Translation of "وقت" in Turkish

0.024 sec.

Examples of using "وقت" in a sentence and their turkish translations:

- ليس لدي وقت.
- ليس عندي وقت.
- ما عندي وقت.
- ليس لديّ وقت.

Zamanım yok.

- ليس لدي وقت.
- ليس عندي وقت.
- ما عندي وقت.

Zamanım yok.

- إنه وقت الغداء.
- حان وقت طعام الغداء.

- Şimdi öğlen yemeği zamanı.
- Öğle yemeği zamanı.

‫حان وقت النوم.‬

Yatma zamanı geldi.

في وقت لاحق،

Geçmişe bakınca keşke diyorum,

‫حان وقت الاجتماع.‬

Toplanma vakti geldi.

‫حان وقت التفريغ.‬

Tahliye vakti.

‫لا وقت للحزن.‬

Yas tutacak vakit yok.

يختلف وقت الحضانة

kuluçka süresi değişiklik gösteriyor

حان وقت الإستيقاظ.

Kalkma zamanı.

لا وقت للشرح.

Açıklamaya vakit yok.

حان وقت النهوض.

Kalkma zamanı.

حان وقت النوم.

- Yatma vakti.
- Yatma vakti geldi.

ليس لديّ وقت.

Ben zaman için sıkıştım.

حان وقت الذهاب.

Gitme zamanı.

حان وقت ذهابي.

Gitmem için zaman geldi.

- ليس عندي وقت لأنجز واجباتي.
- ليس لدي وقت لأنهي فروضي.

Ev ödevimi yapacak zamanım yok.

ليناسب أي وقت وعصر.

yeniden inşa edilebilir oluşu.

‫حان وقت التنفيذ!‬ ‫حسناً،‬

Şimdi bunu yapma zamanı! Tamam.

‫حان وقت اتخاذ القرار!‬

Karar zamanı!

‫هذا وقت الصحوة العظيمة.‬

elçi rolü.

‫حان وقت إطعام أسرتها.‬

Ailesini doyurma vakti geldi.

أتفحصه من وقت لآخر،

zaman zaman kontrol edeceğim,

وقت الوجود حسب الشخص

Zamanın kişiye göre varlık göstermesi

لقد تجاوزت وقت نومك.

Çoktan yatma vaktini geçti.

هذا ليس وقت الإحتفال.

Bu kutlama zamanı değil.

إنه وقت العودة للعمل.

İşe geri dönme zamanı.

الآن حان وقت الموت

Şimdi ölme zamanı.

ليس هناك وقت للأسئلة.

Sorular için zaman yok.

كن هادئاً وقت الدرس.

Kurs sırasında gürültü yapma.

ما هو وقت الإفطار؟

İftar kaçta?

- سيسعدني مساعدتك أي وقت تحب.
- سيسعدني أن أساعدك في أي وقت.

Size yardım etmekten her zaman mutlu olacağım.

- أنا أتتطلع لقضاء وقت مع أُسرتي.
- أنا أتتطلع لقضاء وقت مع عائلتي.

Ailemle birlikte zaman geçirmeyi iple çekiyorum.

لم يكن لدي وقت للاستحمام ،

Duş alacak zaman yoktu,

لكن لم يوجد وقت للاستسلام.

Ama artık pes etmek yoktu.

بينما كان هناك وقت للتحرك.

bir şey yapmadınız diye sorarlar.

‫حان وقت أكل السمك!‬ ‫نعم!‬

Balık zamanı! Evet.

هذا ليس وقت بناء الجدران،

Zaman duvar inşa etme zamanı değil,

‫حان وقت البحث عن الطعام.‬

Yemek bulma vakti geldi.

‫حان وقت الذهاب إلى المدينة.‬

...şehre akma vakti geldi.

‫حان وقت الاختباء لمخلوقات الليل.‬

Gececi yaratıkların güvenli yuvalarına dönme vakti.

سأقوم بالبحث في وقت لاحق

araştırma yapıyorum daha sonrasında bunu

في وقت سابق من القمر

Ay'dan daha önce

لكنه وقت مثير للعمل عليها.

Ama üzerinde çalışması gerçekten çok heyecan verici.

لم يكن لديّ وقت للأكل.

Benim yemek için vaktim yoktu.

في أي وقت وصلت المنزل؟

Evine saat kaçta vardın?

في أي وقت ينتهي صفك؟

- Saat kaçta dersiniz biter?
- Dersiniz ne zaman bitiyor?

في وقت فراغي أعزف الغيتار.

Boş zamanımda gitar çalarım.

لدينا وقت، لا داعي للعجلة.

- Acele etmeyin, zamanımız var.
- Zamanımız var, acele etmeye gerek yok.
- Zamanımız var, telâşa gerek yok.

قلت ذلك منذ وقت طويل.

Ben onu yıllar önce söyledim.

صباح الخير. إنهُ وقت الإستيقاظ.

Günaydın, Kalkma zamanı.

بإمكانك استخدامها في أي وقت.

Onu istediğin zaman kullanabilirsin.

لا يهم. إنه وقت الغداء.

Neyse sorun değil. Öğle vakti.

