Translation of "ينتظر" in Turkish

0.004 sec.

Examples of using "ينتظر" in a sentence and their turkish translations:

الوالد ينتظر.

Babam bekliyor.

توم ينتظر.

Tom bekliyor.

إنهُ ينتظر.

O bekliyor.

أخبره بأن ينتظر

Ona beklemesini söyle.

ماذا ينتظر فاضل؟

Fadıl ne için bekliyor?

سامي ينتظر ليلى.

Sami, Leyla'yı bekliyor.

ينتظر توم ردًّا.

Tom bir cevap bekliyor.

‫ينتظر الأصلوت في هدوء.‬

...oselo işi ağırdan alıyor.

توم ينتظر في المطار.

Tom havaalanında bekliyor.

كان أحدهم ينتظر فاضل.

Fadıl için bekleyen biri vardı.

كان سامي ينتظر الحكم.

- Sami kararı bekliyordu.
- Sami karar için bekliyordu.

سامي ينتظر منذ أيّام.

Sami günlerdir bekliyor.

كان سامي ينتظر شيئا.

Sami bir şey bekliyordu.

كان سامي ينتظر استدعاءه.

Sami çağrılmayı bekledi.

كان سامي ينتظر أحدا.

Sami birini bekliyordu.

الوقت ينتظر و الوقت ينسى.

Zaman bekler ve zaman unutur.

أنا متأكّد أنّ الجميع ينتظر.

Herkesin bekliyor olduğuna bahse girerim.

كان سامي ينتظر في الخارج.

Sami dışarıda bekliyordu.

كان سامي ينتظر اتّصال ليلى.

- Sami, Leyla'nın çağrısını bekledi.
- Sami, Leyla'nın aramasını bekledi.

كان سامي ينتظر في مخبأ.

Sami saklanarak bekliyordu.

كان سامي ينتظر في العلّيّة.

Sami çatı katında bekliyordu.

كان سامي ينتظر خارج المحكمة.

Sami mahkeme salonunun dışında bekliyordu.

كان فاضل ينتظر الوقت المناسب بصبر.

Fadıl doğru anı sabırla bekledi.

كان فاضل ينتظر ليلى كي تدخل.

Fadıl, Leyla'nın içeri gelmesini bekliyordu.

كان سامي ينتظر في فندق مجاور.

- Sami yakındaki bir otelde bekledi.
- Sami yakındaki bir otelde bekliyordu.

‫ينتظر للإمساك بأي سلمون قد يسبح قربه.‬

Fazla yakınından geçen tüm somonları yakalamaya hazırdır.

كان فاضل ينتظر أن تتّصل به ليلى.

Fadıl, Leyla'nın kendisini aramasını bekliyordu.

- انتظر سامي ليلى.
- كان سامي ينتظر ليلى.

Sami, Leyla için bekledi.

عليه أن ينتظر حتى أحضر له بعض الحليب الساخن.

O, ona biraz ılık süt getirinceye kadar beklemek zorunda.

إنهُ لم يستطع أن ينتظر ليجرب لوح ركوب الأمواج.

Yeni sörf tahtasını denemek için sabırsızlanıyordu.

- انتظر سامي بالجوار.
- كان سامي ينتظر بالقرب من هناك.

Fadıl yakında bekledi.

لا أحد ينتظر منك أن تكون مثيرا طوال الوقت.

Kimse senin her zaman ilginç olmanı beklemiyor.

البعض يحب أن يكافئ نفسه، وأن لا ينتظر هدية من أحد.

Bazıları kimseden hediye beklemeden kendisini ödüllendirmeyi sever.

بما أنه كان عدوا لروما، لم ينتظر حنبعل طويلا قبل أن يتصرف

Roma'nın yeminli düşmanı olan Hannibal'in harekete geçmesi çok uzun sürmedi.

لا يستطيع توم أن يقرر هل يشتري حاسوبًا جديدًا الآن أم ينتظر بضعة أشهر.

Tom yeni bir bilgisayarı şimdi mi alacağına ya da birkaç ay daha mı bekleyeceğine karar veremiyor.