Examples of using "الحيوان" in a sentence and their turkish translations:
O, hayvanı yiyor.
Dün hayvanat bahçesine gittim.
Çok nadir görülürler.
Bu hayvan öbüründen daha büyüktür.
O, o hayvan hakkında çok az biliyor.
Şu otobüs sizi hayvanat bahçesine götürecektir.
hayvanat bahçesindeki hayvanları bile sattılar.
o zamandan beri veganım
ve hızlıca düşen lens hayvanı ürküttü.
Ama bunun altında, buraya gelebilmek için
Vahşi, özgür bir hayvan tarafından bütünüyle kabullenilmek
Hayvanın diri diri boynuzunu sökmek,
ama böyle şeyler buralarda nadir görülmez.
ama böyle şeyler buralarda nadir görülmez.
Yağmur ormanında olayları farklı gören tek hayvan da o değil.
Bu süre zarfında... ...hayvanlar âlemindeki en karmaşık görme yetisini geliştirdi.
Yıkıcı güçlerine rağmen bu asabi küçük yırtıcının önemli bir görevi de var.
Bu öğleden sonra hayvanat bahçesine gitmek ister misin?
Tembel hayvanlar gaz çıkarmayan, bildiğimiz tek memeliler.
Büyük bir olayın son anını yakalamıştım. "Bu hayvan ne yapıyor?" diyorsun.
O hayvanla temas edince bir şeyler oluyor. Ama bir noktada nefes alman gerek.
Bu hayvan, bulunması imkânsız olmayı öğrenmek için milyonlarca yılını harcadı. Ahtapot izlerinin görünüşünü öğrenmem gerekiyordu.
1,5 metre uzunluğundaki, 100 kiloluk bu görkemli memeli, çok rahat bir şekilde ölümcül yaralar verebilir.