Translation of "Closer" in Turkish

0.019 sec.

Examples of using "Closer" in a sentence and their turkish translations:

It moved closer and closer.

O gittikçe daha yakına taşındı.

- Tom came closer.
- Tom got closer.
- Tom stepped closer.

Tom yakınlaştı.

- Tom came closer.
- Tom got closer.

Tom yakınlaştı.

Getting closer.

Yakınlaştık.

Look closer.

Yakından bak.

Come closer.

Yaklaş.

- Tom came closer.
- Tom got closer.
- Tom approached.

Tom yakınlaştı.

We're getting closer.

Biz yakınlaşıyoruz.

You're getting closer.

Yaklaşıyorsun.

They grew closer.

Onlar yaklaştı.

Bring it closer.

Onu daha yakına getir.

Tom moved closer.

Tom daha yakına taşındı.

Lean in closer.

Daha yakına yönel.

He's coming closer.

O yaklaşıyor.

Layla looked closer.

Leyla daha yakın görünüyordu.

Tom looked closer.

Tom daha yakın görünüyordu.

And even closer still,

hatta daha çok yaklaşmalarını istiyorum.

Come closer to me.

- Bana yakın gel.
- Bana yaklaş.

Don't come any closer.

Daha fazla yaklaşma.

Take a closer look.

Daha yakından bak.

Come a bit closer.

Biraz daha yakına gel.

Can we get closer?

Yakınlaşabilir miyiz?

He leaned even closer.

O daha da yakına eğildi.

Come a little closer.

Biraz yaklaş.

Can you come closer?

Biraz daha yaklaşabilir misin?

Tom is getting closer.

Tom yakınlaşıyor.

The footsteps moved closer.

Ayak sesleri daha da yaklaştı.

Hold me closer, Tom.

Bana daha yakın sarıl, Tom.

Tom is coming closer.

Tom yaklaşıyor.

- Tom moved closer to Mary.
- Tom has moved closer to Mary.

Tom Mary'ye yakın taşındı.

- I should've paid closer attention.
- I should have paid closer attention.

Dikkatimi vermeliydim.

- I think we're getting closer.
- I think that we're getting closer.

- Sanırım yakınlaşıyoruz.
- Gittikçe yaklaştığımızı düşünüyorum.

- I want to take a closer look.
- I want a closer look.

Ben daha yakından bakmak istiyorum.

- I'm closer to him than anyone.
- I'm closer to her than anyone.

Ben ona herkesten daha yakınım.

Much closer than Dreyfus's handwriting.

Dreyfus'unkinden daha iyi bir eşleşme.

We would become even closer.

hiç beklemiyordum.

Small families draw closer together.

Küçük aileler birbirlerine yaklaşır.

Let's take a closer look.

Daha yakından göz atalım.

Let's get a closer look.

Daha yakından bakalım.

We grew closer every day.

Biz her gün yakınlaştık.

You have to get closer.

- Yakınlaşmalısın.
- Yakınlaşmak zorundasın.

Let's get a little closer.

Biraz daha yakın olalım.

Tom took a closer look.

Tom daha yakından baktı.

Tom crept closer to Mary.

Tom sessizce Mary'nin yanına sokuldu.

Tom moved a little closer.

Tom biraz daha yakına taşındı.

He moved closer to her.

O ona daha yakın taşındı.

Tom moved closer to Mary.

Tom Mary'ye yakın taşındı.

Was it really coming closer?

O gerçekten yaklaşıyor muydu?

It's worth a closer look.

O, daha yakından bakmaya değer.

I want a closer look.

Ben daha yakından bakmak istiyorum.

Please don't come any closer.

Lütfen daha yakına gelme.

Tom and Mary grew closer.

Tom ve Mary yakın büyüdüler.

Mary moved closer to him.

Mary ona daha yaklaştı.

The wolves are getting closer.

Kurtlar gittikçe yaklaşıyor.

- Sami approached.
- Sami got closer.

- Sami yaklaştı.
- Sami yaklaşıyordu.

- He wants to live closer to nature.
- She wants to live closer to nature.

- O doğaya daha yakın yaşamak istiyor.
- Doğayla daha iç içe yaşamak istiyor.

Let's get closer to each other

birbirine doğru yaklaştıralım

Sharks came closer to the bay.

köpek balıkları körfeze yaklaştı.

- We're getting closer.
- We're getting close.

Yakınlaşıyoruz.

You need to pay closer attention.

Sen dikkatini vermelisin.

You should take a closer look.

Daha yakından bakmalısın.

I'm closer to Tom than anyone.

Tom'a herhangi birinden daha yakınım

He pulled her a little closer.

O onu biraz daha yakına çekti.

Tom looked closer at the food.

Tom yemeğe yakından baktı.

Pay closer attention from now on.

Şu andan itibaren dikkatle dinle.

We're closer than we've ever been.

Her zamanki olduğumuzdan daha yakınız.

Tom moved in closer to help.

Tom yardım etmek için yaklaştı.

Tom told me to come closer.

Tom bana yaklaşmamı söyledi.

Let's sit closer to the fire.

Ateşe daha yakın oturalım.

Tom gradually moved closer to Mary.

Tom yavaş yavaş Mary'ye yaklaştı.

- We are now closer than we have ever been.
- We're now closer than we've ever been.

Şu an her zamankinden daha da yakınız.

- I want a closer look at that.
- I want to take a closer look at that.

Ben ona daha yakından bakmak istiyorum.

And it's worthy of our closer examination.

ve daha yakından incelememizi hak ediyor.

She wants to live closer to nature.

- O, doğaya daha yakın yaşamak istiyor.
- Doğayla daha iç içe yaşamak istiyor.

Let's have a closer look at this.

Buna daha yakından bakalım.

Come any closer, and I'll shoot you.

Yakınlaşırsan, vururum seni.

I'm closer to Tom than anyone else.

Tom'a başka herhangi birinden daha yakınım.

I'm going to take a closer look.

Daha yakından bakacağım.

The future is closer than you think.

Gelecek senin düşündüğünden daha yakın.

I want to get closer to you.

Ben sana yaklaşmak istiyorum.

Why don't you take a closer look?

Neden daha yakından bakmıyorsun?

I wish Tom lived closer to me.

Keşke Tom bana daha yakın yaşasa.

Let's take a closer look at this.

Buna daha yakından bakalım.

Tom took a closer look at it.

Tom, ona daha yakından baktı.

Tom moved a bit closer to Mary.

Tom Mary'ye doğru biraz yaklaştı.

Tom leaned down for a closer look.

Tom, daha yakından bakmak için eğildi.

Let's take a closer look at it.

Ona daha yakından bakalım.

Layla is getting closer to the truth.

Leyla gerçeğe yaklaşıyor.

Sami's birth brought Farid and Layla closer.

Sami'nin doğumu, Ferit ve Leyla'yı yakınlaştırdı.

Tom moved his chair a little closer.

Tom sandalyesini biraz yanaştırdı.

He took a closer look at it.

Ona yakından baktı.

Let's take a closer look at that graph.

Şu grafiğe yakından bir bakın.

That day may be closer than you think.

Bu, sandığınızdan daha kısa bir sürede gerçek olabilir.

Still don't feel much closer to that wreckage.

Hâlâ enkaza çok yakın olduğumuzu hissetmiyorum.

Instead, those who respond closer to the middle

Cevapları ortaya yakın olanlar doğru ya da yanlıştan