Translation of "Heavily" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "Heavily" in a sentence and their turkish translations:

It rained heavily.

Şiddetli yağmur yağdı.

It's raining heavily.

- Şiddetli yağmur yağıyor.
- Bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyor.
- Fena yağmur yağıyor.
- Tufan gibi yağmur yağıyor.
- Gök delinmiş gibi yağmur yağıyor.

They're heavily armed.

- Onlar aşırı derecede silahlı.
- Onlar ağır silahlılar.

Tom drank heavily.

Tom çok içti.

Layla drank heavily.

- Leyla çok içti.
- Leyla ağır biçimde içti.

It's snowing heavily.

- Çok kar yağıyor.
- Yoğun biçimde kar yağıyor.

Tom is sweating heavily.

Tom aşırı derecede terliyor.

I was heavily sedated.

Ağır sakinleştirici etkisindeydim.

It rained heavily yesterday.

Dün çok yağmur yağdı.

Tom is breathing heavily.

Tom aşırı derecede nefes alıyor.

Tom is heavily armed.

Tom ağır silahlı.

Tom was breathing heavily.

Tom aşırı derecede nefes alıyordu.

Were they heavily armed?

Onlar ağır silahlı mıydı?

It started raining heavily.

Aşırı derecede yağmur yağmaya başladı.

It is raining heavily.

Aşırı derecede yağmur yağıyor.

Sami began drinking heavily.

Sami çok içmeye başladı.

Yanni is heavily tattooed.

Yanni'nin vücudu dövmelerle kaplı.

The palace was heavily guarded.

Saray sıkı şekilde korunuyordu.

Tom has been drinking heavily.

Tom aşırı derecede içiyor.

It rained heavily all day.

Tüm gün şiddetli yağmur yağdı.

It's still snowing pretty heavily.

Hâlâ oldukça yoğun kar yağıyor.

The prison is heavily guarded.

Hapishane ağır biçimde korunuyor.

My liver is heavily damaged.

Benim karaciğerim ağır biçimde hasar görmüştür.

Tom is breathing really heavily.

Tom çok ağır biçimde nefes alıyor.

Tom began to breathe heavily.

Tom ağır biçimde nefes almaya başladı.

The wound was bleeding heavily.

- Yara ağır bir şekilde kanıyordu.
- Yara şiddetli bir şekilde kanıyordu.

Bill hates his father smoking heavily.

Bill babasının çokça sigara içmesinden nefret ediyor.

- He yawned widely.
- He yawned heavily.

O yoğun esnedi.

It was raining heavily in Osaka.

Osaka'da şiddetli yağmur yağıyordu.

It rained heavily all day long.

Bütün gün boyunca şiddetli yağmur yağdı.

It rained heavily in the morning.

Sabahleyin şiddetli yağmur yağdı.

All these goods are heavily taxed.

Tüm bu mallar ağır biçimde vergilendiriliyor.

This is a heavily wooded area.

Bu, yoğun ormanlık bir alandır.

The stimulus package was heavily criticised.

Teşvik paketi ağır biçimde eleştirildi.

Tom has been drinking very heavily.

Tom çok içki içiyor.

- I will go even if it should rain heavily.
- I'll go even if it rains heavily.

Şiddetli yağmur yağsa bile gideceğim.

The bus rocked heavily up and down.

Otobüs yukarı ve aşağı şiddetle sarstı.

The building was heavily damaged by fire.

Bina yangında ağır şekilde hasar gördü.

I'll go even if it rains heavily.

Şiddetli yağmur yağsa bile gideceğim.

Her husband is heavily dependent on drugs.

Kocası ilaçlara aşırı bağımlıdır.

Bill hates that his father smokes heavily.

Bill, babasının aşırı derecede sigara içmesinden nefret ediyor.

I was drinking heavily in those days.

O günlerde çok içiyordum.

Today it's snowing heavily in my city.

Bugün kentimde yoğun biçimde kar yağıyor.

It had snowed heavily the night before.

Önceki gece yoğun şekilde kar yağmıştı.

Before Tom met Mary, he drank heavily.

Tom Mary ile tanışmadan önce, çok içerdi.

English is a heavily Latinized Germanic language.

İngilizce ağır biçimde Latinleşmiş bir Cermen dilidir.

A growth model that relied, heavily on… inflation.

Ağırlıklı olarak enflasyona bel bağlayan bir ekonomik model.

The industry is heavily dependent on government funding.

Sektör, hükümetin finansmanına büyük ölçüde bağımlıdır.

Tom was bleeding heavily from a gunshot wound.

Tom bir ateşli silah yarasından şiddetli kanama geçiriyordu.

- Don't smoke so much.
- Don't smoke so heavily.

Çok aşırı derecede sigara içme.

It rained heavily, so the playground is muddy.

Şiddetli şekilde yağmur yağdı bu yüzden saha çamurlu.

After his father died, Tom started drinking heavily.

- Babası öldükten sonra Tom kendini içkiye verdi.
- Tom, babası vefat ettikten sonra çok içmeye başladı.

After his father's death, Tom started drinking heavily.

Babası öldükten sonra Tom ağır biçimde içki içmeye başladı.

Turkey relies heavily on imports, especially for energy.

Türkiye özellikle de enerji alanında dışa bağımlı.

We were late for school because it rained heavily.

Şiddetle yağmur yağdığı için okula geç kaldık.

