Translation of "‫أن" in Turkish

0.015 sec.

Examples of using "‫أن" in a sentence and their turkish translations:

آمل أن يستطيع أن يأتي! أود أن أراه.

Onun gelebileceğini umuyorum! Onu görmek istiyorum.

- أين تظن أن علينا أن نمكث؟
- أين تظن أن علينا أن نبقى؟

Nerede kalmamız gerektiğini düşünüyorsun?

أن تعيش هو أن تشعر

Yaşamak hissetmektir.

بمجرد أن تدرك أن لديك تحيزًا،

"Sıska insanları sevmem"gibi

- عليك أن تجربه.
- أنصحك أن تجربه.

Onu mutlaka dene.

ينبغي أن تدرك أن هذا جد.

Anlaman gerekir, bu ciddi.

- عليك أن تسامحني.
- عليكِ أن تسامحيني.

Beni affetmek zorundasın.

- بمجردٍ أن بدأتَ يجب أن تستمرَّ.
- بمجردٍ أن بدأتِ يجب أن تستمرّي.
- بمجردٍ أن بدأتُم يجب أن تستمرّوا.
- بمجردٍ أن بدأتنَّ يجب أن تستمرِرنَ.
- حالما تبدأ عليك أن تستمرَّ.
- حالما تبدأ عليك الإستمرارُ.
- حالما تبدأ عليك اكماله.

Bir kez başladın mı, devam etmelisin.

- بإمكانك أن تطلب منه المساعدة.
- يمكنك أن تطلب منه أن يساعدك.

Ondan yardım isteyebilirsin.

‫أن تملأها.‬

iyi olacaktır.

أود أن...

Ben buna -

أريد أن أطلب منكم أن تفكروا بهذا:

Sizden şunu düşünmenizi rica ediyorum:

هل يمكنكم أن تروا أن الانتقام الجميل

En tatlı intikamın,

بمجرد أن نفهم أن الأشخاص الذين يشبهوننا

Irkçılık düşüncesinin en başta bizim gibi görünen

ينبغي أن تبنيك كلماتهم لا أن تهدمك.

Kelimeleri sizi kuvvetlendirmeli, moralinizi bozmamalı.

مما يعني أن من الممكن أن نغيرها.

yani bunu değiştirebiliriz.

نعرفُ أن الناس تحب أن تخبز معًا،

İnsanların birlikte yemek pişirmeyi sevdiklerini biliyoruz

ويمكننا أن نقولها تقريبًا دون أن تتعثر

ve bunları neredeyse takılmadan diyebiliriz

يجب أن تحاول أن تكون أكثر أدباً.

- Daha kibar olmayı denemelisin.
- Daha kibar olmaya çalışmalısınız.

- أريدك أن تجرّبَهُ.
- أريدُك أن تجرّب ذلِكَ.

Bunu denemeni istiyorum.

أفضّل أن أموت بدلا من أن أستسلم.

Pes etmektense ölmeyi tercih ederim.

- أتود أن أساعدك؟
- هل تريدني أن أساعدك؟

Sana yardım etmemi ister misin?

ينبغي أن يفهم الناس أن العالم يتغير.

İnsanlar dünyanın değiştiğini anlamalılar.

يمكن أن تلاحظ أن استخدام هذه العبارة

Bu ifadenin kullanımının doksanlı yılların

علينا أن نوقف هذا قبل أن يحدث.

Bunu gerçekleşmeden durdurmamız lazım.

يريد توم أن يراك قبل أن تغادر.

Tom, sen ayrılmadan önce seni görmek istiyor.

- أتمنى أن تتقبل طلبي.
- أتمنى أن تتقبلي طلبي.
- أتمنى أن تتقبلوا طلبي.

Benim isteğimi kabul edeceğinizi umuyorum.

هل يمكنكم أن تعترفوا أن غضبكم موقَدٌ بالألم؟

öfken acılarından besleniyor, bunu kabul eder misin?

وبالطبع نعلم أن أن الملاكمة هي رياضة خطرة

Boksun tehlikeli bir spor olduğunu tabii ki biliyoruz.

يجب أن يحصل على تعليم جيد، أن يتثقف،

iyi bir eğitim almalıdır, kültürle donatılmalıdır, bezenmelidir.

بعد أن تقوم بذلك عليك أن تصبح جدياً.

Bunu yaptıktan sonra gerçekten konuşun.

أن هؤلاء الأطفال يجب أن يتعلموا شيئا آخر.

her gün bu çocukların öğrenmesi gereken bir şey oluyordu.

لأنني علمتُ أن الأمور يمكن أن تكون أفضل.

çünkü işlerin daha iyi olabileceğini biliyordum.

هي أن العلاج الهرموني يمكن أن يكون مفيدًا

hormon tedavisinin, ateş basması gibi bazı semptomları

وتستطيع أن تخبرك أن كانت تبتسم ام لا.

Kadının gülümsediğini size söyleyebilir.

أعتقد أن الأشخاص المرتبطين بالجمارك يجب أن يغيبوا

zannediyorum gümrükle bağlantılı kişilerin kaçırması lazım

أن الزلزال كان يمكن أن يكون كبيرا ومدمرا

o deprem büyük ve yıkıcı da olabilirdi

- عليك أن تدرس بجدّ.
- عليك أن تدرس جاهداً.

