Translation of "الوضع" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "الوضع" in a sentence and their turkish translations:

عن ذلك الوضع .

olduğunun işaretleridir.

انظروا، تخيلوا الوضع.

Bakın ortamı bir hayal edin.

الوضع يزداد سوءا،

daha da kötüleri olmakta,

تخيلوا الوضع التالي.

Şu durumu hayal edin:

هذا هو الوضع.

Durum bu.

- تحسنت.
- تحسن الوضع.

Daha iyi oldu.

يجدر بي تصحيح الوضع.

Durumu düzelteceğim.

انظروا إلى الوضع وقتها.

Bakın ortam şu.

‫لكن ليلًا...‬ ‫الوضع مختلف.‬

Ama geceler... ...ayrı bir hikâye.

مهما كان الوضع المريب

şüphelendirici bir durum neyse

حتى هنا هو الوضع

Yani burada şöyle bir durum var

فينا ، الوضع مختلف قليلاً.

Bizde ise durum birazcık farklı

لأن الوضع الحالي سيء

Çünkü mevcut durum kötü.

خرج الوضع عن السّيطرة.

- Durum kontrolden çıktı.
- Durum çığırından çıktı.

لأنه كان الوضع الراهن حينها.

Bu, ayrıca sürer durumdu.

لكن يمكننا إصلاح هذا الوضع.

ama bu şekilde olmak zorunda değil.

لا يحسن الوضع، أليس كذلك؟

Tabii bu durumu daha iyi hâle getirmiyor.

لدينا أيضا مثل هذا الوضع

birde şöyle bir durum var

إذا استطعنا مواكبة هذا الوضع

bu duruma ayak uydurabilirsek

أنها كانت قلقة بخصوص الوضع أيضًا.

bu yüzden durumun onu da kaygılandırdığı görmek zor değildi.

وانتشرت بشكل كبير مما غير الوضع.

bu yayıldı, sonra dönüşüm geçirdi.

وخصوصاً عندما يتكلمون ضد الوضع السائد.

bastırmak ve muhalifleri dışlamak için kullandılar.

أتمنى لو كان الوضع بهذه البساطة

Keşke durum bu kadar basit olsaydı

ماذا لو كان الوضع أكثر خطورة

peki ya durum daha ciddi ise

ضحك الناس كثيرا في هذا الوضع

İnsanlar bu duruma çok güldü

سنكون قادرين على رؤية هذا الوضع

bu durumu görebileceğiz

لذا من الضروري إدراك خطورة الوضع.

Bu yüzden durumun ciddiyetinin artık farkına varmak gerekiyor

افسحوا الطّريق. إنّ الوضع غير آمن.

Yolu boşaltın. Güvenli değil.

تعتقد "ميلاني" أن الوضع سيء جدا.

Melanie durumun çok kötü olduğunu düşünüyor.

عندها تدركون كم هو الوضع مرعب حقًا.

durumun ciddiyetini anlayabiliriz.

لأنّهم يريدون أن يبقى الوضع على حاله.

çünkü mevcut durumun kalmasını istiyorlar.

بسبب هذا الوضع ، تقترب الخفافيش من الناس

işte bu durum yüzünden yarasalar insanlarla yakınlaşıyor

التقى هذا الوضع مثل الأول في أوروبا.

Avrupa'da ilk bizim gibi karşıladı bu durumu.

يمكن لهذا الرجل الخروج من هذا الوضع

Bu adam bu durumdan kurtulabilmek için

‫ثم يفكّر السلطعون قائلًا: "حسنًا، الوضع آمن".‬

Sonra yengeç "Her şey yolunda." diye düşünerek

لا أعلم، بالنسبة لي فإن الوضع مقلق للغاية.

Bilemiyorum, bence oldukça rahatsız edici bir durum.

لا يوجد عندهم أية نية في تغيير الوضع.

Düzeni değiştirmek gibi bir gayeleri yok.

كم شخص منا يعرف رجالا في هذا الوضع؟

Kaçımız bu durumda bir erkek tanıyor?

ويمكنهم فعل أى شيء فى هذا الوضع المقلوب.

Ve bu tersyüz pozisyonda neredeyse her şeyi yapabiliyorlar.

وضع العمل لحالات الاختلاف كما هو الوضع اليوم،

İşyerlerinde çeşitlilik, bugün görüldüğü üzere

كيف هو الوضع لشخصٍ عادي عندما يواجه محكمة.

ortalama bir insan için mahkemeye gitmenin nasıl olduğunu anlatayım.

