Examples of using "Orang" in a sentence and their turkish translations:
Bir orangutana benziyorsun.
Tıpkı babunların ve orangutanların yaptığı gibi.
Belki de orangutanlar sandığımızdan daha gececidir.
Büyük, kuvvetli ve ateş turuncusu. Asya'nın simge hâline gelmiş orangutanı.
Orangutanlar yarı münferit hayvanlar,
Orangutanlar çoğu zaman palayla öldürülüyor veya benzinle yakılıyor.
Bence insanlar orangutanları tarımsal bir böcek olarak görülüp avlıyor,
Yani soyları tükenmeye doğru giderken ölen her orangutanın başına gelenler
orangutanlar gibi yaparız. Ağaçta kamp kurarız
Bir orangutan. Gece yarısı ayakta ne işi var, bilinmez.
Gece yarısı ziyafeti bu genç erkeğin daha dominant orangutanlardan kaçınma yöntemi olabilir.
Bu orangutanlar için yeterince iyiyse benim için de iyidir.
Habitatları olmadan, orangutan nüfusu başka bir yerde hayatta kalıp büyüyemez.
tarihte orangutan kaynaklı hiç insan ölümü olmamasının sebebi bence bu.
orangutan da yok edilen doğal ortamında hayatta kalmaya çalıştığı için kendini savunabiliyor.