Translation of "يأتي" in Turkish

0.017 sec.

Examples of using "يأتي" in a sentence and their turkish translations:

‫يأتي الخطر.‬

...tehlike doğurur.

‫يأتي الليل بالراحة.‬

Gece herkes rahat bir nefes alıyor.

يأتي من الشامانية

Şamanizm'den gelmektedir

لم يأتي أحد.

Hiç kimse gelmedi.

لن يأتي أحد.

Kimse gelmiyor.

يأتي من خارج المسرح.

kibar bir yabancıya vereceğim.

وسوف يأتي التبصر لاحقاً

ve içgörü (anlayış) gelecek.

هنا يأتي دور التأمل.

İşte bu noktada meditasyon devreye giriyor.

حول كيف يأتي الأطفال.

bütün ana babaların ödü kopar.

لذا عندما يأتي دوري

Böylece sıra bana geldiğinde

إذا لم يأتي طفلنا،

bir saat içinde doğmazsa

وهنا يأتي دور الصين.

İşte bu noktada Çin devreye giriyor.

وهنا يأتي دور التربة.

İşte toprağın devreye girdiği yer:

ونأمل، عندما يأتي الناس،

Umarım, insanlar geldikçe

لن يأتي أليس كذلك؟

O gelmeyecek, değil mi?

من أين يأتي الصّبيان؟

Bebekler nereli?

إنهُ يأتي ليصنع مشكلة.

O, sorun çıkarmak için geldi.

آمل أن يأتي جون.

John'un geleceğini umuyorum.

توم يريد ان يأتي.

Tom gelmek istiyor.

قلت له أن يأتي.

Ona gelmesini söyledim.

يأتي السبت قبل الأحد.

Cumartesi, pazar gününden önce gelir.

يأتي الأحد بعد السبت.

Pazar, cumartesiden sonra gelir.

يأتي الاثنين بعد الأحد.

Pazardan sonra pazartesi gelir.

وهنا يأتي دور مشروع الكفالة.

Bu noktada projemiz devreye giriyor.

يبتلع كل ما يأتي أمامك

önüne gelen her şeyi yutuyor

وهنا حيث يأتي دور التحالف.

İşte arkadaşlık burada devreye giriyor.

يأتي البشر إلى نيبال لرؤيتها

insanlar bu dağı görmek için Nepal'e geliyor

ما يأتي سهلا يذهب سهلا.

Haydan gelen huya gider.

هل يريد توم أن يأتي؟

Tom gelmek istiyor mu?

سننتظر حتى يأتي توم هنا.

Tom buraya gelinceye kadar bekleyeceğiz.

يأتي مدرسنا إلى المدرسة بالسيارة.

Öğretmenimiz araba ile okula gelir.

لكن بالطبع حين يأتي الوقت المناسب،

Elbette doğru zaman geldiğinde

حسناً، هنا يأتي دور اقتصادنا المشترك،

Bu durumda paylaşma ekonomimiz devreye girer

الآن، الرأي المناقض يأتي من الرياضة.

Spor buna karşıt bir görüş sunuyor.

وكان أبي يأتي إلى كل مبارياتي

Babam tüm maçlarıma tişört giyerek gelir,

قد يأتي السر الحقيقي من هذا

asıl sır bundan kaynaklı olabilir

لماذا يأتي هذا السؤال إلى أذهاننا؟

Bu soru neden bizim aklımıza geliyor ?

غفوت قبل أن يأتي والدي للمنزل.

Babam eve gelmeden önce uykuya daldım.

لا أحد يأتي لزيارتي بعد الآن.

Artık hiç kimse beni ziyaret etmeye gelmiyor.

يأتي كل يوم لزيارة صديقه المريض.

O, hasta arkadaşını ziyaret etmek için her gün gelir.

يأتي واحد منها أو القليل كل مرة

Her seferde bir veya birkaç.

غير أنه يأتي من أي عائلة خاصة

onun dışında herhangi bir özel aileden geldiği

أليس لديك صديق يأتي متأخرا أم لا؟

ya geç gelip yada hiç gelmeyen arkadaşınız yok mu?

يمكن للسؤال أن يأتي إلى رأس الناس

insanların kafasına şöyle bir soru da gelebiliyor

مع شخص جديد يأتي كل ثمان ساعات.

her sekiz saatlik vardiyada yeni biri geliyor.

هو يأتي إلى طوكيو مرة في العام.

O, yılda bir kez Tokyo'ya gelir.

هل تظن حقا أن توم لن يأتي؟

Tom'un gelmeyeceğini gerçekten düşünüyor musun?

لم يأتي توم إلى الحفلة الليلة الماضية.

Tom dün gece partiye gelmedi.

هو يأتي إلى هنا كل ثلاثة أيام.

O her üç günde bir buraya gelir.

كان يأتي إلى هنا كي يتلقّ العلاج.

- Tedavi olmak için buraya geliyordu.
- O tedavi olmak için buraya gelirdi.

أعلم جيدا أن المكروه لا يأتي بمفده.

Talihsizliklerin asla tek başına gelmediklerini unutmuyorum.

لم يكن ينبغي على سامي أن يأتي.

Sami'nin gelmemesi gerekirdi.

‫وربما يأتي عقرب‬ ‫ويحاول التغذي على هذه الحشرات.‬

Belki bir akrep de gelir ve böceklerle beslenmeye çalışır.

