordu.

Sami enjoyed the country lifestyle.

Sami kırsal yaşam tarzından zevk alıyordu.

Tom lives a lavish lifestyle.

Tom savurgan bir hayat sürüyor.

And damned for their languorous lifestyle,

ve bitkin hayat tarzları yüzünden lanetlenmişler,

And they maintain a traditional lifestyle.

geleneksel bir yaşam sürdürüyorlar

Tom needs to change his lifestyle.

Tom yaşam tarzını değiştirmeli.

She needs to change her lifestyle.

O, yaşam tarzını değiştirmeli.

Tom lived a very frugal lifestyle.

Tom çok tutumlu bir yaşam tarzı yaşadı.

Tom lives a very lavish lifestyle.

Tom çok savurgan bir yaşam tarzı sürdürüyor.

Layla soon embraced the country lifestyle.

Leyla kısa süre içinde kırsal yaşam tarzını benimsedi.

Do you live a healthy lifestyle?

Sağlıklı bir yaşam tarzı yaşıyor musunuz?

Sami got used to that lifestyle.

Sami o yaşam tarzına alıştı.

Sami disapproved very much Layla's lifestyle.

Sami, Leyla'nın yaşam tarzını çok fazla uygun görmüyordu.

You need to change your lifestyle.

- Yaşam stilini değiştirmen lazım.
- Hayat tarzını değiştirmen gerekiyor.

He needs to change his lifestyle.

Onun yaşam tarzını değiştirmesi gerekiyor.

Sami needed to change his lifestyle.

Sami'nin yaşam tarzını değiştirmesi gerekiyordu.

Consider, for example, the Lifestyle Heart Trial,

Lifestyle Heart Trial'ı düşünün örneğin,

The researchers found that the lifestyle patients

Araştırmacıların bulgularına göre bu yaşam tarzı hastalarında

One's lifestyle is largely determined by money.

Kişinin yaşam tarzı, büyük ölçüde para ile belirlenir.

Mary wants to have a balanced lifestyle.

Mary dengeli bir yaşam tarzına sahip olmak istiyor.

Take a fresh look at your lifestyle.

Yaşam tarzınıza dikkatle bir göz atın.

Sami will not return to that lifestyle.

Sami o hayat tarzına dönmeyecek.

Tom lives a bohemian lifestyle in Boston.

Tom Boston'da bohem hayatı yaşıyor.

Her looks are as strange as her lifestyle.

Görünüşü de hayat tarzı kadar gariptir.

Of course our lifestyle is different from America.

Tabii ki yaşam tarzımız Amerika'dan farklı.

I think he needs to alter his lifestyle.

Yaşam tarzını değiştirmesi gerektiğini düşünüyorum.

Tom and Mary have adopted a minimalist lifestyle.

Tom ve Mary yetinmeci bir yaşam tarzını benimsedi.

Many novels and shows romanticize the agrarian lifestyle.

Çoğu roman ve gösteriler, tarımsal yaşam biçimini romantikleştirir.

The biggest artists embraced this identity and this lifestyle,

En büyük sanatçılar bu kimliği ve yaşam tarzını benimsedi,

Because it's simply not a lifestyle that we desire.

çünkü öyle ya, bu arzuladığımız bir hayat tarzı değil.

Nonetheless, while Mujica had this simple lifestyle, his country grew economically,

Yine de, Mujica bu kadar basit bir hayat tarzına sahipken, ülkesi ekonomik olarak büyüdü.

Mary earns a lot of money and has a glamorous lifestyle.

Mary çok para kazanır ve göz alıcı bir yaşam tarzına sahiptir.

Tom's involuntary redundancy will force him to make some lifestyle changes.

- Tom'un istem dışı işten çıkarılması, onu hayatında birtakım değişiklikler yapmaya zorlayacaktır.
- İsteği dışında işten çıkarılması, Tom'u hayatında bazı değişiklikler yapmaya zorlayacak.

- She has a healthy lifestyle.
- She has a healthy life style.

O sağlıklı bir yaşam tarzına sahiptir.

Tom doesn't understand the environmental impacts associated with a Western lifestyle.

Tom Batılı yaşam tarzı ile ilgili çevresel etkileri anlamıyor.

- Tom has a healthy lifestyle.
- Tom has a healthy life style.

Tom'un sağlıklı bir yaşam tarzı vardır.

Here are four easy examples you can use in your daily lifestyle.

İşte günlük yaşamınızda kullanabileceğiniz dört kolay örnek:

For a modern, urban lifestyle: high-rise apartment complexes, developed waterfronts, skyscrapers,

Yüksek apartman kompleksleri, gelişmiş liman bölgesi, gökdelenler

You had to be associated in some kind of way with this way or lifestyle.

böyle bir tarz ya da yaşam şekliyle bağlantılı olmak zorundasınız.

We can get a glimpse of the lifestyle of ancient people from this wall painting.

Bu duvar resmi, antik zaman insanlarının yaşamlarına küçük bir bakış edinmemize olanak sağlıyor.

Many of my friends tried to live on their own but moved back home because of insufficient funds for their lifestyle.

Arkadaşlarımdan birçoğu kendi başlarına yaşamaya çalıştı ancak yaşam biçimleri için yetersiz para nedeniyle eve döndü.

Stamina is the capacity to carry on a physical or mental activity for an extensive period of time without getting tired. You can increase your stamina by training, by maintaining a healthy lifestyle and by consuming a healthy and balanced diet.

Yaşama gücü yorulmadan zamanın geniş bir süreci için bir fiziksel veya zihinsel aktivite taşıma kapasitesidir. Sen sağlıklı bir yaşam tarzı sürdürerek sağlıklı ve dengeli bir diyet tüketerek, eğitim tarafından yaşama gücünü artırabilirsin.