Translation of "أعيش" in Turkish

0.005 sec.

Examples of using "أعيش" in a sentence and their turkish translations:

أعيش هنا.

Burada yaşıyorum.

- أعيش في اليابان.
- أنا أعيش في اليابان

- Ben Japonya'da yaşıyorum.
- Japonya'da yaşıyorum.

أريد أن أعيش

Ben yaşamak istiyorum.

أعيش في كوبي.

Ben, Kobe'de yaşıyorum.

ولكني أتعلم أن أعيش

Bedeli hesaplamadan, nedenler olmadan

فأنا أعيش في الهيمالايا.

Himalayalar'da yaşıyorum.

لذلك أعيش برئة ونصف.

Bir buçuk ciğerle yaşıyorum.

في السويد حيث أعيش،

İsveç'te yaşıyorum,

أعيش في الطابق الأرضي.

Ben alt katta yaşıyorum.

أعيش بالقرب من هنا.

Buraya yakın yaşıyorum.

أعيش في شمال السّويد.

Ben Kuzey İsveç'te yaşıyorum.

أعيش في بيت عائلتي .

Aileme ait olan evde yaşıyorum.

أنا أعيش عيشة شريفة.

Ben dürüst bir yaşam sağlıyorum.

أعيش في طرابلس، ليبيا.

Libya'daki Trablus'ta yaşıyorum.

أعيش في طرابلس، لبنان.

Lübnan'daki Trablus'ta yaşıyorum.

لأنني الآن أعيش تلك الإحصائيات.

Çünkü şimdi, bu istatistikleri bizzat yaşıyorum.

عندما كنت أعيش بصفتي بول،

Hâlâ Paul olarak yaşadığım zamanlarda

أنا أتمنى أن أعيش طويلاً.

Umarım çok uzun yaşarım.

- أعيش هنا.
- أنا أسكن هنا

Burada yaşıyorum.

أنا لم أعد أعيش هنا.

Artık burada yaşamıyorum.

- لا أستطيع أن أعيش حياةً كتِلْك.
- لا أستطيع أن أعيش ذلك النوع من الحياة.

Ben o tür bir hayat yaşayamam.

أمضيت سنوات أعيش في الثكنات العسكرية.

Yıllarca askerî karargâhlarda kaldım.

أتمنى لو أعيش قريباً من منزلك.

Keşke senin evine yakın yaşayabilsem.

أنا أستطيع أن أعيش بدون ماء.

Susuz yaşayabilirim.

أنا أعيش هنا منذ 5 سنوات

Beş yıldır burada yaşıyorum.

فعلى سبيل المثال، في سياتِل، حيثُ أعيش،

Örneğin, yaşadığım şehir Seattle'da

لذا عندما قررت أن أعيش حياتي ككلبٍ.

İşte o anda, hayatımı bir köpek gibi yaşama kararı aldım.

لو تسنّى لي أن أعيش الحياة مرتين،

iki hayatım olsa

أريد أن أعيش في البيت مع أسرتي.

Evde, ailemle birlikte yaşamak istiyorum.

لا أعتقد أنني يمكن أن أعيش بدونك.

Ben sensiz yaşayabileceğimi sanmıyorum.

لكنني عدت ٬ مازلت هنا ٬ و أعيش حياتي

Fakat geri döndüm, hala buradayım ve hayatımı yaşıyorum.

هذا ليس العالم الذي أريد أن أعيش فيه.

Bu, içinde yaşamak istediğim bir dünya değil.

أحاول أن أعيش في العالم عبر عيون شخصياتي

karakterlerimin gözünden o dünyada yaşamaya çalışmak

أعيش في غرب (تكساس)، حيث المياه شحيحة بالفعل.

Suyun çok az olduğu Batı Teksas'ta yaşıyorum.

قبل المجيء إلى شيكاغو كنت أعيش في بوستن.

Chicago'ya gelmeden önce Boston'da yaşıyordum.

- أريد أن أعيش في نيويورك.
- أريد العيش في مدينة نيويورك.

New York'ta yaşamak istiyorum.

- أريد حياة أبدية!
- أريد أن أعيش إلى الأبد!
- أُريد الحياة الأبدية!

Sonsuz yaşam istiyorum!

قد لا أملك الكثير من المال، لكن علي الاقل أنا أعيش بشروطي الخاصة

Çok param olmayabilir ama en azından kendi kurallarım çerçevesinde yașıyorum.

- إنه لا يسكن في حيي.
- إنه لا يسكن في نفس الحي الذي أعيش فيه.

Benim mahallede yaşamaz.

‫لذلك كان أمرًا مثيرًا للغاية في طفولتي‬ ‫أن أعيش في قوة ذلك المحيط الأطلسي العملاق.‬

Bir çocuk olarak devasa Atlantik Okyanusu'nun gücüyle yaşamak inanılmaz heyecanlıydı.

أقسم ليك أنّني لن أعيش إلاّ لهدف واحد في الحياة و هو أن أجعلكِ سعيدة.

Sana yemin ederim ki hayatta tek bir amaçla yaşayacağım: seni mutlu etmek.

- لا أستطيع العيش من دونك.
- لا يمكنني العيش من غيرك.
- أنا لا أستطيع أن أعيش بدونك.

Sensiz yaşayamam.

- هذا مكان لطيف، ولكني لا أريد أن أعيش في هنا.
- هذا المقام حلو، ولكني لا أريد ان أسكن في هنا.

Bu güzel bir yer ama burada yaşamak istemiyorum.