لم نتحدث منذ وقت طويل.

Biz uzun zamandır konuşmadık.

فقط لا يوجد عندي وقت

Sadece vaktim yok.

خارج المستشفى في أقصر وقت ممكن.

montaj hatları gibi kurulmuş hastaneler gördük.

‫محددة وقت غاراتها الليلية بشكل مثالي.‬

Gece yarısı baskınlarını mükemmel zamanlıyorlar.

‫يجب أكل الكثير...‬ ‫في وقت قصير.‬

Yiyecek çok... ...zaman az.

‫لكنها مشغولة ولا وقت لديها للعبث.‬

Ama dişinin gönül eğlendirmeye vakti yok.

سنرى هذا معا في وقت لاحق

bunu ilerleyen zamanda hepimiz birlikte göreceğiz

إنهم يسرقون معلوماتك في أي وقت

sizin her bilginizi çalıyorlar her an hemde

نحن نحاول قضاء وقت ممتع هنا

Burada size güzel vakit geçirmeye çalışıyoruz

هل تقلق من أي وقت مضى؟

Ya dert biter mi hiç?

مهاجمة وقتل الآلاف في وقت واحد

binlercesi aynı anda saldırıyor ve öldürüyor

يتذكر ضابط فرنسي في وقت لاحق:

Bir Fransız subay daha sonra şunları hatırladı:

- متى ستغادر؟
- في أي وقت ستذهب؟

- Saat kaçta ayrılacaksın?
- Ne zaman ayrılacaksın?

- متى أكلت؟
- في أي وقت أكلت؟

Saat kaçta yediniz?

- الصديق وقت الضيق.
- الصديقُ وقتَ الضيقِ.

- Gerçek dost kara günde belli olur.
- İhtiyacın olduğunda yanında olan dost gerçek dosttur.

لقد حدث هذا منذ وقت طويل.

O uzun zaman önce oldu.

هذه القضية معروفة منذ وقت طويل.

Görev uzun zamandır biliniyor.

وفي وقت لاحق ، "شجاع" ، مصنوعة من ...

Ve sonra, "Gutties" ...

"في أي وقت من اليوم كان؟"

'Günün hangi saatiydi?'

تعال لتراني عندما يكون لديك وقت.

Zamanın olursa beni görmeye gel.

قضاء وقت مع أطفالك لن يضر.

Çocuklarınızla vakit harcamanın zararı olamaz.

تحدث السيناريو الأولى في كل وقت،

İlk durum her zaman gerçekleşir

يسأل أسئلة سخيفة في كل وقت.

O her zaman aptal sorular soruyor.

ليس لدي وقت أضيعه مع الرشاوي.

Rüşvetle uğraşacak vaktim yok.

في أي وقت تخرج من عملك؟

Ne zaman işten çıkıyorsun?

في وقت معين كنت أبالغ، أليس كذلك؟

Bir noktada aşırı telafi ediyordum, değil mi?

حريقنا الجماعي قد يخنقنا منذ وقت طويل.

kolektif ateşimiz bizi çok önceden boğmuş olurdu.

‫حان وقت الحصول على قسط من الراحة.‬

Biraz dinlenme zamanı.

في وقت شعرت أن إلهي تخلى عني،

Tanrı tarafından terk edilmiş hissedebileceğim bir zamanda

هذا هو وقت البدء في طلاء الجدران.

zaman duvarları boyama zamanı.

"لا يوجد وقت أفضل للبدء من الحاضر."

"Bugünün işini yarına bırakma."

التي لم نشهدها في أي وقت مضى.

teknolojideki en hızlı devrimi gerçekleştiriyorlar.

لكن يجب أن يكون لديك وقت طويل.

Ama çok vaktin olacak.

في وقت لاحق ، ظهر في هذا اليوم

daha sonra bu gün yüzüne çıktı

درس خاص. الطفل ليس لديه وقت للعب

özel dersi. Çocuğun oyun oynamaya vakti yok

سنحب الخفافيش أكثر من أي وقت مضى

yarasaları her zamankinden çok daha fazla seveceğiz aslında

زوج ماشية تماما في وقت قصير جدا

bir koca sığırı çok kısa bir sürede tamamen

معروف ومُسجل 0.02 ثانية قبل وقت الأرض

Bilinen ve kayıt altına alınan 0.02 saniye Dünya'nın zamanından ileride yaşamaktadır

لذا فإن وقت الجميع يعمل بشكل مختلف

Yani herkesin zamanı farklı işliyor

يوضح أنه سيدخل الانتخابات في وقت واحد

seçimlere gireceğini açıklayıveriyor bir anda

هل ستكون في البلاد وقت عيد الميلاد؟

Noel için evde olacak mısın?

اتصلت بي في وقت متأخر الليلة الماضية.

Dün gece çok geç saatlerde beni aradı.

أتمنى أن يكون لديك وقت أكثر لي.

Keşke benim için daha fazla zamanın olsa.

أريد إجابة منك في أسرع وقت ممكن.

En kısa sürede senden bir cevap istiyorum.

لقد مضى وقت طويل منذ أن رأيتك.

Aslında, seni gördüğümden beri uzun zaman oldu.