Examples of using "الكثير" in a sentence and their turkish translations:
Birçoğumuz yanımıza gelen
yani kısacası oldukça fazla
o kadar şey anlattık
ama bunu anlamak yıllarımı aldı, çok uzun yıllar.
Çok zamanın var mı?
Çok konuşmuyordu
Birçok insan.
pek yazı yazmamışız
yahu çok var yani kısacası
Ve oldukça çoğunu görüyoruz.
Yapmam gereken çok şey var.
Onlar çok şey kaybetti.
Senden çok şey öğrendim.
Ben çok şey öğrendim.
Bu birçok kişiyi şaşırttı.
- Sizin hakkınızda çok şey duydum.
- Senin hakkında çok şey duydum.
Fadıl çok fazla biliyor.
Bu birçok kişiye yardımcı olacak.
ben de saklanmayı seçerdim.
Fazla bir şeyimiz yoktu,
Oynayarak, çok şey öğrendik.
Onlar buna miktarda sahipler.
Seçenek bol.
Onlara bir sürü şey eklediler.
Yani, pek bir şey yok.
Beni şeytanlaştırmaya çalışanlara,
çok fazla bir furya patlamıştı
Bir çok insan duyarlı tabi
Ve daha birçoğu.
Senin hakkında oldukça çok şey duydum.
- Birçok kitabın var.
- Çok sayıda kitabın var.
Bugün yapacak çok işim var.
Çok sayıda işletme kapandı.
O, birçok övgü aldı.
O bana senin hakkında çok şey anlattı.
Onların bir sürü öğrencisi var.
Onun bir sürü köpeği var.
- Benim bir sürü ev ödevim var.
- Çok ödevim var.
- Benim çok ödevim var.
- Bir sürü ödevim var.
- O aşırı para harcıyor.
- Onun bir sürü parası var.
Senin bir sürü arkadaşın var.
Bol miktarda su iç.
- Onun birçok kitabı var.
- Bir sürü kitabı var.
Birçok ağaç yıkıldı.
Arkadaşlığın benim için çok şey anlamına geliyor.
Bir sürü sorum var.
neyse daha bizim NASA ya gitmemize çok var. çok!
Parkta çok sayıda hayvan vardır.
ve gelecekte daha da çoğu göç edecek.
Çünkü Paul gibi erkeklerin dinlemesi
Doğru! Çok fazla saç.
Bende bu hikâyelerden çok var.
Bunlardan çok sayıda toplayıp
Bunlardan çok sayıda toplayıp...
Bir sürü şey hakkında düşündüm.
Tabii şu sıralar çok değil.
çok fazla saldırıya maruz kaldılar.
çünkü bunda çok emeğimiz vardı.
-İş ağır mı? -Çok ağır.
Bu kayaların çoğu kolayca parçalanıyor.
Çevrede bunlardan çok gördüm.
Yani çok fazla enerji gerektiriyor.
Yani bir çok fikir var
bunlardan toplumda bolca vardır
Ama çoğu kurgu değil.
Bir insanı küçük düşürüp onunla alay etmekten,
Etrafımızdaki açık alanda çok şey var
bir sürü kısıtlamam vardı.
Kyoto birçok turist tarafından ziyaret edilir.
Öğrenciler birçok şiiri ezberledi.
Arabam çok benzin yakar.
Bill'in birçok arkadaşı var.
Pek çok hata yaptın.
Haber büyük karışıklık yarattı.
Dük bir sürü arazi tutuyor.
Onun çok sayıda mutsuz deneyimleri oldu.
Yapacak çok şeyim var.
Bir sürü yeni fabrikalar açtım.
Ondaki çoğu şeyi ortaya çıkardım.
Ann'in birçok arkadaşı var.
Onun bir sürü İngilizce kitabı var.
Turistler birçok fotoğraf çektiler.
Çok sayıda turist buraya gelir.
Yapacak bir sürü işim var.
Bacaklarım uzun bir yürüyüşten sonra zarar görür.
Bugün yapacak çok şeyin var mı?
Anne'in birçok hayranları var.
Çok fazla kahve içiyorsun.
Yunan kültürü hakkında çok şey öğrendim.
Sir William fazla konuşmadı.
Tom'un pek çok kitabı yok.
Burada çok fazla çöp var.
Leyla çok kan kaybetti.
Leyla'nın çok sayıda düşmanı vardı.
Ben yemek yaparım, ama çok zevk almadan.