Translation of "Influence" in Turkish

0.213 sec.

Examples of using "Influence" in a sentence and their turkish translations:

I have no influence.

Benim bir etkim yok.

Both factors influence climate

Bu ikisi de iklimi etkiliyor

He's a bad influence.

Onun kötü bir etkisi var.

She's a bad influence.

Onun kötü bir etkisi var.

You're a bad influence.

Sen kötü bir etkisin?

Social relationships influence conversations.

Sosyal ilişkiler iletişimi etkiler.

You have no influence.

Hiçbir etkiniz yok.

Don't let me influence you.

Seni etkilememe izin verme.

Tom is a bad influence.

Tom'un kötü bir etkisi var.

Mary succumbed to Tom's influence.

Mary Tom'un etkisine yenik düştü.

This design shows Chinese influence.

Bu tasarım Çin etkisini gösterir.

His influence is still undiminished.

Onun etkisi hâlâ azalmamıştır.

Its potential influence cannot be overestimated.

Onun potansiyel etkisi küçümsenemez.

Tom says I'm a bad influence.

Tom kötü bir etkimin olduğunu söyler.

Tom says you're a bad influence.

Tom senin kötü örnek olduğunu söylüyor.

You're a good influence on Tom.

Tom üzerinde iyi bir etkin var.

You're a bad influence on me.

Üzerimde kötü etki bırakıyorsun.

You're a bad influence on Tom.

Tom'a kötü örnek oluyorsun.

- Tom said Mary was a bad influence.
- Tom said that Mary was a bad influence.

Tom Mary'nin kötü bir etki olduğunu söyledi.

Where fake news can influence election results,

seçim sonuçlarını etkileyebildiği bu dijital çağda,

His influence extends all over the country.

Onun etkisi tüm ülkeye yayılır.

Don't drive under the influence of alcohol.

Alkolün etkisi altında araba sürmeyin.

He was a great influence on me.

O benim üzerimde büyük bir etkiydi.

Tom is a bad influence on me.

Tom'un benim üzerimde kötü bir etkisi var.

Don't drive under the influence of drink.

İçkinin etkisi altında araba sürme.

Why should they try to influence him?

Neden onu etkilemek için çalışmalılar?

Society has a great influence on individuals.

Toplumun bireyler üzerinde büyük bir etkisi vardır.

He has great influence in his country.

Onun ülkesinde büyük nüfuzu var.

Tom is a bad influence on you.

Tom senin üzerinde kötü bir etki.

Layla is a bad influence on Salima.

Leyla'nın Salima üzerinde kötü bir etkisi vardır.

Tom is a bad influence on Mary.

Tom'un Mary üzerinde kötü bir etkisi var.

- Don't drive under the influence of alcohol.
- Don't drink and drive.
- Don't drive under the influence of drink.

Alkollü araç kullanma!

We could influence what happened on the stream,

Yayında olup bitenleri etkileyebiliyorduk,

The influence of TV on society is great.

TV'nin toplum üzerindeki etkisi büyüktür.

It has an important influence upon our lives.

Bu yaşamlarımız üzerinde önemli bir etkiye sahiptir.

Such magazines have a great influence on children.

Böyle dergilerin çocuklar üzerinde büyük bir etkisi var.

He had great influence on those around him.

Etrafındakiler üzerinde büyük bir etkisi vardı.

He was driving under the influence of alcohol.

Sarhoşken araba sürüyordu.

He wanted to enlarge his sphere of influence.

O, etki yaptığı alanı büyütmek istedi.

Your friend has a bad influence on you.

Arkadaşın seni kötü etkiliyor.

A good programmer will influence everyone around him.

İyi bir programcı etrafındaki herkesi etkileyecektir.

Never swim while under the influence of alcohol.

Alkolün etkisi altındayken asla yüzme.

According to astrology, moon phases influence our lives.

Astrolojiye göre, ayın evreleri hayatımızı etkiliyor.

Stay away from him. He's a bad influence.

Ondan uzak dur. Kötü bir etkisi var.

Oprah Winfrey has great influence over her fans.

Oprah Winfrey'in kendi fanatikleri üzerinde büyük bir etkisi vardır.

Such toys have a bad influence on children.

Bu tür oyuncakların çocuklar üzerinde kötü bir etkisi var.

It has an enormous influence on your actions.

Eylemleriniz üzerinde büyük etkisi var.

He has a great influence on his country.

Ülkesinin onun üstünde büyük etkisi var.

He tried to enlarge his sphere of influence.

Etki küresini büyütmeye çalıştı.

Tom says you're a bad influence on me.

Tom senin benim üzerimde kötü bir etki olduğunu söylüyor.

I myself was young and felt Love's influence.

Kendim gençtim ve aşkın etkisini hissettim.

These "friends" are a bad influence on you.

Bu "arkadaşlar" senin üzerinde kötü bir etki yaratıyor.

- Tom thinks Mary has a bad influence on John.
- Tom thinks that Mary has a bad influence on John.

Tom Mary'nin John üzerinde kötü bir etkisi olduğunu düşünüyor.

We all have power and influence where we are,

Olduğumuz noktayı etkileyecek güç hepimizde var,

The teacher has a great influence on his pupils.

Öğretmenin öğrenciler üzerinde büyük bir etkisi var.

Students are open to the influence of their teachers.

Öğrenciler öğretmenlerinin etkilerine açıktırlar.

Many TV programs have a bad influence on children.

Birçok televizyon programı çocuklar üzerinde kötü etkiye sahiptir.

Television has a great deal of influence on society.

Televizyonun toplum üzerine birçok etkisi vardır.

Tides are caused by the influence of the moon.

- Gelgitler Ay'ın etkisiyle oluşur.
- Medcezir Ay'ın çekmesiyle meydana gelir.

