Translation of "منه" in Turkish

0.024 sec.

Examples of using "منه" in a sentence and their turkish translations:

دعك منه

Sedece gitmesine izin verin

جزء منه فقط

sadece bir kısmını

والغرض منه بالكامل

ve amacı ise tamamen

ونرى الكثير منه.

Ve oldukça çoğunu görüyoruz.

هي أذكى منه.

O, ondan daha zeki.

غنَّتْ أفضل منه.

O, ondan daha iyi şarkı söyledi.

بل للتقليل منه.

minimize etmek olmalı.

طلبت منه المساعدة.

O, ondan yardım istedi.

لم تزوّجتي منه؟

Neden onunla evlendin?

- يقوم توم بما يُطلب منه.
- يفعل توم ما يُطلبُ منه.

Tom ondan isteneni yapar.

لكن حاجتنا اليوم منه،

Ancak bugünkü amacımız doğrultusunda

‫عليك أن تحترس منه.‬

Bunlara karşı dikkatli olmalısınız.

بقيتنا تتمكن منه بالتأكيد.

yapabilir diye düşündüm.

ربما تطلب منه الشجاعة

belki de ondan cesaret aldı

إصدارات مختلفة قليلاً منه

onun biraz daha farklı versiyonları

لأنه أقوى منه جسديا

Fiziksel olarak ondan güçlü olduğu için

كرجل يسخر منه الناس

İnsanların dalga geçtiği adam olarak

طلبت منه فتح النافذة.

- Ona pencereyi açmasını rica ettim.
- Camı açmasını istedim.

إنها أثقل منه بكثير.

O, ondan çok daha ağırdır.

انا اصغر منه بسنتين

Ondan iki yaş daha gencim.

سُرق مدّس سامي منه.

Sami'nin silahı ondan çalındı.

- بإمكانك أن تطلب منه المساعدة.
- يمكنك أن تطلب منه أن يساعدك.

Ondan yardım isteyebilirsin.

- طلبت منه أن يبعث إلينا بالكتاب.
- طلبت منه أن يبعث الكتاب إلينا.

Ondan bize kitabı göndermesini istedim.

‫ولكن هذا... لا فائدة منه.‬

Ama bundan... Pek hayır yok.

تابعت الأمر وكنت جزءًا منه.

Başından beri bizzat gördüm,

لم نتمكن من الانتهاء منه

Öve öve bitiremedik ha

لم تُسْمَع منه كِذبة أبدا.

O hiç yalan söylemedi.

أنا إقترضت هذا الكتاب منه.

Bu kitabı ondan ödünç aldım.

أنت تسبح أفضل منه بكثير.

Ondan çok daha iyi yüzebilirsin.

فعل ما طلبت منه تماماً.

Ona yapmasını söylediğim şeyi tam olarak yaptı.

إني أنتظر اتصالاً هاتفياً منه.

Onun telefon aramasını bekliyorum.

طلبت منه ألا يقود بسرعة.

Ona çok hızlı sürmemesini rica ettim.

تعال و تناول منه قليلا.

Gel ve biraz al.

هناك شيء يمكنك فعله للتخفيف منه.

onu azaltmak için yapabileceğiniz bir şey var.

أوقف التحدث مع النفس، السلبي منه.

Olumsuz olan öz-konuşmayı bırakın.

‫هذا المخلوق يُخاف منه منذ قرون.‬

Bu yaratık yüzyıllardır korku salmıştır.

‫تريد أن تقفز منه بالحبل؟‬ ‫حسناً.‬

Halat mı diyorsunuz? Pekâlâ.

وعثرت على ما هو أكثر منه.

çok daha fazlasına sahip oldum.

بعض مستخدمي YouTube يكسبون عيشًا منه

Bazı youtuberlar sadece bunun üzerinden geçimini sağlıyor

والسرطان الذي أُعاني منه ليس شرسًا.

Kanserim agresif değil.

طلبت منه أن يوصلني إلى المنزل.

Onun beni eve götürmesini rica ettim.

كلّمه و اطلب منه أن يعود.

Onunla konuş ve geri dönmesini söyle.

هو مسألة تتعلق أكثر بالحياة منه بالموت.

çoğu zaman hayatla ölüm arasındaki fark.

‫لا خوف منه.‬ ‫يمكنه أن يشم رائحتي.‬

Bir şey olmaz. Kokumu alabiliyor.

‫سنستخرج منه أكثر قليلاً.‬ ‫ثم سنتحرك ثانية،‬

Pekâlâ, biraz daha çıkartacağız. Sonra yola devam edeceğiz.

