Translation of "بشدة" in Turkish

0.015 sec.

Examples of using "بشدة" in a sentence and their turkish translations:

عانقته بشدة.

Ona sıkı sıkı sarıldım.

إنها تمطر بشدة.

Şiddetli yağmur yağıyor.

أثلجت بشدة الأمس.

Dün şiddetli kar yağdı.

ابتل توم بشدة.

Tom iliklerine kadar ıslandı.

ومع ذلك، أؤمن بشدة

Durum böyleyken tüm kalbimle inanıyorum ki

ونومه كان متقطعًا بشدة.

ve şiddetle parçalanmış bir uyku yapısı görürüz.

اليابان معرضة للزلازل بشدة.

Japonya depremlere çok açıktır.

إنها تمطر بشدة الآن.

Şimdi şiddetli yağmur yağıyor.

أثّرتْ فينا صداقتهم بشدة.

Onların dostluğu bizi derinden duygulandırdı.

أنا أعارض ذلك بشدة

Ben buna kesin bir biçimde karşıyım.

التي يحافظ عليها الناس بشدة

bu pozitif görüntü üzerinde çalışmak yerine,

كانت يدها ومعدتها تؤلماها بشدة

Kolları ve karnı kötü yaralanmıştı.

كيف كنت دائما منعزلة بشدة.

net bir şekilde görebildim.

وقد يتَمزّق أو يتآكل بشدة،

genellikle futbol gibi sporlar esnasında

‫الوديان الضيقة تضيق بشدة هنا.‬

Kanyon yarığı burada gerçekten daralıyor.

وكبرنا على هذا الجزء بشدة

ve biz o kısma çok zor yetiştik

نحن نرغب بشدة في التواصل بالبشر.

İnsanlarla bağ kurmaya ihtiyaç duyarız.

لأننا نحمي و بشدة نظريتنا المفضلة

çünkü ilgilendiğimiz kendi teorimize çok bağlıyız.

حتى وزني يمكن أن يراقب بشدة.

Ağırlığım bile süper ölçülmüş olabilir.

تحديدًا لأن مخاوفنا تدفعنا للتركيز بشدة.

konsantre olmaya ve doğru yola itmesi.

‫يحتاج مستشفى قريب إلى ترياق بشدة،‬

Yakınlardaki bir hastanenin bu panzehre ihtiyacı var,

يتوجب علينا التقليل بشدة من الانبعاثات.

hızlı bir şekilde emisyonları kesmemiz gerek.

للحصول على المعرفة التي أردتها بشدة.

yapabileceğim her şeyi yaptım.

عندما تطوي ذراعك وتنقر على حاسوبك بشدة،

Kollarınızı kavuşturuyor ya da klavyenizi yumrukluyorsanız

حسنًا، يبدو أنه قد أصبح جليًّا بشدة

Acı verici şekilde apaçık ortada ki

الناس الذين يعيشون المصب سيتأثرون أيضًا بشدة.

Akıntının yönünde yaşayan insanları da kötü vuracak.

إن موته البطيء المؤلم أزعج نابليون بشدة.

Yavaş, acı dolu ölümü Napolyon'u derinden üzdü.

لقد ضُربَت بشدة لدرجة أن أذنيها كانتا تنزفان،

Öyle kötü dayak yiyordu ki kulaklarından kan geliyordu

فقد كنت أرغب بشدة أن أكون عريفة الصف

Sınıf başkanı olmayı çok istiyordum.

‫لأن القطن يشتعل بشدة،‬ ‫ولكنه لا يدوم طويلاً.‬

Çünkü pamuk iyi yansa da uzun süreli yanmaz.

لسنا بحاجة إلى الحد بشدة من الانبعاثات فقط،

Emisyonları çok hızlı bir şekilde kesmemiz

وأريد بشدة أن أدفع الخبز المحمص من على الطاولة،

bir ekmek dilimi atmak istiyorum

انطلق لانيس ، الذي كان متأثرًا بشدة ، ليجلس وحيدًا للحظة ،

Kötü bir şekilde sarsılan Lannes bir anlığına tek başına oturmak için yürüdü

- وهي صفة يحتاجها بشدة ، لكنها وجدت نقصًا في المعروض.

- çaresizce ihtiyaç duyduğu, ancak yetersiz kalan bir nitelik.

لم يعاني بشدة مثلما عانى الجيش المنسحب من بولاتسك

Mareşal Oudinot'un 2.Kolordusuyla buluştu.

مثل أن كونك بالخارج قد يجعل الخطر أقل بشدة،

Dışarıda olmak oldukça az riskli olabilir.

- هل تحبان بعضكما البعض بشدة؟
- هل تحبان بعضكما كثيرًا؟

Birbirinizi çok seviyor musunuz?

إذا تمرنت بشدة، يومًا ما ستصبح قادرة على عزف التشيلو.

sıkı çalışırsa bir gün çello çalabileceğini söylemek gibi.

سمعة العمل المتميز للموظفين تعني أن خدماته كانت مطلوبة بشدة ،

Olağanüstü personel çalışmasıyla tanınması, hizmetlerinin yüksek talep görmesi anlamına geliyordu ve

على الجانب المسيحي، اصطف فرسان الإفرنجة المدرعون بشدة في المقدمة،

Hıristiyan tarafında, tepeden tırnağa silahlanmış Fransız şövalyeleri ön planda durdu.

في عام 1810 ، انضم إلى المارشال ماسينا لغزو البرتغال ، لكنه استاء بشدة

1810'da Portekiz'in işgali için Mareşal Masséna'ya katıldı, ancak komutası altına alınmaktan

كانت المدينة محصنة بشدة، إذ تقع فوق منحدرات شديدة الانحدار، مرتفعة فوق السهل المحيط

Şehir çok ağır tahkimliydi. Bayır ve uçurumların en dik yerinde , çevre ovadan oldukça yüksek bir yerdeydi.

كانت الأمة منقسمة بشدة بشأن الحرب في فيتنام ، ولا يزال الأمريكيون السود يقاتلون من

Ulus, Vietnam'daki savaş yüzünden acı bir şekilde bölünmüştü, Siyah Amerikalılar hala

أنا مدمن على ترجمة الجمل من الفرنسية إلى الإنجليزية في تتويبا، واللغة الإسبانية تغريني بشدة.

Tatoeba'da cümleleri Fransızcadan İngilizceye çevirmeye tutkunum. İspanyolca da beni son derece cezbediyor.

هل نحن ذاهبون إلى الأسواق المصابة؟ أم أننا نأمل بشدة في الدولة لأنه ليس لدينا أموال؟

Peki virüslü marketlere mi gideceğiz? Yoksa paramız kalmadığı için çaresiz bir şekilde devletten medet mi umacağız?