He lost consciousness under the influence of the anesthetic.

Uyuşturucu etkisi altında bilincini kaybetti.

Layla was under the influence of drugs and alcohol.

Leyla uyuşturucu ve alkol etkisi altındaydı.

The other influence was the years we spent behind bars.

Diğer etki de hapiste geçirdiğimiz yıllardı.

Crying. It has the largest influence on the climate after

belki ağlıyor. Karbondioksitten sonra iklim üzerinde en büyük etkiye sahiptir

Our sphere of influence has expanded so much since then.

Bizim etki sahamız o zamandan beri çok genişledi.

The union has a dominant influence on the conservative party.

Sendikanın muhafazakâr bir parti üzerinde baskın bir etkisi var.

The new nation is under the economic influence of Japan.

Yeni ulus, Japonya'nın ekonomik etkisi altında.

His speech has a positive influence on all the colleagues.

Onun konuşması tüm meslektaşları üzerinde olumlu bir etkiye sahiptir.

Tom says Mary has been a bad influence on me.

Tom Mary'nin benim üzerimde kötü bir etkisi olduğunu söylüyor.

Wielding immense influence over the hearts and minds of the future.

kalp ve beyinlere çok büyük etki yapacak emsalsiz gücünü alkışlarız.

I am fascinated by the subtle factors that influence our choices,

Çok küçük faktörlerin seçimlerimizi bu kadar etkileyebilmesi

Do you think our climate has an influence on our character?

Sence iklimimizin karakterlerimiz üzerinde bir etkisi var mı?

This book was accused of having a bad influence on youth.

Bu kitap gençlik üzerinde kötü etkisi olmakla suçlandı.

That drive and control and influence their over-the-top risk-taking.

ve etkileyen fiziksel, tespit edilebilir ve duygusal işlevsel değişimler.

Which undermined Ottoman influence and sowed seeds of rebellion in some areas.

Osmanlı nüfuzunu zayıflattı ve bazı bölgelerde isyan tohumlarını attı

The opening of the country had a great influence on Japanese civilization.

Ülkenin açılmasının Japon medeniyeti üzerinde büyük bir etkisi oldu.

World War I showed how just how much America’s influence had grown.

1. Dünya Savaşı ABD'nin etkisinin ne kadar arttığını göstermiş oldu.

Due to severe educational influence the child became a wholly different person.

Ciddi bir eğitim etkisi nedeniyle çocuk tamamen farklı bir kişi haline geldi.

But now, our influence on the oceans is leading to new nocturnal behaviors.

Fakat artık bizim okyanuslarda yarattığımız etkiler de gece hayatında yeni davranışlar doğurmaktadır.

Clothes make the man. Naked people have little or no influence on society.

Giysiler adam yapar. Çıplak insanların toplum üzerinde çok az etkisi vardır veya hiç etkisi yoktur.

The influence of the Arabic language is quite evident in the Spanish language.

- Arap dilinin etkisi, İspanyolca dilinde oldukça belirgindir.
- Arapçanın etkisi İspanyolcada oldukça belirgindir.

Among other things because thanks to this, Dubai has managed to influence the policies

Hepsinden öte, bu büyüme sayesinde Dubai komşularının

The influence of the strong yen on the Japanese economy has become very serious.

Güçlü yenin Japon ekonomisine etkisi çok ciddi oldu.

During this time, America also began using its influence to protect its growing commercial

Bu süre zarfında ABD, aynı zamanda yurtdışındaki ticari ve askeri çıkarlarını korumak için

The essence of a person depends on the influence of good or bad friends.

Bir kimsenin özü iyi ya da kötü arkadaşların etkisine bağlıdır.

Their influence becomes greater every day, but they are uncreative and can't make value judgements.

Onların etkisi her gün biraz daha büyüyor fakat onlar yaratıcı değil ve değer yargıları yapamıyorlar.

Tom gave a five-minute presentation about the influence of the Vikings on world history.

Tom, Vikingler'in dünya tarihine etkileri üzerine beş dakikalık bir sunum yaptı.

If the Americans had had less influence on affairs, war might well have been avoided.

Amerikalıların işlerinde daha az etkileri olsaydı savaştan iyi kaçınılabilirdi.

Which idea do you think had the greatest influence on the English in the Middle Ages?

Orta Çağ'da hangi fikirin İngilizler üzerinde en büyük etkisi olduğunu düşünüyorsunuz?

Mary bought Tom a copy of "How to Win Friends and Influence People", by Dale Carnegie.

Mary Tom'a Dale Carnegie tarafından yazılmış "Nasıl dost kazanılır ve insanları nasıl etkilersin"'in bir kopyasını satın aldı.

Thousands of people have died as a result of the influence of arms manufacturers on politicians.

Silah üreticilerinin politikacılar üzerindeki etkisi sonucunda binlerce insan öldü.

Well, although we can not deny the influence of black gold, the truth is that the real

Pekala, kara altının etkisini göz ardı edemesek de, başarının anahtarı

Tom often drove under the influence of alcohol when he was young, but was never caught by the police.

Tom gençken sık sık alkollü olarak araba kullandı ama hiç polise yakalanmadı.

Make a good translation of the sentence that you are translating. Don't let translations into other languages influence you.

Çevirdiğiniz cümlenin iyi bir çevirisini yapın. Diğer dillere yapılan çevirilerin sizi etkilemesine izin vermeyin.

Respect for the French! They consciously use their own language despite the influence of English spreading all over the world due to globalization.

Fransızlara saygı duyun! İngilizcenin küreselleşme nedeniyle tüm dünyaya yayılmasının etkisine rağmen bilinçli bir şekilde kendi dillerini kullanıyorlar.