Translation of "Judy" in Turkish

Judy is smart.

Judy akıllı.

Judy likes him.

Judy onu seviyor.

Judy looked at me.

Judy bana baktı.

I called on Judy.

Judy'yi ziyaret ettim.

Judy smiled at me.

Judy bana gülümsedi.

Judy laughed at me.

Judy bana güldü.

Judy dances very well.

Judy çok iyi dans eder.

- Judy is a very clever student.
- Judy is a very intelligent student.

Judy çok zeki bir öğrencidir.

- Judy is a most clever student.
- Judy is a very clever student.

Judy çok zeki bir öğrencidir.

Can I speak with Judy?

Judy ile konuşabilir miyim?

Judy is fond of dancing.

Judy dans etmeyi sever.

Judy is kind to everyone.

Judy herkese karşı naziktir.

May I speak with Judy?

Judy ile konuşabilir miyim?

Sachiko is more popular than Judy.

Sachiko, Judy'den daha popüler.

How long have you known Judy?

Ne kadar süredir Judy'yi tanıyorsun?

I will write Judy a letter.

Ben Judy'ye bir mektup yazacağım.

Judy will talk about Japan tomorrow.

Judy yarın Japonya hakkında konuşacak.

Who runs faster, Judy or Tony?

Kim daha hızlı koşar, Judy mi yoksa Tony mi?

I'd like to speak to Judy.

Judy ile konuşmak isterim.

Judy sent her children to bed.

Judy çocuklarını yatağa gönderdi.

Judy isn't a good singer, is she?

Judy iyi bir şarkıcı değil, değil mi?

I plan to write Judy a letter.

Judy'ye bir mektup yazmayı planlıyorum.

I will write a letter to Judy.

Judy'ye bir mektup yazacağım.

I want to play tennis with Judy.

Judy ile tenis oynamak istiyorum.

Judy decided to wear her new bikini.

Judy yeni bikinisini giymeye karar verdi.

Tom came running with a letter from Judy.

Tom Judy'den bir mektupla koşarak geldi.

Judy is the only woman on the board.

Judy yönetim kurulunda tek kadın.

That girl whose hair is long is Judy.

Saçı uzun olan kız Judy.

That girl who has long hair is Judy.

Uzun saçlı o kız Judy'dir.

I intend to write a letter to Judy.

Judy'ye bir mektup yazmak niyetindeyim.

The girl with the long hair is Judy.

O uzun saçlı kız Judy'dir.

Needless to say, Judy came late as usual.

Hiç söylemeye gerek yok, her zaman olduğu gibi Judy geç geldi.

Judy spends a lot of time looking in the mirror.

Judy aynaya bakarak çok fazla zaman harcıyor.