الجزء الاخر من الجواب يأتي من طبيعة الصحافة،

Cevabın diğer bir kısmı da gazeteciliğin doğasından geliyor,

يتقدم من خلال تدمير كل ما يأتي أمامك

önüne gelen her şeyi yok ederek ilerliyor

شرارة يأتي في 28 يونيو، في مدينة سراييفو.

Kıvılcım 28 Haziran'da Sarajevo şehrinde patladı.

لم ترد ماري أن يأتي توم إلى الحفلة.

Mary, Tom'un partiye gelmesini istemedi.

آمل أن يستطيع أن يأتي! أود أن أراه.

Onun gelebileceğini umuyorum! Onu görmek istiyorum.

لن يأتي هذا الطفل الشبر ونص ليحدثني عن الرابتور.

Hani o bacak kadar çocuk gelip bana raptorlar hakkında ahkâm kesemez.

‫وربما يأتي عقرب ‬ ‫ويحاول أن يتغذى على تلك الحشرات.‬

Belki bir akrep gelip böcekleri yemek ister.

جزء من الجواب يأتي من علم النفس المعرفي لدينا.

Cevabın bir kısmı bilişsel psikolojide gizli.

يأتي المزيد من رجال الشرطة ، وتأتي الدبابات ، وتأتي المروحية

daha çok polis gelsin panzer gelsin helikopter gelsin diye

وفي تلك اللحظة يأتي سهم يطير من العدم ويضربه.

Ve o anda bir yerden bir ok uçarak gelir ve ona çarpar.

يأتي في اولوياتها انسحاب جميع القوات الاجنبية والمرتزقة من

. Önceliklerinden biri, tüm yabancı ve paralı askerlerin Libya'dan

بالاتفاقية الصينية التي يأتي الميناء رأس اولوياتها الا ان

limanın en tepesi olarak gelen Çin anlaşmasını imzaladı. öncelik, ancak

يأتي العديد من السياح الى هذه الجزيرة كل سنة .

Bu adaya her yıl birçok turist gelir.

عندما يأتي ذلك على شكل إحصائيات أو إعلان سياسي مباغت،

bunlar istatistiksel veya siyasi reklam aracı hâline geldiğinde

يأتي لأنقرة دون راحة، يجب على الشعب التركي أن يتوحد.

Ankara'ya geliyor ayağının tozuyla. Türk halkı bir birey olmalıdır,

لن تستطيع القيام بذلك وحدك. وهنا يأتي دور المقربين منك.

Bunu kendi başınıza yapamazsınız. O zaman arkadaşlarınız geliyor.

‫ولكن هذا يأتي بمخاطره.‬ ‫فأنت لا تريد أن تصاب بالمرض.‬

Ama riskleri de var. Hasta olmak istemezsiniz.

وهذا ليس سيئًا بالنسبة لشيء يأتي بالأساس من الفناء الخلفي.

Arka bahçenizden gelen bir şey için hiç de fena değil.

‫والأسماك تتغذى عليها.‬ ‫يأتي الكثير من نابشي الفضلات‬ ‫ليتغذوا عليها.‬

Ve balıklar onunla besleniyor. Bir sürü leşçi beslenmeye geliyor.

البلاد على حد وصفها فيما يأتي على عاتق الحكومة الانتقالية

sağlanana kadar varlığının devam edeceğini söylüyor

- النجاح لا يأتي من الكسل.
- النجاح لا يُجنى من الكسل.

Başarı tembellikten gelmez.

تتويبا: عندنا، الاهتمام بالتفاصيل أمر مقدس، و العقاب يأتي عاجلاً.

Tatoeba: Detaylara dikkatin kutsal olduğu yerde ceza hızlıdır.

إلقاء السلام، تبادل الحديث، الطريق، الصيدلية. يأتي هذا في النهاية.

Selam, muhabbet, cadde, eczane. İşte en son bu geliyor.

تلك التي لا يريدها أحد، تلك التي لا يأتي أحدٌ لالتقاطها.

hiç kimsenin istemediği ve gelip almadığı bir valiz,

لا يزال شخص ما يأتي "هذا ليس جيد بما فيه الكفاية،"

yine de birileri gelip "Bu yeterince iyi değil,"

الاقتصادية الذين يأتي على رأسهم ابو علي خضرة على سبعين بالمئة

. Esma'nın Suriye'deki imparatorluğu . Gözlemcilere göre Asma's

يحب توم أن يأتي إلى هنا كل سنة في يوم ميلاده.

Tom her yıl doğum gününde buraya gelmeyi seviyor.

الخيط الذي يحل هذا اللغز يأتي مرة أخرى من السجل الصخري القديم.

Bu bilmecenin ipucu yine antik kayaç kayıtlarından geliyor.

وأجبر الألمان أن يأتي إلى الإنقاذ، شن هجوم صرف الأنظار نحو وارسو.

Almanlar kurtarmaya zorlandı, Varşova'ya yönlendirme saldırısı başlattı.

لكنك لا تهتم بهم ولكن عندما يأتي طفلك للاستماع ، واو سوف يسجلون طفلي

ama sen bunları umursama ama çocuğun ders dinlemeye gelince vay benim çocuğumu kayıt ederler

يأتي جنبًا إلى جنب مع الرجل الذي يراه عدوًا ويعلن للعالم كله عدوًا

düşman olarak gördüğü ve düşman olarak tüm dünyaya ilan ettiği adamla yan yana geliyor