Translation of "Equal" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Equal" in a sentence and their turkish translations:

Equal pay for equal work.

Eşit işe eşit ücret.

- All men are equal.
- All people are equal.

Tüm insanlar eşittir.

They also demanded equal pay for equal work.

Onlar da eşit işe eşit ücret istedi.

All are equal.

Hepsi eşit.

Is everyone equal?

Herkes eşit midir?

3 equal parts.

3 eşit parçaya bölüyor.

They're all equal.

Onların hepsi eşit.

- We are all equal here.
- We're all equal here.

Burada hepimiz eşitiz.

As equal member countries,

eşit üye ülkeler olarak,

We are all equal.

Hepimiz eşitiz.

Everything was pretty equal.

Her şey oldukça eşitti.

All animals are equal.

Bütün hayvanlar eşittir.

All men are equal.

- Bütün insanlar eşittir.
- Tüm insanlar eşittir.

All dialects are equal.

Tüm lehçeler eşittir.

We're all created equal.

Biz hepimiz eşit yaratılırız.

Women deserve equal rights.

Kadınlar eşit hakları hak ediyor.

Correlation doesn't equal causation.

Korelasyon nedenselliğe eşit değildir.

All languages being equal, English is the most equal of all.

Tüm diller eşittir, İngilizce hepsinin en eşitidir.

- Everybody is equal before the law.
- Everyone is equal before the law.

Her şey kanun önünde eşittir.

All languages are equal, but English is more equal than the others.

Tüm diller eşittir, ama İngilizce diğerlerinden daha eşittir.

All animals are equal, but some animals are more equal than others.

Bütün hayvanlar eşittir ancak bazı hayvanlar diğerlerinden daha eşittir.

Near equal domestic abuse rates;

aile içi şiddete uğramada yakın oranlar,

All men have equal rights.

Bütün insanların eşit hakları vardır.

All men are created equal.

- Bütün insanlar eşit yaratılırlar.
- Bütün insanlar eşit yaratıldılar.

All humans are created equal.

Bütün insanlar eşit yaratılırlar.

All people are born equal.

Bütün insanlar eşit doğar.

Everyone, without any discrimination, has the right to equal pay for equal work.

Herkesin, hiçbir fark gözetilmeksizin, eşit iş karşılığında eşit ücrete hakkı vardır.

- Everybody is equal before the law.
- All men are equal under the law.

Kanun önünde herkes eşittir.

All the languages on Tatoeba are equal. And some of them are more equal.

Tatoeba'da bütün diller eşittir. Ve onlardan bazıları daha da eşittir.

[Every child deserves an equal opportunity.

[ Her çocuk eşit hakları hak eder.

Not all men are created equal.

Bütün insanlar eşit yaratılmaz.

All men are equal before God.

Allah önünde bütün insanlar eşittir.

She was equal to the job.

O, iş için uygundu.

She advocated equal rights for women.

Kadınlar için eşit hakları savundu.

All human beings are born equal.

Tüm insanlar doğuştan eşittir.

She is a singer without equal.

O, eşsiz bir şarkıcıdır.

He is equal to this work.

- İşini hakkıyla yapar.
- İşinin hakkını verir.

Not all scientific studies are equal.

Tüm bilimsel çalışmalar eşit değildir.

All men are equal before fish.

Bütün insanlar balıkların önünde eşittir.

Everyone is equal before the law.

Her şey kanun önünde eşittir.

I am not equal to it.

Ben ona uygun değilim.

Tom isn't equal to the task.

Tom göreve uygun değil.

Tom is equal to the job.

Tom işe uygundur.

A square has four equal sides.

Bir kare dört eşit kenara sahiptir.

On Tatoeba, all languages are equal.

Tatoeba'da tüm diller eşittir.

- The law says that all men are equal.
- All men are equal according to law.

Yasaya göre tüm insanlar eşittir.

- Tom believes that all men are created equal.
- Tom believes all men are created equal.

Tom tüm insanların eşit yaratıldığına inanıyor.

- The law says that all men are equal.
- All men are equal according to the law.

Hukuka göre bütün erkekler eşittir.

That education should be an equal opportunity,

eşit bir hak olması gerektiğine

The two mountains are of equal height.

İki dağ eşit yüksekliktedir.

Two pints are equal to a quart.

İki pint bir litreye eşittir.

Ten dimes are equal to one dollar.

- On dimen bir dolara eşittir.
- Yüz sent bir dolara eşittir.