وتلقيت هذه الرسالة النصية منه بعد أسبوعين،

Birkaç hafta sonra bir mesaj yolladı,

تعلم كيف يتكيف مع الحياة قليلاً منه

ondan biraz hayata uyum sağlamayı öğrendi

ولكن مرة أخرى ، هرب منه بلوخير بصعوبة.

Ama bir kez daha, Blücher az da olsa ondan kaçtı.

يساعد سامويل كل شخص يطلب منه المساعدة.

Samuel ondan isteyen herkese yardımcı olur.

ليس لدى أي شخص مناعة طبيعية منه

Kimsenin doğal bir bağışıklığı yok.

طلبت منه أن يكون هنا عند السادسة.

Onun altıya kadar burada olmasını rica ettim.

بقدر انغماسك فيه، بقدر ما ستستفيد منه.

Ne kadar çok katılırsan, o kadar çok geri alırsın.

- أنا خائف جدّا منه.
- أنا أخافه جدّا.

Ondan çok korkuyorum.

فإنه يعرف شخصًا قريبًا منه، يعاني من الإدمان.

ona yakın birinin bağımlı olma ihtimali var.

وكذلك جعل الناس يشعرون بالفخر لكونهم جزء منه.

insanları parçası olmaktan gururlandırmada çok önemlidir.

فبناء علاقة مع شخص ما تطلب منه المال

para istediğiniz biriyle ilişki kurmak

محاط بحزام من الشوك ويصدر منه نور سماوي،

Dikenlerle süslenmiş ve göz alıcı bir ışık yayan kalp

وليس كشيء ينبغي عليه أن يشعر بالخزي منه.

ve utanması gereken şeyler asla değildi.

‫تريد أن أقفز منه؟‬ ‫هذا طريق طويل للأسفل.‬

Atlamak istiyorsunuz! Bu uzun bir mesafe.

‫يبدو أن هناك مدخل آخر.‬ ‫ربما دخلت منه.‬

Bir giriş daha varmış gibi görünüyor. Yılan içeriye muhtemelen böyle girdi.

أما اليوم، فأقل من 10 بالمئة يعانون منه.

Bugün ise %10'dan daha azı bu durumda.

‫وفي قربها منه...‬ ‫يداهمها مرة أخرى خطر محدق.‬

Dokunacak mesafeye geliyorlar ki... ...bir kez daha tehlike ortaya çıkıyor.

لا يوجد شيء تخاف منه. لأن الاحتياطات بسيطة.

Sadece korkulacak bir şey yok. Önlemi basit çünkü.

لا ، لا أستطيع أن أصدق أي كلمة منه.

Hayır, tek kelimesine bile inanamıyorum.

توم لا يقوم دائما بما ينتظره منه الآخرون.

Tom her zaman diğerlerinin beklediği şeyi yapmaz.

- لا أحد طلب منه ذلك.
- لا أحد سأله.

Ona hiç kimse sormadı.

علي التخلص منه . لا مزيد من الفيس بوك

Ondan kurtulmak zorundayım. Daha fazla Facebook yok, bunu yapmıyorum.

ما هو أفضل مكان يمكن شراء اللّحم منه؟

Et almak için en iyi yer nerededir?

‫يبدو أن هناك مدخل آخر.‬ ‫ربما دخلت الأفعى منه.‬

Bir giriş daha varmış gibi görünüyor. Yılan içeriye muhtemelen böyle girdi.

ليس لديها النية لتغيير الوضع الذي يربحون منه أكثر،

ana kar alanları olan düzeni değiştirmeye hiç niyeti yokken

‫يمكنني أن أستخرج ‬ ‫أكبر كم ممكن من السوائل منه.‬

sonra istediğim kadar sıvı çıkartabilirim.

‫انظر، ترى كل هذا السائل...‬ ‫يبدأ في النزول منه.‬

bu sıvıların çıkmaya başladığını görebilirsiniz.

طبعا الاعتقال أمر لا مفر منه في هذه الحالة

Tabi bu durumda tutuklanmak kaçınılmaz oluyor

وبينما كان يندفع إلى الأمام ، انتزع مساعدوه السلم منه ،

İleri atılırken yardımcıları ondan merdiveni kaptı

- أعطاها كل ما ابتغته .
- يعطيها كل ما تطلبه منه.

İstediği her şeyi ona verir.

- إنه آخر من أطلب منه المساعدة فهو شخص لا يعتمد عليه.
- إنه آخر من أطلب منه المساعدة لأنه شخص لا يعتمد عليه.

O tamamen güvenilmez olduğu için yardım isteyeceğim son kişi odur.

