Examples of using "الحديقة" in a sentence and their turkish translations:
Parkı inşa ettik.
Park çocuklarla doludur.
Peki ya parklar?
- Ben bir parkta yürüyüş yapıyorum.
- Parkta yürüyüş yapıyorum.
O, bahçede bir top buldu.
Ama park hâlâ orada
- Bahçede kedini görüyorum.
- Bahçede kedinizi görüyorum.
Kitabevi parkın yakınında.
Bahçeyi temizlemek zorundayım.
Parka giderim.
O parka giderek parkı kendisi için bir araç haline getirdi.
Bahçede hiç gül yoktu.
Senin evin parka ne kadar uzakta?
Parkta oynamak eğlenceliydi.
Onu parka götürebilirim.
Bu park halka açık mıdır?
Bill sık sık parka gider.
Çocuklarımla parkta yürüyorum.
Parkta bir sürü çocuk var.
Bu Japon bahçesi güzel.
"Önemli olan bahçe değil, yapılan bahçe işleri."
Hava iyi olursa, parka giderim.
Bahçede birçok kırmızı çiçek var.
Benim neslim Jurassic Park’la büyümüş nesildir.
Parkta yürüyüş yapar gibi rahat ve doğal bir histi,
Yürüyerek beş dakikada parka vardık.
Ne güzel bir bahçe.
Onun, bahçe havuzunda bir Japon koi koleksiyonu vardı.
Parkta yürürken arkandan bir köpek havlıyorsa
Parkta çok sayıda hayvan vardır.
Çocuklarımla hayvanat bahçesindeydim ve telefonum durmadan çalmaya başladı.