Translation of "Faced" in Turkish

0.013 sec.

Examples of using "Faced" in a sentence and their turkish translations:

We also faced

Ayrıca

Or red-faced.

kırmızı veya kırmızı

Sami faced eviction.

Sami evden tahliyeyle karşı karşıya kaldı.

But I faced uncertainty

ama belirsizlik ile karşı karşıyaydım

We're all sad-faced.

Hepimiz mahzun yüzlüyüz.

He's shit-faced drunk.

O zil zurna sarhoş.

You are two-faced.

İkiyüzlüsünüz.

I faced the champion.

Ben şampiyonla karşı karşıya geldim.

Germany faced possible starvation.

Almanya olası bir açlıkla yüz yüze kaldı.

Layla faced rapid dehydration.

Leyla hızlı dehidrasyona maruz kaldı.

Sami faced a dilemma.

- Sami bir ikilemle karşılaştı.
- Sami bir ikilemle karşı karşıya kaldı.

- We are faced with many difficulties.
- We're faced with many difficulties.

Birçok zorluklarla karşı karşıyayız.

And you're not two-faced.

sen iki yüzlü değilsin.

It's time you faced reality.

Gerçekle yüzleşmenin zamanı geldi de geçiyor bile.

He faced toward the sea.

O, yüzünü denize doğru döndü.

We faced some stiff competition.

Biz sert bir rekabetle karşılaştık.

That guy is two-faced.

O adam ikiyüzlü.

I hate two-faced communities.

İkiyüzlü topluluklardan nefret ederim.

The army faced little opposition.

Ordu küçük muhalefetle karşı karşıya geldi.

We've faced this problem before.

Biz daha önce bu sorunla karşılaştık.

Sami faced some grave challenges.

Sami bazı ciddi zorluklarla karşı karşıya kaldı.

- We are faced with a difficult choice.
- We're faced with a difficult choice.

Zor bir seçimle karşı karşıyayız.

Faced by an avalanche of information

Kadın ve erkekler arasındaki

...of difficult circumstances that we faced,

...ve karşılaştığımız zorlukların üstesinden geldik.

But they faced a serious challenge.

Ama ciddi bir meydan okumayla karşı karşıya.

But the plan faced stiff opposition…

Ancak plan kesin çelişkilerle karşılaştı!

The Russians faced their own dilemma.

Ruslar kendi ikilemleriyle karşılaştılar.

Tom is two-faced, isn't he?

Tom ikiyüzlü, değil mi?

Tom turned around and faced Mary.

Tom döndü ve Mary'ye baktı.

Tom turned and faced the camera.

Tom döndü ve kameraya baktı.

The problem had to be faced.

Sorunla yüzleşmek zorunda kalındı.

We faced pressure like never before.

Biz daha önce hiç olmadığı gibi baskı ile karşı karşıya kaldık.

Tom is faced with a dilemma.

Tom bir ikilemle karşı karşıya.

Sami was a baby-faced boy.

- Sami bebek yüzlü bir çocuktu.
- Sami bebek yüzlü bir oğlandı.

Simone and I faced the fundamental question:

Simone ve ben temel bir soruyla yüzleştik:

faced with this virus now in Turkey.

Türkiye'de artık bu virüsle karşı karşıya.

He is faced with a difficult problem.

Zor bir sorunla karşı karşıyadır.

Tom is faced with a difficult choice.

Tom zor bir seçimle karşı karşıya.

Tom was faced with a difficult choice.

Tom zor bir seçimle karşı karşıyaydı.

They are faced with a serious situation.

Onlar ciddi bir durumla karşı karşıya.

Don't trust him. He's very two-faced.

Ona inanma. O çok ikiyüzlüdür.

Britain faced dangerously low supplies of food.

İngiltere tehlikeli şekilde düşük gıda malzemeleri ile karşı karşıya idi.

Fadil faced a jury for his crimes.

Fadıl suçları için bir jüri karşısına çıktı.

So then I was faced with this choice:

O zaman şu seçimle karşı karşıya kaldım:

You must know you're faced with a crisis.

Bir krizle yüzleştiğini bilmelisin.

We are faced with new kinds of diseases.

Biz yeni tür hastalıklarla karşı karşıyayız.

We are faced with a very sad situation.

Çok acıklı bir durumla karşı karşıyayız.

I am faced with a mountain of problems.

Ben devasa sorunlarla yüz yüzeyim.

We are faced with a host of problems.

Pek çok problemle karşı karşıyayız.

Layla faced deportation back to her native Egypt.

Leyla, doğduğu yer olan Mısır'a geri gönderilmekle yüz yüzeydi.

Sami faced deportation back to his native Egypt.