‫سيقودك في النهاية إلى الناس.‬ ‫حسناً، لنبق بالقرب منه الآن.‬

Önünde sonunda sizi insanlara götürür. Pekâlâ, şimdi buna yakın duralım.

‫وزنها أكبر منه بـ20 بالمئة،‬ ‫لذا يستهلك تثبيتها كل قواه.‬

Dişi, kendisinden yüzde 20 daha ağır olduğundan onu zapt etmek için var gücünü kullanmalıdır.

النظام السوري المصابين منه مع الايام توسع نفوذ ايما لتتدخل

bundan etkilenen Suriye rejimi günlerle genişledi, Emma'nın etkisi müdahale ederek genişledi.

اكثر وبسرعة. وهو الامر الذي يتخوف منه علماء وخبراء الصحة.

yayılmasına yardımcı olur . Bilim adamlarının ve sağlık uzmanlarının korktuğu bir şey.

مكملٌ لشروط عقد الزواج الشرعي والهدف منه الحد من انتشار

sözleşmedir. Yasal evlilik ve amacı, Mısır'dan gelen resmi rakamların

بل و سألني أيضا إن كنت راغبة في الزّواج منه.

Bana kendisiyle evlenip evlenmeyeceğimi bile sordu.

لم يكن متوقعًا منه القدرة على التحرك في العالم المادي وحسب،

Sadece fiziksel dünyayı değil,

‫أستخدمه في ترشيح المياه،‬ ‫وفي تصفية الطين الطري لأستخلص منه السوائل،‬

Yani, suyu süzmek için kullandım, sıvı elde etmek için çamur süzdüm,

ولكن آسف يا والدي، كطفل لقد استأتُ منه لأجل هذه التعليمات،

Üzgünüm baba, çocukken ona bunun için kırılmıştım

لأكون الحارس الوحيد الذي اقتربت الكاميرا منه على التلفاز تلك الليلة.

O gece TV'de yakın çekim yapılan tek güvenlik bendim.

لكن ذلك لم يكن هو الغرض منه، ولم يكن من أجل العبيد،

Fakat amacı bu değildi. Asansör köleler için değil,

بعد سماع المصير الرهيب الذي عانت منه حلب، استسلمت بقية سوريا في أواخر مارس

Halepin korkunç kaderine tanık olan Suriyenin kalanı Mart sonunda teslim oldular.

بمبادرة منه ، أطلق ناي سلسلة من هجمات سلاح الفرسان في وقت مبكر جدًا ... وفشل

Ney kendi inisiyatifiyle çok erken bir dizi kitlesel süvari saldırısı başlattı… ve

‫مع فك قوي جداً ولدغة أكثر ألماً‬ ‫من لدغة الأفعى،‬ ‫إنه حيوان مفترس يُخاف منه.‬

Çenesi çok güçlüdür ve ısırığı yılandan çok acı verir, korkulacak bir avcıdır.

‫ولكن يجب أن أتناول الكثير من هذا الشيء‬ ‫للحصول على قدر جيد من الطاقة منه.‬

Ama kayda değer bir enerji almak için bundan çok fazla miktarda yemem lazım.

وكانت خطته هي العودة من الطريق التي جاء منه، حيث كان يعرف بالفعل وضع الأرض.

...ve onun planı arazi yapısını bildiği yol olan geldiği yoldan geri dönmekti.

‫لكن الأمر العجيب هو أننا كلما اقتربنا منه،‬ ‫ندرك أننا متشابهان جدًا من نواح كثيرة.‬

Ama gariptir ki onlara yaklaştıkça birçok açıdan çok benzediğimizi fark ediyorsun.

لا أريد أن تتسرب منه الدماء ، هل يمكن لشخص ما أن يأخذ شعري بلطف ويسحبه فوق

olabilir, bir adam kafası edilecek diz çökmek yapar ve o ben biraz

الخاص ، وقادت تدريجياً في الجناح الأيسر للعدو ... مما ساعد على جعل الانسحاب النمساوي أمرًا لا مفر منه.

başlattı , yavaş yavaş düşmanın sol kanadını sürerek… Avusturya'nın geri çekilmesini kaçınılmaz hale getirmeye yardımcı oldu.

لذلك حصلوا على Vöggr وتم استدعاؤه ، وطلب منه أداء قسم الولاء لـ Hjorvard ، وأعطاه Hjorvard سيفه ليقسم

Böylece Vöggr'ü alırlar ve o yukarı çekilir, Hjorvard'a bağlılık yemini etmesi istenir ve Hjorvard