Translation of "طويلاً" in Turkish

0.004 sec.

Examples of using "طويلاً" in a sentence and their turkish translations:

لن يضطر للانتظار طويلاً...

Çok fazla beklemek zorunda kalmayacak...

توم ليس طويلاً جداً.

Tom o kadar uzun boylu değil.

- أنا متعب. لقد كان يوماً طويلاً.
- أنا متعبة. لقد كان يوماً طويلاً.

Yorgunum. Uzun bir gündü.

أَطْرَقَ رودي طويلاً، ثم قال:

Rudy uzun bir süre sustu ve o hastalığın 15 yıl önce

أنا أتمنى أن أعيش طويلاً.

Umarım çok uzun yaşarım.

لماذا إستغرقَ هذا وقتاً طويلاً؟

- Neden bu kadar uzun sürdü?
- Niye bu kadar uzadı?

‫أخشى ألا تظل مشتعلة طويلاً.‬ ‫كلا.‬

Bunda ne kadar ışık kaldığı konusunda endişeliyim. Hayır, olamaz.

عندما يقولون أن الرحلة ستستغرق وقتًا طويلاً

yolculuğun çok uzun süreceğini söylediklerinde ise

‫لأن القطن يشتعل بشدة،‬ ‫ولكنه لا يدوم طويلاً.‬

Çünkü pamuk iyi yansa da uzun süreli yanmaz.

ولكن، لحسن الحظ ذلك لم يأخذ وقتًا طويلاً،

Neyse ki bu durum çok uzun sürmedi

‫ولكن سم الأفعى‬ ‫لن يصمد طويلاً في هذه الحرارة.‬

Ama yılan zehri bu sıcakta fazla dayanmaz.

‫سأقول لك شيئاَ، ‬ ‫لا أحتمل التواجد تحت الأرض طويلاً.‬

Bakın ne diyeceğim, uzun süre yerin altında kalma konusunda pek iyi değilim.

‫وأي شيء يعيش هنا‬ ‫لن يرغب في البقاء هناك طويلاً.‬

ve orada yaşayan ne varsa orada kalmayı artık istemeyecektir.

‫ولكنك بالأساس تحفر،‬ ‫وتستخدم يديك، ‬ ‫وينبغي للأمر ألا يستغرق طويلاً.‬

Ama aslında sadece kazıyoruz, ellerinizi kullanırsanız uzun sürmeyecektir.

لم يكن تاريخ انتهاء الصلاحية بسبب الطريقة التي استخدمها طويلاً

Kullandığı yöntemden kaynaklı son kullanma tarihi çokta uzun olmadı

‫لن يصمد الدواء طويلاً في حرّ هذه الغابة.‬ ‫لذا فالوقت حيوي.‬

İlaçlar bu orman sıcağında uzun süre dayanmaz. Yani, vakit çok önemli.

‫عمل جيد!‬ ‫ولكن سم الأفعى‬ ‫لن يصمد طويلاً في هذه الحرارة.‬

İyi işti! Ama yılan zehri bu sıcakta çok dayanmaz.

رغم ذلك لم يدم المبنى طويلاً. حيث هدم عام الفٍ وتسعمائةٍ

. Binanın ağırlığı daha fazladır ve kuvvetli rüzgarlara dayanabilir.

‫ولكن قد أستغرق وقتاً طويلاً ‬ ‫للبحث في هذه البيئة الصحراوية الهائلة‬ ‫عن عقرب.‬

Ama devasa çöl arazisinde bir akrep aramak çok uzun sürebilir.

‫لا يمكننا التخلي عن مهمتنا الآن‬ ‫بعد أن قطعنا شوطاً طويلاً.‬ ‫لذا، لا تستسلم قط!‬

Görevimizi bırakamayacak kadar ilerledik. Asla pes etmeyin!

إذا قلت طويلاً بما فيه الكفاية وبصوت عالٍ بما فيه الكفاية ، سيصدق الناس هذا الكذب

yeterince uzun ve yeterince gürültülü söylerseniz insanlar bu yalana inanırlar

‫ما زال هناك جزء كبير من الصحراء لنستكشفه،‬ ‫ولكن سم الحية ‬ ‫لن يصمد طويلاً في هذه الحرارة.‬

Hâlâ çölde keşfetmemiz gereken bir sürü yer var. Ama yılan zehri bu sıcakta fazla dayanmaz.