Sami, doğduğu Mısır’a sınır dışı edilmekle karşı karşıyaydı.

But instead he worked very hard, faced many challenges,

ancak daha çok çalıştı, daha çok mücadele etti

You are double-faced and this is the problem.

Sen iki yüzlüsün ve bu problem.

Although the Carthaginians are faced with serious setbacks in Iberia,

Kartacalıların İberya'da ciddi şekilde gerilemesine rağmen

As he faced death, Ragnar called out to the king…

Ragnar ölümle yüz yüze gelince krala

Because Tom is two-faced, it's better to be careful.

Tom ikiyüzlü olduğu için dikkatli olmak daha iyi.

It already faced a strong fight against the European Allies.

Zaten Avrupalı müttefiklere karşı güçlü bir mücadele ile karşı karşıya kaldı.

Layla finally faced trial for the murder of Sami Fadil.

Leyla, sonunda Sami Fadıl'ı öldürmekten yargılanma ile karşı karşıyaydı.

Davout’s 26,000 men faced  odds of more than two-to-one.

Davout'un 26.000 adamı ikiye birden fazla olasılıkla karşı karşıya kaldı.

The boy and his uncle faced each other across the table.

Çocuk ve amcası masada birbirleriyle karşı karşıya geldi.

We were faced with an unusual situation because of the accident.

Biz kaza nedeniyle nadir bir durumla karşılaştık.

It was soon clear that Napoleon had  miscalculated, and that they faced  

Çok geçmeden Napolyon'un yanlış hesapladığı ve

We are faced with a strange situation that does not fit democracy.

Demokrasiye uymayan garip bir durumla karşı karşıyayız.

We were incredibly intelligent about some of the hazards that we faced.

Biz karşılaştığımız tehlikelerin bazıları hakkında inanılmaz yetenekliydik.

Those that faced the French charge directly suffered heavy casualties, but managed to

Fransız liderle karşılaşanlar ağır kayıplar verdiler ama

These marriage contracts, which they faced with severe ridicule and harsh criticism, as

ciddi alay ve sert eleştirilerle karşı karşıya kaldıkları bu evlilik sözleşmelerinin resimlerini

Although he admitted that the Mamluks faced impossible odds against the vast Mongol army,

Memlüklerin,Moğolların büyük ordusu karşısında neredeyse imkansız şartlar altında olduğunu bildiği halde

As heavy fighting broke out, Napoleon still believed he faced only the enemy rearguard.

Ağır dövüş patlak verirken Napolyon hala sadece düşman korumasıyla yüzleştiğine inanıyordu.

Before NASA could start designing a spacecraft for its lunar mission, it faced some fundamental

NASA, ay görevi için bir uzay aracı tasarlamaya başlamadan önce,

When he was faced with the evidence, he had to admit that he was guilty.

O delil ile karşı karşıya geldiğinde, suçlu olduğunu itiraf etmek zorunda kaldı.

The United States faced a Bubonic plague epidemic at the beginning of the twentieth century.

Amerika Birleşik Devletleri, yirminci yüzyılın başında bir Hıyarcıklı veba salgını ile karşı karşıya kaldı.

He also faced a guerrilla war in Aragon – a popular insurgency, driven by hatred of the

iki hızlı zaferle disiplin ve gururunu yeniden kazandı . Ayrıca Aragon'da bir gerilla savaşıyla karşı karşıya kaldı - Fransız işgalciden

Be a great place to go next, as it examines the immense technical challenges faced by

uyandırırsa, burası ayın yol açtığı muazzam teknik zorlukları

The things is, dear viewers, China has faced two major threats in the last years: less

Olay şu ki, değerli izyecilerimiz, Çin, son yıllarda iki ana tehditle yüzleşiyor:

It remains to be seen what kind of picture we will be faced with in the end.

Bakalım sonunda nasıl bir manzara ile karşı karşıya kalacağız.

It was a nasty surprise to discover that he faced the entire might of the Army of Bohemia:

Onun olduğunu keşfetmek kötü bir sürpriz oldu Bohemya Ordusu'nun tüm gücüyle karşı karşıya kaldı:

Some Japanese people have faced discrimination in China as a result of diplomatic problems between the two countries.

Bazı Japon vatandaşları, Çin'de iki ülke arasındaki diplomatik anlaşmazlıklardan dolayı ayrımcılığa maruz kalıyorlar.

- He's paralytic.
- He's as drunk as a fiddler.
- He's wasted.
- He's shit-faced.
- He's piss drunk.
- He's trashed.
- He's tanked.
- He's sloshed.
- He's plastered.
- He's completely gone.
- He's hammered.
- He's out of it.
- He's legless.

O felçli.