Translation of "Clear" in Turkish

0.011 sec.

Examples of using "Clear" in a sentence and their turkish translations:

clear.

net olmak zorundasınızdır.

- That's not clear.
- It's not clear.
- That isn't clear.

Bu temiz değil.

It's clear.

Bu açık.

Keep clear.

Temiz tut.

- Clear off the table.
- Clear the table.

Tabloyu temizleyin.

Is that clear?

Anlaşıldı mı?

Let's be clear.

Açık olalım.

It's abundantly clear.

Bu çok açık.

Everything is clear.

Her şey hazır.

That seems clear.

O temiz görünüyor.

What's not clear?

Ne açık değil.

Tom wasn't clear.

Tom açık değildi.

We stayed clear.

Açık kaldık.

Am I clear?

Ben açık mıyım?

It was clear.

Açıktı.

It'll clear up.

Aydınlanacak.

It's all clear.

Onun hepsi temiz.

It's pretty clear.

Oldukça temiz.

Is it clear?

Temiz mi?

Clear the way.

- Yolu açın.
- Yolu boşaltın.

- The sky's clear today.
- The sky is clear today.

Bugün gökyüzü açık.

- Am I making myself clear?
- Do I make myself clear?

Amacımı açıklayabilir miyim?

- The sky will soon clear.
- The sky will clear soon.

Gökyüzü yakında açılacak.

- It isn't at all clear.
- It's not at all clear.

O hiç açık değil.

The message is clear.

Mesaj net.

It's clear to everybody.

Herkese açıktır.

Was that not clear?

O belli değil miydi?

The coast is clear.

- Sahil temiz.
- Asayiş berkemal.
- Ortalık sakin.

Let's clear this area.

Bu bölgeyi temizleyelim.

The evidence is clear.

Kanıt açıktır.

We'll clear this up.

Bunu düzene sokacağız.

You made that clear.

Onu açıklığa kavuşturdun.

You've made that clear.

Onu netleştirdin.

Is the coast clear?

- Sahil açık mı?
- Asayiş berkemal mi?
- Ortalıkta kimse yok, değil mi?

You're clear to go.

Geçebilirsiniz.

The rules are clear.

Kurallar açık.

The law is clear.

Yasa açık.

Tom's voice was clear.

Tom'un sesi berraktı.

It's a clear day.

Bu açık bir gün.

The skies are clear.

Gökyüzü açıktır.

- That's clear.
- It's open.

O açık.

We're in the clear.

Biz temize çıktık.

My conscience is clear.

Benim vicdanım temiz.

Is my explanation clear?

Benim açıklamam açık mıdır?

Things aren't too clear.

Her şey çok açık değil.

Is it clear now?

Bu şimdi temiz mi?

The implications are clear.

İmalar açıktır.

The implication was clear.

İma açıktı.

The difference was clear.

Fark açıktı.

The results were clear.

Sonuçlar açıktı.

Is the procedure clear?

Prosedür açık mı?

The options are clear.

Seçenekler açık.

The message was clear.

Mesaj açıktı.

The road was clear.

Yol açıktı.

The sea isn't clear.

Deniz berrak değil.

Tom was very clear.

Tom çok açıktı.

Is that not clear?

O açık değil mi?

My instructions were clear.

Benim talimatlarım açıktı.

You were very clear.

Çok zekiydin.

Is that all clear?

Her şey anlaşıldı mı?

The answer is clear.

Cevap açık.

Is the message clear?

Mesaj açık mı?

That makes things clear.

Bu, işleri açık hale getiriyor.

The sky is clear.

Gökyüzü açık.

The reason is clear.

- Sebep açıktır.
- Sebep açık.

My urine is clear.

İdrarım berraktır.

It'll clear up soon.

Yakında aydınlanacak.

Tom's expectations are clear.

Tom'un beklentileri açık.

It'll all become clear.

Her şey belli olacak.

The weather didn't clear.

Hava açılmadı.

Let's clear this up.

Bunu toparlayalım.

Let's clear the air.

Havayı temizleyelim.

The road is clear.

Yol açık.

The end is clear.

Sonu belirgin.

Is the sky clear?

Gökyüzü açık mı?

- It's going to clear up soon.
- It will clear up soon.

Yakında hava açacak.

- Tom made that quite clear.
- Tom has made that quite clear.

Tom onu oldukça açık yaptı.

- Tom made his position clear.
- Tom has made his position clear.

Tom durumunu netleştirdi.

- These rules are not very clear.
- These rules aren't very clear.

Bu kurallar çok açık değil.

- I believe I made myself clear.
- I think I made myself clear.
- I think I've made myself clear.

Sanırım kendimi açık açık anlattım.

- It is clear that he is rich.
- It's clear that he's rich.

Onun zengin olduğu açık.

- Perhaps I didn't make myself clear.
- Perhaps I haven't made myself clear.

Belki kendimi anlatamadım.

- I believe I made myself clear.
- I think I made myself clear.

Kendimi açıkça ifade ettiğime inanıyorum.

- It's all clear to me now.
- It's all clear to me now!

Şimdi her şeyi açıkça anladım.

- Could you please clear the table?
- Could you clear the table, please?

Lütfen masayı temizler misin?

Be really clear about this:

Şunda gerçekten açık olalım:

Now let me be clear:

Daha açık konuşayım:

So it's not entirely clear

Yani, her zaman yaptıklarımızı

It's going to clear up.

Hava açacak.

Clear water breeds no fish.

Temiz su, balıkları beslemez.

You must clear the table.

Tabloyu temizlemelisin.

It's clear that you're wrong.

Senin hatalı olduğun bellidir.

The sky has become clear.

Gökyüzü açıldı.

Let's clear out the attic.

Tavan arasını temizleyelim.