Translation of "يبقى" in Turkish

0.004 sec.

Examples of using "يبقى" in a sentence and their turkish translations:

الذي يبقى مستمرًّا.

çember bozulmamış kalıyor

يبقى الباب مفتوحا.

Kapı açık kalır.

لا يبقى على الأرض

sabit üzerinde durmuyor yani

يبقى إقليمًا ويختفي بعد فترة

bölgesel olarak kalıyor ve yok oluyor bir süre sonra

التّلفاز يبقى مُشغّلا طِوال اليوم.

Televizyon bütün gün açık.

مناخ يبقى لطيفاً لأكثر من دهر...

sonsuzluk için iyi huylu kalan bir iklim.

لأنّهم يريدون أن يبقى الوضع على حاله.

çünkü mevcut durumun kalmasını istiyorlar.

أولا، شكل الدول عليه يبقى غير متغير

İlk olarak, genellikle ülkelerin şeklini korur.

لماذا لا يبقى فقط بداخلنا حتى الدورة القادمة؟

Ya da neden bir dahaki döngüye kadar orada kalmıyor?

إلا أن ذلك يبقى مشكلة صحية كبيرة وعامة

bu hala büyük bir genel sağlık sorununu oluşturuyor,

هذه القرى الريفية يبقى بها كبار السن فقط،

kırsal kesimlerde sadece kendilerini sefil yoksulluktan

‫تم الأمر بنجاح.‬ ‫لكن من الأفضل ألا يبقى.‬

Başardı. Ama orada çok oyalanmasa iyi eder.

ولكن هناك شخص لا يبقى في ذلك المنزل

Ama o evde kalmayan bir kişi var ya

ومطالباتٍ شعبيةٍ لاتمامه يبقى متوقفة وتبقى الرمال بحاجة

ile bunu tamamlamaya yönelik halk talepleri arasında, durmuş durumda olan ve kum ihtiyacı olan

- يظل سبب انتحاره لغزا.
- يبقى سبب انتحاره لغزا.

Onun kendini niçin öldürdüğü hâlâ bir sır.

وبالرغم من كونه مقصوصا على طوله، يبقى قطعة واحدة.

boylu boyunca kesilse de bir parça kalır.

من دون الهواء ، لن يبقى شيء على قيد الحياة.

Havasız hiçbir şey yaşayamazdı.

تخيل أن تستيقظ يوماً ولا تجدها الأمر لن يبقى خيالاً

Kutupların buzlarının erimesi ve insanları yok

إذا طفت القطرة، ثم تبخرت، يبقى الفيروس خارجًا في الهواء

Bir damlacık havada süzülür ve sonra buharlaşırsa bu virüsün bir süreliğine

في هذه الحالة ، يمكننا القول أن الروح فقط هي التي تخرج إلى الرحلة الزمنية ، أي أن الجسد يبقى ويذهب الروح.

Bu durumda ise zaman yolculuğuna sadece ruh çıkar diyebiliriz yani beden kalır ve ruh gider

ولا بد أن تكونوا على علم بأننا لا نريد من جيشنا أن يبقى في أفغانستان ولا نسعى لإقامة قواعد عسكرية هناك

Yanlış yapmak yok: Biz birliklerimizi Afganistan'da tutmak istemiyoruz. Biz orada askeri üs aramıyoruz.