Translation of "Blauwe" in Turkish

0.013 sec.

Examples of using "Blauwe" in a sentence and their turkish translations:

- Ik draag een blauwe spijkerbroek.
- Ik draag blauwe jeans.

Mavi kot pantolonum var.

- Je hebt mooie blauwe ogen.
- U heeft mooie blauwe ogen.
- Jullie hebben mooie blauwe ogen.

Güzel mavi gözlerin var.

- Heeft u een blauwe jas?
- Heb je een blauwe jas?
- Hebben jullie een blauwe jas?

Mavi bir ceketin var mı?

Ze heeft blauwe ogen.

- Onun mavi gözleri var.
- Mavi gözleri var.

Emily heeft blauwe ogen.

Emily'nin mavi gözleri var.

Ik heb blauwe ogen.

Mavi gözlerim var.

Tom had blauwe ogen.

Tom'un mavi gözleri vardı.

Heeft Tom blauwe ogen?

Tom'un mavi gözleri var mı?

Heeft u een blauwe?

- Mavilisinden var mı?
- Mavili yok mu?

Tom heeft blauwe ogen.

Tom'un mavi gözleri var.

Maria heeft blauwe ogen.

Maria'nın mavi gözleri var.

- Beide meisjes hebben blauwe ogen.
- Allebei de meisjes hebben blauwe ogen.

Heriki kızın mavi gözleri var.

- Blijf van die blauwe knop af!
- Druk niet op deze blauwe knop.

O mavi butona dokunma.

Ik heb een blauwe plek.

Bir çürüğüm var.

De blauwe auto is duur.

Mavi araba pahalı.

Hij heeft grote blauwe ogen.

Onun büyük mavi gözleri var.

Ze droeg een blauwe mantel.

O, mavi bir ceket giyiyordu.

Ze draagt een blauwe jurk.

O, mavi bir elbise giyiyor.

Hij draagt altijd blauwe hemden.

O her zaman mavi gömlekler giyer.

Ze heeft grote blauwe ogen.

Onun büyük mavi gözleri var.

Tom had grote blauwe ogen.

Tom'un büyük mavi gözleri vardı.

Hou je van blauwe kaas?

Mavi peynir sever misin?

De blauwe bloem is klein.

Mavi çiçek küçüktür.

Deze blauwe rugzak is zwaar.

Bu mavi sırt çantası ağır.

Tom heeft grote, blauwe ogen.

Tom'un büyük mavi gözleri var.

Ze heeft prachtige blauwe ogen.

Onun güzel mavi gözleri var.

Ik heb een blauwe auto.

Mavi bir arabam var.

Er bestaat geen blauwe mango.

Hiç mavi mango yoktur.

Heb je de blauwe doos?

- Mavi kutu sende mi?
- Mavi kutuyu aldın mı?

Tom heeft prachtige blauwe ogen.

Tom'un güzel mavi gözleri var.

Mary draagt ​​een blauwe jurk.

Mary mavi bir elbise giyiyor.

- Heeft u onverklaarbare blauwe plekken of bloedingen?
- Heb je onverklaarbare blauwe plekken of bloedingen?

Vücudunuzda sebepsiz morarma ya da kanamalar oluyor mu?

Zwavel brandt met een blauwe vlam.

Sülfür mavi bir alevle yanar.

Hij draagt altijd een blauwe shirt.

O her zaman mavi bir gömlek giyer.

Druk niet op deze blauwe knop.

Bu mavi düğmeye dokunma.

Wolken zweefden aan de blauwe hemel.

Bulutlar mavi gökte yüzüyor.

Ik vind deze blauwe jurk leuk.

Bu mavi elbiseyi seviyorum.

Laat me jouw blauwe plek zien.

Bana morluğunu göster.

Laat hem jouw blauwe plek zien.

Ona çürüğünü göster.

Laat haar jouw blauwe plek zien.

Ona çürüğünü göster.

De blauwe rozen zijn erg mooi.

Beyaz güller çok güzel.

De aarde is een blauwe planeet.

Dünya, mavi gezegendir.

Meng de rode met de blauwe verf.

Mavi boya ile kırmızı boyayı karıştırın.

Het meisje met blauwe ogen is Jane.

- Mavi gözlü kız, Jane'dir.
- Mavi gözleri olan kız Jane'dir.

Hij heeft blauwe ogen en blond haar.

Onun mavi gözleri ve sarı saçı var.

Mijn blauwe jurk was bevlekt met bloed.

Benim mavi elbisemde bir kan lekesi ortaya çıktı.

Hij heeft blond haar en blauwe ogen.

Sarı saç ve mavi gözleri var.

Barbie heeft blond haar en blauwe ogen.

