Translation of "التضاريس" in Turkish

0.003 sec.

Examples of using "التضاريس" in a sentence and their turkish translations:

التضاريس الغادرة حصدت أرواح الكثير من القوات والدواب

Tehlikeli arazi daha çok asker ve hayvana mezar yeri olmuştu.

‫حان الوقت الآن للعودة‬ ‫إلى تلك التضاريس الخطرة والباردة والرطبة.‬

Şimdi soğuk, ıslak ve tehlikeli araziye geri dönme zamanım geldi.

‫أنت لا تتعامل فقط مع حرارة الصحراء،‬ ‫ومخاطر التضاريس الوعرة،‬

Sadece çölün sıcaklığıyla ya da arazinin tehlikeleriyle de değil,

‫وأن ننجو من هذه التضاريس شديدة الوعورة‬ ‫والبرد القارس حتى ذلك الحين.‬

ve o zamana kadar bu acımasız ortama ve soğuğa dayanabilmek.

‫أيها الفريق، هلا أحضرتم لي شيئاً ‬ ‫يتيح لي أن أقطع‬ ‫بعض التضاريس الوعرة بسرعة؟‬

Ekip, bana hızlı yol katedebileceğim bir şey getirebilir misiniz?

‫لنذهب للعثور على هذا الحطام.‬ ‫سنطير في اتجاه الغرب ‬ ‫فوق بعض أقسى التضاريس في العالم.‬

Hadi gidip enkazı bulalım. Batıya, dünyanın en zorlu arazilerinden birinin üzerinden uçuyoruz.

‫ولكن في التضاريس الصحراوية الوعرة كهذه،‬ ‫ يمكن أن يكون العثور عليها صعباً.‬ ‫ما زال رخواً بعض الشيء،‬

Ama burası gibi aşırı çöl arazilerinde bunu bulmak zor olabilir. Hâlâ biraz gevşek