Translation of "اللعب" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "اللعب" in a sentence and their turkish translations:

الأطفال يريدون اللعب.

Çocuklar oynamak istiyor.

انتقل من اللعب والضحك

Oynama ve gülüşmeler,

هيا لنبدأ اللعب الآن.

Şimdi oyuna başlayalım.

هوايتي جمع اللعب القديمة.

Hobim eski oyuncaklar toplamaktır.

أحب اللعب في بستان.

Bahçede oynamayı seviyorum.

كُفّ عن اللعب بشعرك.

Saçlarınla ​​oynamayı bırak.

كان اللعب في الحديقة ممتعا.

Parkta oynamak eğlenceliydi.

لنخرج من ساحة اللعب هذه.

Bu oyun alanından çıkalım.

- هل ستلعب معي؟
- أيمكنك اللعب معي؟

Benimle oynar mısın?

من فضلك، توقف من اللعب بقبعتك.

Lütfen şapkanla oynamayı bırak.

- وزع علينا الورق.
- وزّع علينا ورق اللعب.

Bize kartları dağıt.

لقد حذّرت الأولاد من اللعب على الطريق.

Çocukları, sokakta oynamamaları için uyardı.

- لا أحب اللعب معه. نحن نفعل دائماً الأشياء ذاتها.
- لا أحب اللعب معه. نحن نفعل دائماً الأشياء نفسها.

Onunla oynamayı sevmiyorum. Her zaman aynı şeyleri yapıyoruz.

وأفضل ما في الأمر أنه يشمل اللعب بالألعاب.

Bunun en güzel yanı size oyuncaklarla oynama fırsatı sunması.

أنا بالفعل أضع ذاكرتي بصعوبة شديدة لتذكر كيفية اللعب

aslında nasıl oynandığını hatırlamak için hafızamı çok zorluyorum

تعب توم من القراءة و أراد الخروج و اللعب.

Tom okumaktan bıktı ve dışarı çıkmak ve oynamak istedi.

مما يعني أنني أتلاعب بالأجسام الصغيرة كالمناديل أو ورق اللعب.

yani mendiller ya da iskambil kağıtları gibi küçük nesneleri kullanıyorum.

الاطفال يحبون اللعب بمسدسات رش الماء في الصيف ليبقوا منتعشين

Çocuklar yaz aylarında serin kalmak için su tabancalarıyla oynamayı severler.

‫لكنني لم أستطع منع نفسي‬ ‫من التفكير في أنها تلعب مع السمك.‬ ‫نرى اللعب غالبًا بين الحيوانات الاجتماعية.‬

"Balıklarla oyun oynuyor." diye düşünmeden edemedim. Oyun oynama, sosyal hayvanlarda sıkça görülür.