All men are equal under the law.

Yasalar önünde bütün insanlar eşittir.

He is not equal to his father.

O, babasına eşit değil.

One plus two is equal to three.

Bir artı iki üçe eşittir.

He is not equal to the task.

O, görev için yeterli değildir.

Cut the melon into six equal pieces.

Kavunu altı eşit parçaya böl.

A yard is equal to three feet.

Bir yarda üç fite eşittir.

In God's eyes all men are equal.

Allah'ın gözünde tüm insanlar eşittir.

Divide this line into twenty equal parts.

Bu doğruyu yirmi eşit parçaya bölünüz.

I am not equal to the task.

Görev beni aşar.

You're not treating me as an equal.

Bana eşit olarak davranmıyorsun.

You are equal to him in intelligence.

Sen zeka olarak ona eşitsin.

Quakers believe that all people are equal.

Quakerlar bütün insanların eşit olduğuna inanırlar.

I was supportive of the Equal Rights Amendment.

Eşit Haklar Tasarısı destekçisiydim.

At the equator, day and night are equal.

Ekvatorda gece ve gündüz eşittir.

In a democracy, all citizens have equal rights.

Bir demokraside bütün vatandaşların eşit hakları vardır.

Her health isn't equal to that heavy task.

Onun sağlığı bu ağır göreve uygun değildir.

A mile is equal to about 1600 meters.

Bir mil yaklaşık 1600 metreye eşittir.

Divide this line segment into twenty equal parts.

Bu doğru parçasını 20 eşit parçaya bölün.

A dollar is equal to a hundred cents.

Bir dolar yüz sente eşittir.

Projection, which is called an equal-area map.

eşit alan haritası olarak bilinen Gall-Peters projeksiyonunu kullanabilirsiniz.

I divided my funding into three equal parts.

Ben finansmanımı üç eşit parçaya böldüm.

No gain, no lose, we are fully equal.

Kazanmak yok, kaybetmek yok, biz tamamen eşitiz.

Tom divided the pie into three equal parts.

Tom pastayı üç eşit parçaya böldü.

The law says that all men are equal.

Yasa tüm insanların eşit olduğunu söylüyor.

Because every child deserves an equal opportunity for education.

Çünkü her çocuk eğitim için eşit hakkı hak eder.

When the world seemed safer, cleaner and more equal.

dünyanın daha güvenli, temiz ve eşitlikçi olduğu zamanları.

30 acres is equal to about 30 football fields.

30 dönüm neredeyse 30 futbol sahası demek.

Our time is equal to the speed of light

Bizim zamanımız ışık hızına eşit

And they grow up creating equal opportunities for others.

Başkaları için de eşit fırsatlar yaratarak büyürler.

As a result, more women are receiving equal work.

Sonuç olarak, daha fazla kadın eşit işi alıyor.

The two teachers had an equal number of students.

İki öğretmenin de eşit sayıda öğrencisi vardı.

In the eyes of the Creator, all are equal.

- Yaratıcının gözünde herkes eşittir.
- Tanrı'nın gözünde herkes eşittir.

The birth rate and death rate were nearly equal.

Doğum ve ölüm oranları neredeyse eşitti.

In marriage there should be equal give and take.

Evlilikte vermek ve almak eşit olması gerekir.

In the sight of God, all men are equal.

Allah'ının nazarında bütün insanlar eşittir.

She has an equal number of grandsons and granddaughters.

Onun eşit sayıda erkek ve kız torunları var.

The parsec is equal to about 3.3 light-years.

Parsek yaklaşık 3.3 ışık yılına eşittir.

We are equal in the eyes of the law.

- Biz hukukun gözünde eşitiz.
- Biz yasal olarak eşitiz.

Cutting a cake into equal pieces is rather difficult.

Bir pastayı eşit parçalara ayırma oldukça zordur.

A legal kiss will never equal a stolen one.

Yasal bir öpücük çalıntı olanla asla eş değerde değildir.

I feel strongly that men and women are equal.

Ben erkeklerin ve kadınların eşit olduğunu güçlü bir şekilde hissediyorum.

He whose two days are equal, is a loser.

İki günü eşit olan zarardadır.

Does equality of opportunity have to equal equality of outcome?

Fırsat eşitliği mutlaka eşit sonuçlar sağlar mı?

"So on paper it says that we're co-equal leaders,

"Kağıt üzerinde bizim eş-lider olduğumuz yazıyor,