It was on a Christmas when it snowed heavily.

Şiddetli kar yağdığında Noeldi.

They could not set out because it snowed heavily.

Yola koyulamadılar çünkü çok kar yağdı.

It's raining heavily so the ground is very soggy.

Şiddetli yağmur yağıyor bu yüzden zemin çok çamur.

You shouldn't rely too heavily on the weather report.

Hava durumuna bu kadar güvenmemelisin.

Lately it has been raining heavily in the capital.

Son zamanlarda başkentte şiddetle yağmur yağıyor.

Tom popped pills and drank heavily during his depression.

Tom depresyondayken kendini içkiye verip ilaç manyağı olmuştu.

The economy of Aomori Prefecture depends heavily on apple growing.

Aomori ilinin ekonomisi büyük ölçüde elma yetiştiriciliğine bağlıdır.

No matter how heavily it snows, I have to leave.

Ne kadar şiddetle kar yağarsa yağsın gitmek zorundayım.

It was raining heavily when I got up this morning.

Bu sabah kalktığımda ağır biçimde yağmur yağıyordu.

Wealthiest in the region, is heavily reliant on their copper mining.

ülke Şili, bu konumunu bakır madenlerine borçlu.

I had hardly left home when it began to rain heavily.

Evden ayrılır ayrılmaz şiddetli şekilde yağmur yağmaya başladı.

It rained heavily, and consequently the baseball game was called off.

Çok yağmur yağdı ve dolayısıyla beyzbol maçı iptal edildi.

- It is raining hard.
- It is raining heavily.
- It's raining hard.

Şiddetli yağmur yağıyor.

It rained heavily all day, during which time I stayed indoors.

Tüm gün şiddetli yağmur yağdı, bu zaman zarfında evde kaldım.

Tom has started coughing heavily and I'm worried about his health.

Tom şiddetle öksürmeye başladı ve onun sağlığı hakkında endişeliyim.

Tom drank heavily in his youth, but is now a teetotaller.

Tom gençliğinde ağır biçimde içki içti ama şimdi yeşilaycıdır.

It began to snow heavily as I got off the train.

Ben trenden inerken yoğun kar yağışı başladı.

Troops, relying heavily on the Byzantine, but especially Serbian shock heavy cavalry

O bu sefer zamanı Bizansa, özellikle

They wouldn't have cancelled the game if it hadn't rained so heavily.

Çok şiddetli bir şekilde yağmur yağmadıysa oyunu iptal etmezlerdi.

- It rained heavily.
- It rained cats and dogs.
- A heavy rain fell.

- Şiddetli yağmur yağdı.
- Şiddetli bir yağmur yağdı.

It began to rain heavily just as we got to the gate.

Kapıya gittiğimizde çok yağmur yağmaya başladı.

Not only were there strong winds yesterday, but also it rained heavily.

Dün hem güçlü rüzgarlar vardı hem de yoğun yağmur yağdı.

Tom's mother relies heavily on him to do her shopping and household chores.

Tom'un annesi onun alışverişini ve ev işlerini yapması için ona çok güveniyor.

On the Christian side, the heavily armored French knights lined up in the front,

Hıristiyan tarafında, tepeden tırnağa silahlanmış Fransız şövalyeleri ön planda durdu.

The game would not have been called off if it hadn't rained so heavily.

Eğer çok şiddetle yağmur yağmasaydı oyun iptal edilmezdi.

It's been raining heavily since this morning, so I don't want to go anywhere.

Bu sabahtan beri şiddetli yağmur yağıyor, bu yüzden bir yere gitmek istemiyorum.

- Suddenly, it started to rain very hard.
- All at once it began to rain heavily.

Birden şiddetli yağmur başladı.

The city was heavily fortified, situated atop steep slopes and cliffs, high above the surrounding plain.

Şehir çok ağır tahkimliydi. Bayır ve uçurumların en dik yerinde , çevre ovadan oldukça yüksek bir yerdeydi.

- We had a heavy rain yesterday.
- There was a heavy rain yesterday.
- It rained heavily yesterday.

Dün şiddetli yağmur vardı.

Senegal, whose main source of foreign income comes from peanuts, relies heavily on the world markets.

Ana dış gelir kaynağı yer fıstığından gelen Senegal, dünya piyasalarına büyük ölçüde güveniyor.

I sit in front of a computer screen all day, so I get pretty heavily bombarded by electro-magnetic waves.

Ben bütün gün bilgisayar ekranı önünde otururum, bu yüzden elektro-manyetik dalgalar tarafından oldukça şiddetli şekilde bombardıman edilirim.

The future of our company is at stake. We have been heavily in the red for the last couple of years.

Şirketimizin geleceği tehlikede. Son birkaç yıldır aşırı derecede borçluyuz.

- It's raining buckets outside.
- It is raining hard.
- It's raining cats and dogs.
- It's raining hard.
- It's bucketing down.
- It's raining very hard.
- It is raining cats and dogs.
- It's pouring down rain.
- It's pouring with rain.
- It's lashing.
- It's raining heavily.
- It's pissing down.
- It is raining pitchforks.

- Bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyor.
- Şakır şakır yağmur yağıyor.
- Bardaktan boşanırcasına yağıyor.
- Fena yağmur yağıyor.
- Tufan gibi yağmur yağıyor.
- Gök delinmiş gibi yağmur yağıyor.