Barbie'nin sarı saçı ve mavi gözleri var.

Tom heeft bruin haar en blauwe ogen.

Tom'un kahverengi saçı ve mavi gözleri var.

De jongen met blauwe ogen is Tom.

Mavi gözlü oğlan Tom'dur.

Tom heeft blauwe ogen en krullend haar.

Tom'un mavi gözleri ve kıvırcık saçları var.

Haar blauwe ogen keken recht in de mijne.

Mavi gözleri benimkine kenetlenmişti.

Een witte wolk drijft in de blauwe lucht.

Bir beyaz bulut, mavi gökyüzünde yüzüyor.

- Mijn ogen zijn blauw.
- Ik heb blauwe ogen.

- Benim gözlerim mavi.
- Gözlerim mavidir.
- Mavi gözlerim var.

Mijn vader heeft een blauwe en grijze stropdas.

Babamın mavi gri bir kravatı var.

Neem je de rode pil of de blauwe?

Kırmızı hapı mı yoksa mavi hapı mı alacaksın?

Veel Duitsers hebben blond haar en blauwe ogen.

Almanların çoğu sarışın ve mavi gözlüdür.

Meng de blauwe verf met de gele verf.

Mavi boyayı sarı boyayla karıştır.

Maria heeft lang blond haar en blauwe ogen.

Mary'nin uzun sarı saçları ve mavi gözleri var.

Tom heeft blauwe ogen net als zijn moeder.

Tom'un tıpkı annesininki gibi mavi gözleri var.

Tom heeft lang blond haar en blauwe ogen.

Tom'un uzun sarı saçları ve mavi gözleri var.

- Ik draag vaak een blauwe spijkerbroek en een blauw shirt.
- Ik draag vaak blauwe jeans en een blauw shirt.
- Ik heb vaak een blauwe spijkerbroek en een blauw overhemd aan.

Genellikle mavi kot pantolon ve mavi bir gömlek giyerim.

Dit blauwe hart een huis waarin je kan rechtopstaan.

Bu mavi kalp içinde ayağa kalkabileceğin bir ev.

De blauwe lijn is India, de rode is Afrika.

Mavi çizgi Hindistan, kırmızı çizgi Afrika.

Het meisje met de blauwe jas is mijn dochter.

Mavi paltolu kız benim kızım.

Heeft iedereen in Zweden blond haar en blauwe ogen?

İsveç'teki herkesin sarı saçları ve mavi gözleri mi var?

En die blauwe tegels herinner ik me nog steeds.

hala o mavi fayansları hatırlarım.

En bemiddelend tussen de blauwe oceaan en de zwarte eeuwigheid,

ve mavi okyanus ve siyah sonsuzluk arasında bulunur,

Ik kan een rare blauwe vogel op het dak zien.

Çatıda garip mavi bir kuş görebiliyorum.

Ik wil een blauwe, een rode en een zwarte potlood.

Ben bir mavi, bir kırmızı ve bir siyah kurşunkalem istiyorum.

Hoe heb je die blauwe plekken op je benen opgelopen?

Bacaklarının üzerindeki o çürükleri nasıl aldın?

“Voorwaarts gaan we in formatie, zonder pantser tegen blauwe stalen randen.

"İleriye doğru, mavi çelik kenarlara karşı zırh olmadan formasyona giriyoruz .

Maria is een mooie meid met blond haar en blauwe ogen.

Mary sarı saçları ve mavi gözleriyle güzel bir kızdır.

De gedachten die we hebben over het rode of het blauwe team.

kırmızı takım ya da mavi takım hakkında bulundurduğumuz düşünceleri öğretiyoruz.

Tom kan zich niet herinneren hoe hij zijn blauwe oog gekregen heeft.

Tom, gözünü kimin morarttığını hatırlamıyor.

Voor ongewervelden, die blauwe en groene kleuren het beste zien... ...zijn ze onweerstaanbaar.

Mavi ve yeşil renkleri çok iyi görebilen omurgasızlar için karşı konulmazdırlar.

- Ze is een Chinese moslim met blauwe ogen.
- Ze is een blauwogige Chinese moslim.

O mavi gözlü bir Çinli Müslümandır.

Als we de huur betalen aan de huiseigenares, zullen we geen geld meer hebben voor eten; we zitten tussen de duivel en de diepe blauwe zee.

- Biz ev sahibesine kirayı ödersek, yiyecek için hiç paramız olmayacak; aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyık.
- Biz ev sahibesine kirayı ödersek, yiyecek için hiç paramız olmayacak; iki ucu boklu değnek.
- Biz ev sahibesine kirayı ödersek, yiyecek için hiç paramız olmayacak; iki arada bir derede.