Translation of "حياته" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "حياته" in a sentence and their turkish translations:

- كرّس سامي حياته لله.
- كرّس سامي حياته للرّب.

- Sami ömrünü Tanrı'ya adadı.
- Sami ömrünü Allah'a adadı.

أعطى بلده حياته.

- Ülkesi için hayatını verdi.
- Ülkesi için canını verdi.

حياته مليئة بالمشاكل.

Onun hayatı sorun dolu.

أنقذ فاضل حياته.

Fadıl hayatını kurtardı.

واصل سامي حياته.

- Sami hayatına devam etti.
- Sami yaşamına devam etti.

فقد سامي حياته.

Sami hayatını kaybetti.

أنه لم ير شيئًا مضحكًا في حياته طوال حياته.

düşünen Jarl Erik .

بقي عازباً طوال حياته.

O, bütün hayatı boyunca bekar kaldı.

كرّسَ حياته كلّها للعلم.

Tüm yaşamını bilime adadı.

كلّف ذلك فاضل حياته.

Bu, Fadıl'ın hayatına mal oldu.

خشي فاضل على حياته.

Fadıl kendi hayatı için korkuyordu.

كان سامي يتمتّع حياته.

Sami hayatından zevk alıyordu.

خشي سامي على حياته.

Sami hayatı için korkuyordu.

لماذا تخلى جايسون عن حياته؟

Jason neden kendi canına kıydı?

‫منظره غريب مثل أسلوب حياته.‬

Görünüşü de hayat tarzı kadar gariptir.

‫مجرد التلامس كاف لإنقاذ حياته.‬

Hayatını kurtarmak için en ufak vücut teması yeterli.

اشتغل في فرنسا طوال حياته.

O hayatı boyunca Fransa'da çalıştı.

شعر فاضل بفراغ في حياته.

Fadıl hayatında bir boşluk hissetti.

لقد عقّدت عائلة سامي حياته.

Sami'nin ailesi onun hayatını karmaşık hale getirdi.

كان سامي يعتبر حياته ممتعة.

- Sami hayatın güzel olduğunu düşündü.
- Sami hayatın güzel olduğunu düşünüyordu.

استأنف سامي حياته في مصر.

Sami, Mısır'da hayatına yeniden başladı.

روى سامي لنا قصّة حياته.

Sami bize kendi hayat hikayesini anlattı.

ومع ذلك، قرر أن ينهي حياته.

ve fakat kendininkine son vermeyi seçti.

والالتزام، والنزاهة لعيش حياته وفق مبادئه،

kendini adamışlık ve ideallerine uygun bir hayat sürmesi gibi sebepler

وإزاء العقبات، عاش ليحكي قصة حياته،

ve bütün olanaksızlıklara rağmen masalı anlatmak için yaşamış,

ليحكي عن أحلك اللحظات في حياته

ve hayatındaki en zor hikâyelerden bazılarını anlatabilen

‫لكن بعضها...‬ ‫قد أسس حياته هنا.‬

Ama bazıları... ...burada hayat kurmuştur.

تقبّل فاضل الإسلام كجزء من حياته.

- Fadıl, İslam'ı hayatının bir parçası olarak kabul etti.
- Fazıl İslam'ı hayatının bir parçası olarak benimsedi.

سيقضي سامي بقيّة حياته في السّجن.

Sami ömrünün geri kalanını hapiste geçirecek.

كان سامي يصارع من أجل حياته.

- Sami hayatı için savaşıyordu.
- Sami hayat mücadelesi veriyordu.

كان سامي يحاول إعادة بناء حياته.

Sami hayatını yeniden inşa etmeye çalışıyordu.

سيقضي سامي بقيّة حياته خلف القضبان.

Sami hayatının geri kalanını parmaklıklar olmadan geçirecek.

سيقضي سامي معظم حياته في السّجن.

Sami hayatının çoğunu hapishanede geçiriyor olacak.

كان سامي يريد أن يستعيد حياته.

Sami hayatını geri istiyordu.

تحدّث سامي عن حياته في المنزل.

Sami ev yaşamı hakkında konuştu.

- كان فاضل مكرّسا حياته للكنيسة و أهل الحي.
- كان سامي مكرّسا حياته للكنيسة و أهل البلدة.

Fadıl kendini kiliseye ve topluma adamıştır.

- لم يقابل سامي قطّ مسلما في حياته.
- لم يسبق لسامي و أن قابل مسلما في حياته.

Sami hayatında hiç Müslüman biriyle tanışmadı.

ووُجه له اللوم بسبب نمط حياته الواهن،

ve bitkin hayat tarzları yüzünden lanetlenmişler,

أظهر كمال سونال نموًا في حياته السينمائية

sinema hayatında bir büyüme gösteriyordu Kemal Sunal

هذا العام عاش نقطة تحول في حياته

bu yılda ise hayatının dönüm noktasını yaşadı

كانت لدى فاضل بوليصة تأمين على حياته.

Fadıl'ın bir hayat sigortası vardı.

قال سامي أنّه كان يخشى على حياته.

Sami kendi hayatı için korku duyduğunu iddia etti.

كان سامي يعيش حياته على وتيرة سريعة.

Sami hızlı yaşam sürüyordu.

إن كل واحد منّا يعيش حياته على مراحل،

Her birimizin hayatı sekteye uğrayacak,

ضمن 82 فيلمًا في حياته البالغة 54 عامًا

54 yıllık yaşamında 82 filmde yer aldı

علاوة على ذلك كان رجلًا باردًا في حياته الطبيعية

üstelik normal hayatında soğuk bir adamdı

لم يرد سامي أن يمضي بقيّة حياته في السّجن.

Sami hayatının geri kalanını hapiste geçirmek istemiyordu.

سيقضي سامي بقيّة حياته و هو يتآكل في السّجن.

Sami hayatının kalanını hapiste çürüyerek geçirecek.

أعتقد أن كل واحد منا لديه ثلاثة أنظمة تدعم حياته.

Bence hepimizin üç hayat desteği var.

يقضي ليوناردو 16 سنة بعد حياته في ميلانو في إيطاليا

Leonardo Milano'daki hayatından sonraki 16 yılda ise İtalya'da geçiriyor

لم تكن ترغب في معرفة أي شيئ عن حياته الشخصية.

O, onun kişisel yaşamı hakkında hiçbir şey bilmek istemiyordu.

كان يجب على سامي أن يقوم بشيء كي ينقذ حياته.

Sami hayatını kurtarmak için harekete geçmek zorundaydı.

من منكم لم يشعر بالوحدة، على الأقل لمرة واحدة في حياته؟

Kim hayatında bir kez olsun yalnız hissetmedi?

عمل سامي عند الشّرطة جعل حياته و حياة ليلى في خطر.

Sami'nin polise çalışması onu ve Leyla'yı tehlikeye attı.

كان مهتمًا بالدراسات العلمية أكثر من اهتمامه الفني في السنوات الأخيرة من حياته.

Hayatının son yıllarında sanatsaldan daha çok bilimsel çalışmalarla ilgilendi burda

لقد تعلم سوشيت في إيطاليا الدرس الأكثر قيمة في حياته المهنية: لكي تكون

Suchet, kariyerinin en değerli dersini İtalya'da öğrendi: Askerlerin

كم شخص منا قد أذنب حين قال لأحدهم: "استرجل" في مرحلة ما في حياته؟

Hayatımızın bir anında kaçımız "Erkek ol!" deme suçunu işlemedi ki?