Translation of "Comfort" in Turkish

0.005 sec.

Examples of using "Comfort" in a sentence and their turkish translations:

Comfort Tom.

Tom'u rahatlat.

Comfort them.

Onları teselli et.

Comfort him.

Onu teselli et.

Comfort her.

Onu rahatlatın.

I can comfort her.

Onu teselli edebilirim.

I live in comfort.

Ben konfor içinde yaşıyorum.

That's a real comfort.

O gerçek bir konfor.

She lives in comfort.

O konfor içinde yaşar.

Mary tried to comfort Tom.

Mary Tom'u rahatlatmaya çalıştı.

They can't comfort each other.

Onlar birbirlerini teselli edemiyor.

Markku wanted to comfort Liisa.

Markku Liisa'yı teselli etmek istedi.

Tom wanted to comfort Mary.

- Tom Mary'yi teselli etmek istedi.
- Tom Meryem'i rahat ettirmek istedi.
- Tom Meryem'i ferahlatmak istedi.

He tried to comfort her.

O onu teselli etmeye çalıştı.

That was our only comfort.

Bu bizim tek tesellimizdi.

I can give you comfort.

Ben size rahatlık verebilirim.

What's your favorite comfort food?

Favori konfor gıdan nedir?

Everybody wants to live in comfort.

Herkes rahat bir şekilde yaşamak istiyor.

I'm only trying to comfort you.

Ben sadece seni rahatlatmaya çalışıyorum.

Mary tried to comfort her mother.

- Mary annesini teselli etmeye çalıştı.
- Mary annesini memnun etmeye çalıştı.

I want to live in comfort.

Ben rahat içinde yaşamak istiyorum.

My uncle now lives in comfort.

Amcam şimdi rahat yaşıyor.

Mary tried to comfort her friend.

Mary arkadaşını teselli etmeye çalıştı.

Tom knows how to comfort people.

Tom insanları nasıl rahatlatacağını bilir.

His friends tried to comfort him.

Arkadaşları onu rahatlatmaya çalıştı.

Her friends tried to comfort her.

Arkadaşları onu rahatlatmaya çalıştı.

My aunt now lives in comfort.

Teyzem şu anda rahat içinde yaşıyor.

Tom tried to comfort his mother.

Tom annesini rahatlatmaya çalıştı.

A change of scenery would provide comfort.

Tebdilimekânda ferahlık vardır.

It really is the height of comfort!

Bu gerçekten en büyük konfor!

He didn't want me to comfort him.

Onu teselli etmemi istemedi.

Tom did his best to comfort Mary.

Tom, Mary'yi rahat ettirmek için elinden gelenin en iyisini yaptı.

You're a great comfort to me, Tom.

Benim için harika bir tesellisin, Tom.

But I remembered finding comfort in those letters,

Bu mektupları, aklımda büyükannemle yazdığım için

Tom is doing his best to comfort Mary.

Tom Mary'yi rahatlatmak için elinden geleni yapıyor.

His salary enables him to live in comfort.

Maaşı onun konfor içinde yaşamasını sağlar.

Tom tried to comfort Mary, but she kept crying.

Tom Mary'yi sakinleştirmeye çalıştı ama o ağlamaya devam etti.

His high salary enabled him to live in comfort.

Onun yüksek maaşı onun konfor içinde yaşamasını sağladı.

You need to get out of your comfort zone.

Konfor alanından çıkman gerekiyor.

She tried to comfort him, but he kept crying.

O, onu teselli etmeye çalıştı fakat o ağlamaya devam etti.

He tried to comfort her, but she kept crying.

O, onu teselli etmeye çalıştı, ama o ağlamaya devam etti.

The eye doesn't see beyond its own comfort level.

Göz kendi rahatlık düzeyinin ötesini görmez.

Sami was enjoying the comfort of his new home.

Sami yeni evinin rahatlığının keyfini yaşıyordu.

- She cried and cried, but no one came to comfort her.
- She cried and cried, but nobody came to comfort her.

O ağladı ve ağladı ama hiç kimse onu avutmak için gelmedi.

The nurses must see to the comfort of their patients.

Hemşireler hastalarının rahatı için uyanık kalmak zorundadır.

Mary took her daughter in her arms to comfort her.

Mary onu rahatlatmak için kızını kollarına aldı.

- Tom tried to comfort Mary.
- Tom tried to reassure Mary.

Tom Mary'yi teselli etmeye çalıştı.

- That was my only comfort.
- That was my only consolation.

O benim tek tesellimdi.

The welcome relief of her mother’s comfort... and much-needed milk.

Annesine kavuşmanın verdiği rahatlama... ...ve çok ihtiyaç duyduğu sütü.

After two hours on the road, Tom made a comfort stop.

- Tom iki saat yol gittikten sonra bir ihtiyaç molası verdi.
- İki saat yolculuktan sonra Tom bir ihtiyaç molası verdi.

She cried and cried, but no one came to comfort her.

O ağladıkça ağladı ama hiç kimse onu rahatlatmaya gelmedi.

Tom saw that Mary was crying and went over to comfort her.

Tom, Mary'nin ağladığını gördü ve onu teselli etmeye gitti.

He can now get the IV antibiotics in the comfort of his home:

Artık evinin konforunda IV antibiyotiğini alabilir:

Even if those topics pushed us way outside of our friendship comfort zone.

tartışma için yasaklı bir konu olmamasına karar verdik.

The property left him by his father enables him to live in comfort.

Babası tarafından ona bırakılan servet onun rahat bir şekilde yaşamasını sağlar.

He worked day and night so that his family could live in comfort.

Ailesi konfor içinde yaşayabilsin diye gündüz ve gece çalıştı.

My friend had a miscarriage and I don't know how to comfort her.

Arkadaşım düşük yaptı ve onu nasıl teselli edeceğimi bilmiyorum.

When a woman's angry, four little kisses are all you need to comfort her.

Bir kadın kızdığında, onu rahatlatmak için ihtiyacın olan tek şey dört küçük öpücüktür.

I want from you an open mind, no judgment, and just get out of your comfort zone.

Hepinizi açık zihinli, ön yargısız ve konfor alanınızdan çıkmış istiyorum.

- Mary tried to comfort Tom by singing him a lullaby.
- Mary tried to mollify Tom by singing him a lullaby.

- Mary ninni söyleyerek Tom'u yatıştırmaya çalıştı.
- Mary bir ninni söyleyerek Tom'u sakinleştirmeye çalıştı.

May God bless the Americans we lost this morning. May He comfort their families. May God continue to watch over this country that we love.

Allah bu sabah kaybettiğimiz Amerikalıları kutsasın. Ailelerini yatıştırsın. Allah bu sevdalısı olduğumuz ülkeye gözkulak olsun. Amin.

And Lamech lived a hundred and eighty-two years, and begot a son. And he called his name Noah, saying: This same shall comfort us from the works and labours of our hands on the earth, which the Lord hath cursed.

Lemek yüz seksen iki yaşındayken bir oğlu oldu. "RAB'bin lanetlediği bu toprak yüzünden çektiğimiz eziyeti, harcadığımız emeği bu çocuk hafifletip bizi rahatlatacak" diyerek çocuğa Nuh adını verdi.