ضحك الجميع ومرت. هل مازال الوضع كما هو؟

herkes güldü geçti. durum peki hala aynı mı?

قد يكون هناك من يربط هذا الوضع بالإسلام.

Bu durumu İslamiyetle bağdaştıranlar olabilir aranızda

ممارسة إيطاليا خاطئة لأنهم بالفعل في هذا الوضع

İtalya'nın uygulaması yanlış ki zaten bu durumdalar

ولكن لأول مرة في الأغنياء ، يتأثر هذا الوضع

Fakat ilk defa zenginlerde bu durumdan etkileniyor

ليس لديها النية لتغيير الوضع الذي يربحون منه أكثر،

ana kar alanları olan düzeni değiştirmeye hiç niyeti yokken

أنهى هذه المدرسة ، ولم يخبر أحدا عن هذا الوضع

bu okulu bitirdi kimseye haber vermedi bu durumu

أبلغ أحد الصحفيين على الفور عن الوضع في تركيا

O gazeteci durumu hemen Türkiye'ye bildirdi

ولكننا بحاجة إلى السفر عبر الزمن لحل هذا الوضع

fakat bu durumu çözebilmek için adeta bir zaman yolculuğuna ihtiyacımız var

الآن دعونا نلقي نظرة على الجانب الخطير من الوضع

şimdi birde durumun ciddi tarafından bakalım

الوضع الحالي تقريبا قريب من تأثير الحرب العالمية الثانية

İkinci Dünya Savaşının etkisine yakın neredeyse şu anki durum

لكن الوضع العام في إسبانيا كان يتدهور بشكل مطرد.

Ancak İspanya'daki genel durum giderek kötüleşiyordu.

استمرت الحرب ، وبحلول يناير 1814 ، نابليون بدا الوضع أسوأ.

Savaş devam etti ve Ocak 1814'e kadar Napolyon durum daha da kötü görünüyordu.

بمجرد ارتفاع منسوب المياه. كما سيكون الوضع مماثلاً بالنسبة

görülüyor . Durum Danimarka ve Belçika için de benzer olacak

أصبح الوضع سيئاً جداً، في ذلك الوقت أجلستني والدتي وقالت:

Bir noktada o kadar kötüleşti ki annem yanıma oturdu ve şöyle dedi,

هذا هو قوة الند للند في خلق الوضع الطبيعي الجديد.

İşte bu, yeni normaller yaratan birebir iletişimin gücüdür.

ولكن هذا الوضع تم توليفه مرة أخرى مع الإسلام و

Fakat bu durum yine İslamiyetle sentezleştirilip

لقد قلت للتو أن الوضع المالي لأسرته ليس جيدًا لأنه

Az önce de söylemiştim ailesinin maddi durumu iyi değil çünkü

ولكن سرعان ما وصلت الأخبار التي حولت الوضع على رأسه.

Ama kısa süre sonra durumu değiştiren haberler geldi kafasına.

البرازيل وفي اوروبا سيكون الوضع اكثر مأساوية فمدينة الضباب لندن

boğulacağı için Venedik şehri haritadan kaybolacağı için durum daha trajik

يبين الوضع في أفغانستان أهداف أمريكا وحاجتنا إلى العمل المشترك.

Afganistan'daki durum, Amerika'nın hedeflerini ve birlikte çalışmamız gerektiğini gösteriyor.

كان شخصاً مفيداً. لقد تعلمنا هذا الوضع من عملاق Yeşilçam آخر

yardımsever de bir insandı. Biz bu durumu başka yeşilçam devinden öğrendik

عندما ذهب إلى الكلية ، كان ستيف جوبز يعرف بالفعل هذا الوضع

Üniversiteye gittiğinde Steve Jobs bu durumu biliyordu zaten

مع هذا الوضع ، فإن أحد علامات الاستفهام في أذهاننا هو ذلك

Bu durumla bizim kafamızdaki soru işaretlerinden bir tanesi de şu

من غير المحتمل أن يكون توم قادراَ على التعامل مع الوضع

Tom'un durumun altından kalkabilmesi pek mümkün olmayacak.

ولكن كان هناك مثل هذا الوضع لدرجة أن الرجل فاسد في السجن

fakat öyle bir durum vardı ki hapishanede çürümüş olan bir adam