Translation of "الوحيدة" in Turkish

0.015 sec.

Examples of using "الوحيدة" in a sentence and their turkish translations:

والنتيجة الوحيدة الموجودة

hem de daha az söylemektense

الدراسة هي الوسيلة الوحيدة للسعادة.

Eğitim mutlu olmalarının tek yolu.

كنتُ المرأة الوحيدة في الغرفة.

Odadaki tek kadın bendim.

هذه هي الكاميرا الوحيدة لدي.

Bu sahip olduğum tek kameradır.

هوايتها الوحيدة هي جمع الطوابع.

Onun tek hobisi pul toplamaktır.

أدركت تمامًا الأولوية الوحيدة بالنسبة إلي

eğer Sierra Leone Cumhuriyeti'nin cumhurbaşkanı olarak seçilseydim,

وظيفتهم الوحيدة هي أن يحطموا المصنع

Tek işleri, tesisi parçalara ayırmak

وفي عقلها، كانت تلك الفئات الوحيدة.

Onun aklında bunlar var olan tek kategoriler.

نحن الكائنات الوحيدة التي استطاعت اجتيازها

Onları aşan tek tür biziz,

الكائنات الوحيدة القادرة على تحديد مصيرها.

kendi kaderine karar verebilen tek tür biziz.

‫لكن الفقمات ليست الصيادة الوحيدة هنا.‬

Fakat buradaki tek avcılar foklar değil.

كانت الفائدة الوحيدة أنه وسع آفاقه

Tek faydası ufkunu genişletmişti o insanlar

هذه ليست المشكلة الوحيدة التي نواجهها.

Karşı karşıya olduğumuz tek sorun bu değil.

القوّة هي اللغة الوحيدة التي يفهموها.

Güç, onların anladıkları tek dildir.

بأن الطريقة الوحيدة للبقاء على قيد الحياة

hayatta kalmanın tek yolu

الطريقة الوحيدة لفعل ذلك هي تحسين العالم

Bunu başarmanın tek yolu dünyayı iyileştirmek,

لكن هذه ليست الميزة الوحيدة لهذه اللوحة.

Fakat bu tablonun tek özelliği bu da değil

الرياضة الوحيدة التي يحسنها توم هي التنس.

Tom'un iyi olduğu tek spor tenistir.

وأن الطريقة الوحيدة لأكتسب فيها قبول الأشخاص البِيض

ve beyazlar tarafından kabul görmenin tek yolu

الدراسة هي الوسيلة الوحيدة التي ستبعدهم عن الفقر.

Eğitim fakirlikten çıkmanın tek yolu.

فأنا أعلم أن هذه ليست مشكلة الشاعر الوحيدة

Bu problemin şairlere özgü olmadığını biliyorum.

- كيف؟ - رشفة تلو الأخرى. إنّها الطريقة الوحيدة لشربها.

-Nasıl? -Yudum yudum. İçmenin tek yolu bu.

الطريقة الوحيدة على الأرض لمضاعفة السعادة هي تقسيمها.

Dünya üzerinde mutluluğu çoğaltmanın tek yolu onu bölmektir.

الطريقة الوحيدة للتخلص من هذا الموقف هو هذا فقط

bu durumdan kurtulmanın bire yöntemi ise sadece şu

لهذا النصر ، منحه نابليون أخيرًا عصا المشير - الوحيدة التي

Bu zafer için Napolyon sonunda ona Mareşal'in copunu verdi -

الشواطئ مؤخراً وتعد جزر القمر الدولة العربية الوحيدة المهددة

büyük erozyonu ve adalar. Ay, yeryüzünden tamamen gizlenme tehdidi altındaki tek Arap ülkesidir

لأنها كانت الطريقة الوحيدة القادرة على كشف الصديق من العدو.

çünkü düşmanı dosttan ayırmanın tek yolu buydu.

‫وحياتها أيضًا.‬ ‫الطريقة الوحيدة للنجاة‬ ‫في ليالي الشتاء القارسة هذه هي بالتلاصق.‬

Onların hayatını da. Bu çetin kış gecelerinden sağ çıkmanın tek yolu sıkı sıkıya sarılmak.

على اليسار، كان الفرسان الصربيون، الذين يرتدون دروعا متقدّمة، هم الوحدة الوحيدة

Sol kanadı tutan zırhlı Sırp Şövalyeleri,

‫والطريقة الوحيدة التي عرفتها للقيام بذلك‬ ‫هي أن أكون في ذلك المحيط.‬

Bunu yapabilmemin tek yolu, okyanusta olmaktı.

‫المشكلة الوحيدة أنه يمكن لهذا أن يكون خطراً‬ ‫أن تحاول تسلق شجرة بهذا الارتفاع!‬

Ama bu denli yüksek bir ağaca tırmanmayı denemek çok tehlikeli olabilir.

كانت الصلة الوحيدة بالعالم الخارجي هي شباك صغير في مكان أعلى من أن يُرى.

Dış dünyayla olan tek bağ çok yüksekte olan küçük bir pencere.

خسارة معظم أفياله (ربما جميعها عدا واحد) هي الخسارة الرئيسية الوحيدة لحنبعل في تريبيا

Fillerinin çoğunu kaybederek(büyük ihtimalle biri hariç hepsini) Hannibal için en büyük kayıp bu oluyor Trebia'da.

يبلغ عمق النهر نحو ستة أميال في بعض الأماكن والطريقة الوحيدة لعبوره هي الحبل والبكرة

Nehir bazı bölgelerde altı mil derinliğinde ve onu geçmenin tek yolu bir kasnak ve bir ip kullanmak.