Sıkı çalışmalısınız.

- عليك أن تذهب.
- عليك الرحيل.
- عليك أن ترحل.

Gitmek zorundasın.

- سيكون عليها أن تنتظره.
- سيستوجب عليها أن تنتظره.

O onu beklemek zorunda kalacak.

- أود أن أطرح سؤالاً.
- أود أن أسأل سؤال.

Bir soru sormak istiyorum.

هل يمكننا أن ننسى أن ذلك قد حدث؟

Onun olduğunu unutabilir miyiz?

أفضّل أن أتضوّر جوعاّ على أن أقوم بالسرقة.

Çalmaktansa açlıktan ölmeyi yeğlerim.

- عليّ أن أشتري واحدة.
- لابد أن اشتري واحدة.

Ben bir tane almalıyım.

- يرغب أن يلتقي بك.
- يريد أن يلتقي بك.

O seninle tanışmak istiyor.

- كاد أن يُغمى عليها.
- كادت أن تفقد وعيها.

O neredeyse bayılacaktı.

- يستطيع طفلك أن يسير.
- يستطيع طفلكم أن يسير.

Bebeğin yürüyebilir.

- يستطيع طفلهم أن يسير.
- يستطيع طفلهن أن يسير.

- Bebekleri yürüyebilir.
- Bebekleri yürüyebiliyor.

- أحب أن أقرأ الكتب.
- أحب أن أقرأ الكتب

- Kitap okumayı seviyorum.
- Kitap okumayı severim.

- سبق أن حادثت توم.
- سبق أن كلمت توم.

Tom'la zaten konuştum.

أُفضِّلُ أن أكون عصفورًا على أن أكون سمكة.

Bir balık olmaktansa bir kuş olmayı yeğlerim.

- عليك أن تلبس معطفا.
- عليك أن ترتدي معطفا.

Bir palto giymelisin.

- هدفي أن أصبح طبيباً.
- حلمي أن أكون طبيباً.

Amacım bir doktor olmak.

- كيف لي أن أعرف؟
- و كيف لي أن أعرف؟
- و كيف لي أن أعلم؟

Nereden bileyim?

- أنا اعتدت أن أفكر أنه من مسؤليتي أن أساعد توم.
- أنا اعتدت أن أفكر أنه من واجبي أن أساعد توم.

Tom'a yardım etmenin benim sorumluluğum olduğunu düşünürdüm.

قبل أن تتلاشى

geri çekildiğini görürsün.

" يجب أن نتحدث ،"

"Konuşmamız gerekiyor"

سأختار أن أحبك.

Seni sevmeyi seçiyorum,

أن يجعلوننا سعداء،

görevlendirdiğimiz sürece,

ولكن اعتبر أن

Ama bunu bir düşünün:

لأنه اتضح أن

çünkü ortaya çıktı ki

يجب أن نتغيّر.

Bunu değiştirmek zorundayız.

عليكِ أن تنجي.

Hayatta kalmak zorundasın.

‫يجب أن نسرع.‬

Acele etmeliyiz.

‫أن اللحم متعفن!‬

et çürümüş demektir!

‫نقاتل أن نطفو؟‬

Mücadele mi edelim, yüzelim mi?

أردت أن أبكي.

ağlamak istedim.

وبعد أن دخلته

İçeri girdim.

أن مجتمعها يزدهر.

Oranın halkı büyük gelişme kaydediyor.

أن يتم الأمر،

Bir şeye benzetecek olursam,

قررت أن أكتشف.

Öğrenmeye karar verdim.

وجدت أن ثُلثنا --

üçte birimizin

‫عليه أن يفعلها.‬

Şansını denemek zorunda.

‫يُستحسن أن تتحرك.‬

En iyisi devam etmek.

‫ما أن تشبع...‬

İyice doyduklarında da...

أن نعطيهم فحسب.

Sadece vermek.

سبق أن قال

söylemişti bile çoktan

يمكن أن تصمد

dayanabilirsek

أن ملكك ، ألكساندر ،

kralın Alexander

وعليّ أن أقول،

Şunu da söylemeliyim,

أريد أن أتعلّم.

Öğrenmek istiyorum.

عليك أن تتأسف.

- Özür dilemelisin.
- Senin özür dilemen gerekir.

تستحق أن تنجح.

Başarılı olmayı hak ediyorsun.

حاول أن تهدأ.

- Dene ve sus.
- Sakinleşmeye çalış.

يجب أن أساعدها.

Ona yardım etmeliyim.

أريد أن أقبلك.

Seni öpmek istiyorum.

آمل أن سيساعدني.

Onun bana yardımcı olacağını umuyorum.

أود أن أعرف.

Meraklıyım.

نسيت أن أسأله.

Ona sormayı unuttum.

علي أن أحاول.

Denemek zorundayım.

أريد أن أعيش

Ben yaşamak istiyorum.

أريد أن أنساها.

Onu unutmak istiyorum.

أريد أن أحلم.

Hayal kurmak istiyorum.

أريد أن أموت.

- Ölmek istiyorum.
- Ben ölmek istiyorum.

يجب أن أذهب.

Gitmeliyim.

أريدك أن تقرأه

Onu okumanı istiyorum.

أريد أن أنام.

Uyumak istiyorum.

عليّ أن أدرس.

Çalışmak zorundayım.