Translation of "Girl's" in Turkish

0.005 sec.

Examples of using "Girl's" in a sentence and their turkish translations:

Wow, that girl's gorgeous!

Vay, o kız harika.

A girl's got to do what a girl's got to do.

Bir kız bir kızın yapmak zorunda olduğu şeyi yapmak zorundadır.

This girl's eyes are blue.

Bu kızın gözleri mavidir.

I know that girl's name.

O kızın adını biliyorum.

Isn't that a girl's name?

O bir kız adı değil mi?

What is this girl's name?

- Bu kızın adı ne?
- Bu kızın ismi ne?

What was the girl's name?

Kızın adı neydi?

That girl's eyes are blue.

Şu kızın gözleri mavi.

What's your favorite girl's name?

Favori kız adın nedir?

Diamonds are a girl's best friends.

Elmaslar bir kızın en iyi arkadaşlarıdır.

The dog saved the girl's life.

Köpek kızın hayatını kurtardı.

The little girl's doll is broken.

Küçük kızın bebeği kırık.

That girl's face is incredibly ugly.

Şu kızın yüzü inanılmaz çirkin.

Do you see the girl's mum?

Kızın annesini görüyor musun?

The girl's father is a doctor.

Kızın babası bir doktor.

This dog saved the girl's life.

Bu köpek kızın hayatını kurtardı.

I don't know that girl's name.

O kızın adını bilmiyorum.

Do you know that girl's name?

O kızın adını biliyor musun?

The girl's eyes were filled with tears.

Kızın gözleri gözyaşlarıyla doluydu.

The girl's voice became weaker and weaker.

Kızın sesi gittikçe zayıfladı.

She was eyeing the girl's beautiful ring.

Kızın güzel yüzüğünü izliyordu.

He is enchanted by the girl's beauty.

Kızın güzelliğinden mest oldu.

That man grabbed the young girl's wrist.

O adam genç kızın bileğini yakaladı.

The girl's parents agreed to her request.

Kızın ebeveynleri onun ricasını kabul etti.

This dog saved that little girl's life.

Bu köpek şu küçük kızın hayatını kurtardı.

I think that girl's name is Mary.

Sanırım o kızın adı Mary.

This girl's aunt works at our place.

Bu kızın teyzesi bizim evde çalışıyor.

I entered my daughter in a girl's school.

Kızımı bir kız okuluna kaydettim.

The girl's father put her hair in a braid.

Kızın babası onun saçını ördü.

A young girl's body was discovered near Dan's home.

Dan'ın evinin yakınında genç bir kızın cesedi bulundu.

Tom had never been in a girl's room before.

Tom daha önce bir kızın odasında hiç bulunmamıştı.

It's a long, long time since my girl's been gone.

Kız arkadaşım gittiğinden beri uzun, uzun zaman oldu.

The girl's name reminds me of my happy school days.

Kızın ismi bana mutlu okul günlerimi anımsatıyor.

The girl's ability to speak four languages fluently impressed me.

Kızın akıcı biçimde dört dil konuşma yeteneği beni etkiledi.

The boy caressed the girl's chin and kissed her cheek.

Oğlan kızın çenesini okşadı ve yanağından öptü.

Tom is a boy's name and Mary is a girl's name.

Tom bir erkek adı ve Mary bir kız adıdır.

- I know the father of this girl.
- I know this girl's father.

- Bu kızın babasını tanıyorum.
- Bu kızın babasını biliyorum.

The naughty boys kept egging on their friend to pull the girl's hair.

Yaramaz çocuklar arkadaşına kızın saçını çekmesi için gaz veriyorlar.

"Going to the little girl's room" is an euphemistic expression for "going to the toilet."

"Küçük kızın odasına gidiyorum", "tuvalete giden" için örtmeceli bir ifadedir.

At any rate, Ozawa hurriedly took off his raincoat and quickly put it on the naked girl's shoulders.

Her neyse, Ozawa aceleyle yağmurluğunu çıkardı ve hızlı bir şekilde çıplak kızın omuzlarına koydu.

The coffee has got to be as hot as a girl's kiss on the first date, as sweet as those nights in her arms, and as dark as the curse of her mother when she finds out.

Kahve bir kızın ilk buluşmasındaki öpücük kadar sıcak, o gece kızın kucağı kadar yumuşak ve annesinin kızı bulduğu zaman ettiği küfürler kadar siyah olmalıdır.